turistlerle ilgili değil ama erasmusla ülkemize gelen bir arkadaşla başıma gelmişti. kütüphanede sıra beklerken onlarca öğrenci arasından beni seçen erasmuslu arkadaş yanıma gelip "do yuo spekak english" diye sordu. hiç de iyi olmayan ingilizcemle "how can ı help you" yanıtını verdim. elektronik katalogda aradığı kitabı bulamadığını anladım. bilgi ve belge yönetimi okuduğumdan terminolojiye hakimim allahtan. neyse kataloğa gittik konu: subject, yazar: author gibi temel noktaları anlattıktan sonra aradığı kaynağın yer numarasını bulup, rafa gitmesini söyledim. "raf" kısmında anlaşamadık. en son gidip elimle dokunarak "self self" (shelf) dedim. erasmuslu arkadaşın tepkisi "oo şelf" şeklinde oldu. raf anlamındaki "shelf" sözcüğü "şelf" olarak telafuz ediliyormuş, öğrenmiş oldum..
genellikle pişmanlık hikayeleridir. eğer o dile hakim değilseniz gece kafanızı yastığa koyduğunuzda keşke şöyle şöyle deseydim diye düşüncelere dalarsınız. o konuşmayı kafanızda binlerce kez yaparsınız. ama karşınıza yine turist çıktığında off hayır ya devam edemeyeceğim sözlük.
t:filistin street? u know? how can i go?
g:önce dümdüz go go go (yüksek sesle)
t:can't understand?!
g:sonra göbekten (el yardımı ile gösterilir) turn.
t:okay okay.. palet patisserie?
g:haa o mu? one apartmant , two apartmant and three apartmant!
t:first,second,thirth ha?
g:he he ondan..
eğer ki turist kişisi bir adres tarifi öğrenmeye çalışıyorsa, cevap olarak " sen burdan böyle bi 100-150 metre go go go ordan kıvrıl..." türevi yüksek sesten bir tarifle karşılaşması kaçınılmazdır.
yazlık yada kışlık yerde* ülkemize gelen yabancı insanlarla girdiğimiz yada girmek zorunda olduğumuz konuşmalardır.
bu arkadaşlar marmaris'te kendi ülkelerinde yapamayacakları rezillikleri rahatlıkla yaptıkları için, kendilerinden nefret etmekteyim ayrıca..
örnek bir diyalog;