"Herkesin
Bir umudu vardır,
Bir savaşı,
Bir kaybedişi,
Bir acısı,
Bir yalnızlığı,
Bir hüznü...
Çünkü herkesin bir gideni vardır,
içinden bir türlü uğurlayamadığı..."
"bir taş alacaksınız. Yontmaya başlayacaksınız. Şekillendirmeye yüz tutmuşken atacaksınız elizden. Bir başka taş, bir başka taş daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar..."
"Biz oralı olmayanlardanız.
Ötekiliğimizin aslı burdan gelir.
Biz derken; biz işte.
Bildiğiniz gibi, sıradan ve sırra kadem basmadan.
Ve hattâ henüz dünyaya dahî ayak basmadan, hani bilindik mesel, Kalü Beladan.
işte oradan beri biz buralı değiliz.
iddialı cümle biliyorum ama belki biz oralı da değildik.
Biz mi?
Sizi var eden karanlık var ya; işte onun sahipsizleri.
Yani yurtsuz, kimliksiz ve kimsesiz.
işte onlar.
Onlar dediğim ben, bensizliğim ve sensizliğim.
[Bize bunu öğreten gençten bi' seyisti kır bi' ata binip gitti]..."
bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşan da.
kabul.
bir kez yolda karşılaşalım
onunla da avunacağım.
adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor.