tanım: farklı nedenlerden ötürü ortak bir istekte buluşmuş insanların sayıca fazla olması durumu.
türkiye halkının büyük bir kısmı dini inancı için, bu büyük çoğunluğun bir kısmı türbanı siyasi simge olarak kullandığı için ve küçücük bir kısmı da bunun bir özgürlük meselesi olduğunu düşündüğü için türbana evet der.
1)türbanın içinde beğenilmeyen düşünce tarzı, aynı zihniyetteki erkeklerle üniversitelere girmektedir. bu noktada eğitim alanında cinsiyetçi bir ayrım vardır.
2)erkek egemen sistemin yaratmış olduğu türban olgusunun üzerinden yine çoğunlukla erkeklerin siyaset yapması ve kadının tekrar tekrar bu sistem içinde haksızlığa uğramasına razı gelmeyen bünyeler mevcuttur. türbanı kendi seçimi sanan kadını bir de türbanını yasaklayarak ezmemek gerekir.
3)nasıl ki 'cumhuriyete uygun' modeldeki kadınlara hadi t-shirtünü çıkar da öyle gir üniversiteye demek saçmaysa, aynı şeyin türbanlı kadının türbanı için geçerli olduğunu algılayabilmek gerekir.
4)her türlü baskıya hayır diye çığırtkanlık yaptıktan sonra konu akp nin türbanına gelince üç maymunu oynamamak gerekir. nasıl ki özgür bir üniversite için haykırıyorsan, düşünmenin ve siyasetin yasak olmadığı bir üniversite istiyorsan iktidara takılmamak gerektiğini anlamak lazımdır. türbana evet derken, 301 ve faşizme hayır- okuldan uzaklaştırmalara, sorgulamalara hayır vb. dersin ve kendi safını gayet de belli edebilirsin.
9 yaşındaki kızın zorla türban takması istisnadır. türkiye' nin geri kalmış bölgelerinin feodalizmi, kan davalarının hala sürmesi, kadınların meclise pek girememesi, pozitif ayrımcılığın olmaması vs ayrı konulardır. bu konuda sayısal veriler dışında hiçbir şey ideolojik tartışmanın ateşini gidermez, o yüzden sözü sayılara bırakmak lazım,
- ben inceledim, türkiye toplumunda baş kapanma olayı artıyor yalnız nüfus daha fazla arttığından ötürü, başı kapalı olanlar toplumun geneli içinde daha az yere sahip olmaya başlıyor. ayrıca dikkat ederseniz başı kapalı kadınlar genelde kız çocuklarını başı açık yetiştirirler. bunun sebebi;
- ben çektim, kızım çekmesin bari, hesabıdır.
Türk halkı ne istediğini biliyor olsaydı ekonomi bu durumdayken, dışa bağımlılık hat safhadayken banane ben türbanı istiyorum diye tutturmazdı şeklinde karşılık verilebilecek varsayım.
halk basit düşünür ve pratik uygular. öyle anlamaz türban siyasi simgedir, yada cumhuriyet kazanımlarına bir tehlikedir. onlar bilir ki bu yasağa karşı çıkanların bazılarınında anne ve kızları türbanlıdır. öyleyse bu söylem ve karşı çıkmalarının altında yatan gerçek ne, ne menfaatleri var gibisinden fazla kafa yormayan ama akıla ilk gelebilecek şeyleri düşünürler.
şimdi kuşkusuz bir halk oylaması olsa çoğunluk evet der. ama kendi inanç ve yaşam felsefelerinde devlet babanın tutumunu tam idrak edemediklerinden, devreye onların dilinden anlayan ve siyaset mekanizmasını kullanan akp ve benzeri partiler çıkar. bunlarda kısmen çözümden yana olsalarda, aslen erk gücünü kullanıp kendi ideolojilerini baskın tutmak için çözümün alternatifliğinden ziyade halk ile devlet arasında çatışma unsuru olmayı benimserler. tabi buda uzun vadede onlara tekrar ve tekrar başa gelme olanağını sağlar. hiç kimse eğitim, öğretim hakkından mahrum bırakılamaz, anayasamızda bu var ama devlet eliyle dışlama politikamız olduğundan, sonrada eğitim seferberliği adı altında haydi kızlar okula diyiyoruz. komik değilmi.
