17 nisan 1993.. bir cumartesi günü, televizyondan haberi öğrendiğimde pederin çağrı cihazına baba evi ara notu bıraktıktan sonra, peder beyin hışımla evi arayıp, ne oldu bir şeymi oldu dedikten sonra, baba turgut özal ölmüş, allah rahmet eylesin oğlum deyip telefonu kapatmıştı, 12-13 yaşlarındaydım, kendi kendime lan adam hiç tepki vermedi demiştim o zaman... şimdi sorduğumda peder beye, meğersem ağlamış telefonu kapattığında, ani tepki verip psikolojimi bozmak istememiş benim ufaktık tabi aferin babama...
apartmanın arkasında karınca yuvasının başında karınca dövüştürüyorduk. sonra birinci katta oturan yaşıtım murat' ın annesi; turgut özal ölmüş dedi.
annesi murat' ı eve çağırınca bizde herhalde önemli birşey diye evlere gittik. daha annem ve babamın bile haberi yoktu. artık ben evde yokken ne yapıyorlarsa?
ile başlayan ilkokulda okulun ilk günü "yaz tatilinde neler yaptınız" konulu kompozisyon tarzında sayfalarca yazı yazmak istediğim konudur bu aslına bakarsan, yersen tabi
beşiktaşımın maçı iptal olmuştu sanki bi onu biliyorum.
19 yıl önce bugün yapılanlardır. 10 yaşındaydım. 17 nisan 1993 fenerbahçe kocaelispor maçını izlemek üzere eve geldim maçı bekliyordum.
Show tv nin korku filmi tadındaki son dakika efekti girdi. " Özal öldü" yazıyordu son dakika haberinde. 15 dakika sonra da stada bağlanıldı ve maçın ertelendiği duyuruldu. Ben de sokağa çıktım tekrar oynamak için.
Allah rahmet eylesin.
orta birinci sınıftaydım efendim, ikide bir kavga ettiğim çocuk gelip turgut özal' öldü demişti; bana bir mesaj mı vermek istemişti bu yolla hala düşünürüm. hayat ne garip vapurlar falan.
yurt odasinda kizlarla alem yapiyorduk,koridordaki acik turk kanallari gosteren tvden ogrendik. kizlari gonderdik ve agladik.yok lan uzulduk ama maclarin iptal olmasi fena koymusdu onu hatirliyorum
azerbaycan halkı için için "onlar şii biz sünni'yiz onların üzüntüsünden bize ne" diyen, rusyanın azerbaycanda kırım yapmasına kılı bile kıpırdamadan hem devlet adamlığıyla hem de insanlığı ile hiçbir sakınca görmemiş adamın ilahi adalete doğru gittiğini düşündük. kelimeler ile ifade etmesek de "o sünni biz şiiyiz bize ne gebersin" dedik içimizden bir de, geri kalan sünnilere haksızlık etmemek için sadece onu ayrıştırdık. evet tam anlamıyla bunlar yapıldı, düşünüldü. turgut özal'ın öldüğü gün sevindik. dünya üzerinden bir bağnaz daha temizlendiği için.
çocuktum, kendilerinin nasıl bir tip olduğunu bildiğim için zerre kadar üzülmemiştim. fakat, ölüm tabii... "allah taksiratını affetsin!" demiştik üyerekten gelerek, çocuk aklımızla.
TURGUT özal ın memleketi (bkz: malatya)ya ilk kez üniversite sınavına (bkz: öss) girmek için gitmiştik. bütün arabaların aynalarında siyah kurdale görünce meraklanmış, hemşehrilerinin öldüğünü öğrenince anlamıştık sebebini. allah rahmet etsin.
yine bir sınav günü öncesi sabahıda (bkz: alparslan türkeş) in vefat haberi gelmişti.
ömr-ü hayatımda hatırladığım ilk şeylerden birisidir. 5 yaşında 37 ekran shov marka televizyon'da trt 1'de susam sokağı'nı izliyordum. yayının birden kesilip, haberlerin başlamasına uyuz olmuştum.
10 yaşında bir adet sabiydim. o gün amcamlardaydım galatasaray dışındaki bir takımın gündüz maçı vardı o yüzden olsa gerek çok ilgimi çekmemişti ya fener'in ya beşiktaş'ındı maç sonra ertelendi. tv'de sahayı terkeden taraftarları falan gösteriyordu. ben de galiba patlamış mısır yiyordum.