Ve kendisini kurtaranları bir kenara bırakıp, dini ve muhafazarlığı ön plana çıkaran siyasi bir partiyi tercih etmiştir.
Tıpkı ittihat ve terakki cemiyeti iktidarında olduğu gibi türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra da ülke birileri tarafından yönetildi, yönlendirildi. Bu birileri tekeldi, değişmezdi. iktidar muhafazakarların eline geçtiğinde dahi bu birileri mücadeleyi bırakmadılar, ama darbeyle ama toplumsal olaylarla daima güçlerini ve otoritelerini hissettirdiler. Meydanlarda adnan menderes'i alkışlayan halk, darbe sonrasında tam zıttı olan orduyu ve chf * uzantılarını alkışladılar. Tıpkı çocuk gibi. Elinden şekeri al oyuncağı ver, oyuncağı al çikolatayı ver, gıkı çıkmaz.
Şimdi ise, birilerinin dini ve inançları kullanarak ortaya attıkları bazı yanıltıcı politikaları da sanki kendi fikriymiş gibi alkışlıyorlar. Çünkü kendilerinden yana görünenlerin asıl maksadını anlayamıyorlar, perde arkasını düşünmüyorlar, düşünmek de istemiyorlar, tıpkı 1908'de olduğu gibi...
Siz kalkıp da, vay efendim türk halkı neden türban istiyor diye ciyaklarsanız, bu halkınızı tanımadığınız anlamına gelir. Ve eğer ülke için gerçekten birşeyler yapmak istiyorsanız, gerçekten ülkenin ve halkın menfaatini düşünüyorsanız, öncelikle halkınızı iyi tanımalısınız. Ve halktan birşey beklememelisiniz. Bugün akp'yi alkışlayanların yarın sokakta gezmesi muhtemel tankları alkışlayacaklarını iyi bilmelisiniz. Bu nedenle de doğruluğuna inandığınız hususları halka anlatmayı, halkı bunlara ikna etmeyi değil emrivaki yapmayı tercih etmelisiniz. Tıpkı Mustafa Kemaller gibi...
kesinlikle doğru olan önermedir. Türk halkının büyük bir kısmı türbanı istemektedir. Nerden mi bu kanıya vardım? Anlatayım...
Aslında türban krizi gibi salak bir konuyu tartışmak, bunun üzerine yorum yapmak son derece abesle iştigal olmasına rağmen, bazı bünyelerin ısrarla ve inatla cumhuriyet elden gidiyor nidalarına karşılık bazılarının da kurtuluş savaşındaki başörtülü nenelerden dem vurması ve hak ve özgürlüklerden bahsetmesi üzerine, kendimi bu konuda yorum yapmaya vazifeli sayıyorum. Her ne kadar yazılanlar kimse tarafından iplenmese de, herkes yine inatla bildiğini okusa da, birilerinin sadece susarak üç maymunu oynaması herşeyden önce vatana ihanettir bana göre.
Şimdi gelelim meseleye. Türk halkının birşeyleri isteyip istemediği aslında çok derin ve uzun bir meseledir.
Şuncacık ömrümüzde gördüklerimizden, okuduklarımızdan anladığımız kadarıyla türk halkı aslında böyle tartışmaları iplememektedir. Türk halkı aslında hiçbir şeyi iplememektedir.
Çünkü türk halkı gerek osmanlı imparatorluğu döneminde, gerekse yeni türkiye cumhuriyeti döneminde tamamen çelişkiler içinde bırakılıp, kafası gavur damcığı gibi karmakarışık bir hale getirilmiş, kime neden inanacağını, hangi yönde fikir yürütmesi gerektiğini tam olarak bilemeyen gariban bir halktır.
imparatorluk döneminde halkın okur yazarlık oranı son derece düşüktü. Gerek eğitim sisteminin dini bir eksene oturtulmuş olması, gerekse kullanılan alfabenin dile uygun olmaması bu oranın düşük kalmasına sebep olmuştur. Okumayan, bilgi sahibi olmayan bir halk yorum da yapamaz, fikir de yürütemez.
Bilhassa imparatorluğun son döneminde ortaya çıkan ittihat ve terakki dalgası ve türklük kavramını da sallamamıştı bu halk. Çünkü imparatorluk döneminde türklükten ziyade müslümanlık kavramı ön plandaydı. Ancak ittihatçıların dayatmasıyla ortaya çıkan türklük kavramı halkın kafasında ne kadar yer etmiş olabilir ki? Günümüzde dahi, halkın büyük bir kısmı için din ve inanç milliyetten önce gelir. Nenelerinize dedelerinize bir sorunuz, onlar öncelikle elhamdürillah müslümanım diyeceklerdir. Çünkü milliyetçilik yeni bir kavramdır.
imparatorluk elden giderken de, kurtuluş savaşı yapılırken de, yeni cumhuriyet kurulurken de bu halk ekmeğinin peşindeydi. Ne meşrutiyet kavgaları, ne cihan harbi, ne düşman işgali, ne de yeni bir rejimin kurulması halkın zerre umurunda değildir. Bu maalesef gerçektir.
Halk her dönemde birilerinin peşine takılmış, kim hangi minderi gösterdiyse onun üstüne oturmuştur. Bunun yegane sebebi de, halkın yıllarca cahil bırakılması ve fikir yürütememesidir. Mustafa Kemal'in bu denli başarılı olmasında halkın bu cehaletinin de önemli bir payı vardır. Ve sürekli olarak ikinci bir mustafa kemal beklenmesinin, bunun yer yer dile getirilmesinin sebebi de aha budur. Birinin peşine takılma güdüsü. Düşünme, sadece uygula.
Meseleye bu açıdan bakıldığında aslında türban isteme hususu da bir nebze açıklığa kavuşmuş oluyor. Evet türk halkı türbanı istiyor, ama türk halkı bunun sadece ve sadece sıkı sıkıya bağlı olduğu inancın bir gereği olduğunu düşünerek istiyor. Yoksa bunun ardındaki siyasi hesaplar, rejim kavgaları, iktidar mücadelesi halkın zerre ipinde değildir, zaten bunları düşünmez de.
Çok partili döneme geçildikten sonra, ülkeyi düşman işgalinden kurtaran ve yeni devleti kuran cumhuriyet halk fırkası yerine demokrat partinin tıpkı akp gibi iki seçimde de üstüste gelmesine ne diyeceksiniz? Bakıldığında bu bir nankörlük değil midir? Aslında değildir. Halk sadece inancı doğrultusunda hareket etmiştir.
- kaciniz vergi odemek ister?
- herkesin istediği orman arazisine ev yapmasi serbest olsun mu?
- 15 yaşından kucuk cocuklarin evlemesi serbest birakilsin mi?
- kuma getirmek suc kapsamindan cikarilsin mi?
- hiz siniri 120 km/saat'e cikarilsin mi?
ve ulkemizi halkin isteklerine gore yeniden duzenleyelim.
aynı sorular ingiltere, iran gibi dunyanin her ulkesi icin cesitlendirilerek sorulabilir. devletler halkin isteklerini tabi ki dikkate almalıdır fakat halkin her istediginin oldugu ortama demokrasi degil linc yonetimi denir.
''belki asker darbe yapar da durum bir nebze düzelir''. gibisinden ortaçağ zihniyetinin en kralını taşıyanların, türban destekçilerinin orta çağ zihniyeti taşıdığını iddia edebildiğini görmemizi sağlamış durum.
edit: sen darbeden medet ummaya devam et canım. esas yalaka kim belli oluyor.
hocaefendilerinin sözlerini tanrı buyruğu telakki eden kamikazelerin, şeyhlerinin şıhlarının sözünden çıkma cesareti gösteremeyen kişiliksizlerin, kendileri modern dünyada kabul gören şık giysilerle arzı endam ederken kadına orta çağ kostümü önermeyi/dayatmayı kendine hak gören bencillerin, sadece saçını örtmekle kadının iffetini koruyabileceğini sanan devekuşu taklidi dallamaların isteyişidir.
ne gariptir ki; dini duyguları istismar edilerek ellerinden ekmekleri alınan, dolayısıyla olup bitenlerden en büyük zararı gören zavallıların, gür sesleriyle en büyük katkıyı sağladığı koronun figanıdır.
kaybedilen şeyin öz olduğunu sanan laiklerin itiraz edeceği ifade.
80 yıldır öze dokunmadan (demokratik, laik, hukuk devleti, cumhuriyet gibi) sadece şekille yönetilen bir ülkede (35 yıl ülkenin tamamı ya da bir kısmı fiil askeri yönetimle idare edilirken), doğal olarak kaybedilen öz değil şekil olacaktır.
Ama zafer nidaları atanlar, o özü değiştirecek bir tarihsel sınıf daha var bu ülkede. ve o sınıf henüz konuşmadı. Şimdi zaferin tadını çıkarın. Hem de büyük keyifle. Buyrun çekinmeyin.
gündeme bu kadar getirilmeye çalışılmasına halkta cepheleşerek karşılık verirse ekmeklerine yağ sürmüş oluyoruz.
bu kadar gündemde kalınca da halk türban istiyor oluyor.
sonra ne olacak üniversiteler türban girdikten sonra liselere gelecek sıra.
üniversitelerde öğrenciler arası kutuplaşma olacak.
türbanlılar müslümanız biz diye övünüp türbansızı dinsiz ilan edecek.
ve türk halkı bu oyunlara daha çok alet edilecek.
ayrıca kadınlarımıza özgürlük ( serbeslik ile karıştırıyorlar ya neyse) diyenler, kadınları sokağa neden çıkarıyorsunuz tek başlarına. Bakın suudlara kadınlara otelde tek başlarına kalma hakkını yeni verdiler. onuda polise bildirmek şartı ile. Vahabiliğin islama aykırı olduğunu söylemeyeceksiniz herhalde.
elinde olan Ali yaşar sarıbay hocanın, post modernizm sivil toplum ve islam kitabındaki ilk makaleyi okusunlar. islamın totaliterizmi ile post-modern, sivil toplum demokrasi anlayışının nasıl çeliştiğine dair en temel soruları nasıl sorguladığını okusunlar.
Ha birde şu soru var. Asker ne diyecek. Kişisel olarak kalkıp da askerin herhangi bir çıkışını alkışlayacak değilim. Türk-islam sentezini bela edenlerin başında kenan evren gelir. Din dersini anayasal olarak zorunlu kılanların başında kenan evren gelirken, kendine göre durumu ( gata'ya ayşe teyze bağı ile sokma gibi) ayarlayandan medet ummak kişinin kendisine yapabileceği en büyük hakaret olabilir ancak.
-türk halkının çoğunluğunun cumhuriyet değerlerine zerre kadar saygısı kalmamıştır.
-türk halkının çoğunluğunun zaten cumhuriyet değerlerinin ne gibi şeyler olduğundan haberi bile yoktur. olaya tamamen fransızlardır.
-irtica yavaş ve emin adımlarla içimize işlemektedir.
-"belki asker darbe yapar da durum bi nebze düzelir" diye ümit etmeyi bırakıp bişeyler yapmanın zamanı gelmiştir.
-durum vahimdir.