şok şok şok bir olaydır. tanımdan sonra esas meseleye dönelim. dünden beri kurguladım kafamda, çok pis gireceğim meseleye, hayır, ama hakikaten bir şeyler daha yazma ihtiyacı hissettim.
başlık mizahi olabilirdi ama değil. tıpkı ekşi'de bulunan annesinin bilmemnesine karpuz sokarken yakalamak, coptan zevk alan solcu kadın başlıklarındaki gibi hiç bir mizahi tarafı olmayıp kendi oluşturduğu karşıya yine kendi oluşturduğu önkabulleri sav olarak sürerek saldırmak dışında hiç bir anlam ifade etmiyor. dikkat edenler uludağ sözlükte bu tür başlıkların karşılıklı anlayışın sözlüğe yansıması ve moderasyonun hakaret ile özgürlüğü birbirine karıştırmaması sayesinde görülmüyor, yazana da kimliğine ya da ne yazdığına bakılmaksızın teessüfler iletiliyor. başlık farklı da olabilirdir. gelelim başlığın serzenişine,
şöyle bir ifade var
--spoiler--
muhafazakar belediyemizin restore ettiği kasırlar filan varya hani, -çamlıca tepesi filan bayılır bunlar- orada efendice çaylarını içerler
--spoiler--
satır arasını okuduğumda daha önce içkili olan ve kalburüstü takımın-zengin, elit, aristokrat,vs.- takıldığı mekanları muhafazakar beledilerimiz halka açarak fiyatlarını herhangi bir mahalle lokantısıyla aynı seviyede tutup halkın maddi gelirini yükseltemese de bu şekilde bir hizmet sağlama anlayışı var. bundan rahatsızlık duyulduğu açık, halkların kardeşliği falan söylemi burada devredışı kalıyor sanırım, istanbul'un en güzel yerlerinde içki seçeneği olmaması ve maddi geliri düşük halkın buralara gidebilmesi gerçekten üzücü(!), elit sol kesime ters bir davranış, sonra bu muhafazakar partiler neden iktidar oluyor serzenişi, "kurban olam ayına yıldızına, anlayıştan yoksun sol gösterip aristokrat takılan halkına" diyor ünlü düşünür recep tayyip kant.
ikinci paragrafta dini inancı gereği nişanlısının en fazla elini tutan erkek eleştiriliyor, vay anasını be, allah'ın yasaklarını bu kadar bel altına çekmek de zor iş vallahi. demek ki türban pipilerin kalkmaması içinmiş, bunu düşünmek için çük kadar akıl sahibi olmak yeterli, burada alimacgraw devreye giriyor ve cennetteki huriler için dünyadaki -benzetmedir- hurilerden uzak duran bu "tüyden bozma sümük bıyık"(sitiv'in ifadesi) sahiplerini çelişkili davranmakla suçluyor, ona göre dünyada mahrem kadına dokunmamanın nedeni cennette huri şey yapmak, töbe töbe. bak yunus ne diyor : "cennet cennet dedikleri / birkaç köşkle birkaç huri / isteyene ver anları / bana seni gerek seni" demek ki türbanı pipinin kalkmaması için bir kalkan, allah'ın emirlerini de cennete verilecek güzel kadın vaadi olarak görmek tamamen kendi tanımı, kendisi bir şey tanımlıyor, sonra onun üzerinden başkalarına laf atıyor, yakışıyor mu?
son paragrafta sitiv çekeceksin demiş, ayıp etmiş, eğer gerçekten bu kadar büyük bir sorun ise ayrılırsın, 4 eşliliğe vs. giydirme yapmamış olması dikkatimden kaçmadı, aklına mı gelmedi bilmiyorum, cemaatin içinde işlerin iyi giderse diye de bitirmiş, cemaat nedir sitiv, müslümanların oluşturdukları bir komunite, halkların kardeşliği falan var ya, mümünlerin kardeşliği işte, yardımlaşma, paylaşma, vs. de içinde. camiye giderek onlarca insan tanırsın, yarın işin düştüğünde onu ararsın, yardımcı olur, hem paran bir msülümana gitmiş olur hem de tanıdık birine işini yaptırmış olursun. senin bankandaki müşterilerle de benzer bir durumun yok mu, internetten tanıştığın adamlarla samimi olunca onlarla birlikte iş yapmaz mısın, kötü bir şey mi cemaatin birbirini tutması, eğer işlerin iyi giderse demek yerine cemaat içindeki işlerin iyi giderse demek cemaatlere alttan alta bir giydirme ama içi boş bir giydirme, temelsiz. allah sana yürü ya kulum derse, doğru, rızk o'ndandır, sen çalışırsın eğer olmazsa hamd edersin, olursa şükredersin, olmuyor diye isyan etmezsin, biliyorum garip geliyor, olabilir.
ikinci girinde türban adaletsizliğine ses çıkaramayan müslümanları yerden yere vurmuşsun, ayıp etmişsin, çünkü her yıl onbinler çağlayan'da toplanıyor ama cumhuriyet gazetesi yazmıyor tabii, zaman'da, yenişafak'ta yazanları zaten kaale almıyorsun, sonra da duyarsız oluyor müslümanlar. yani zulmedilene niye zulm görüyorsun diye fırça atıyorsun, vay be, ne adaletin varmış. bak sitiv, bizde yani müslümanlarda hayır ve şer allah'tandır inanışı vardır. türban adaletsizliği tabii ki allah'tan değil, sezer'den, baykal'dan, senden, benden. ama kötülüğü de allah yarattığı için ona da saygımız var, görüyorsun ya çok da boktan bir düşüncemiz yok aslında, fena sayılmaz he, ne dersin sitiv? hak aramak için okulun kaldırım taşlarını söküp rektörlüğe atmadığımız doğrudur sitiv ama kul hakkına girer bu, kamu malı o hem, bizde istedidiğin olmayınca yakıp yıkmazsın, onu kimler yapıyor kesin bir kategorizasyon yapamıyorum daha doğrusu yapmıyorum kimler olduğunu biliyoruz, kutuplaştırmanın anlamı yok. sence türban konusunda takındığımız sağduyulu tavır kötü mü, bizden bunu beklemiyor musun? bizi beğenmiyor musun? (gaffur mode on)
dini hassasiyet sahibi çevrelerde son durum böyle sitiv, söz merkezde.
sitiv - teşekkürler kdaş. bir sonraki haberimize geçiyoruz: penisi küçük bulduğu gerekçesiyle hastayı küçümseyen ve tedavi etmeyen türbanlı doktor,.. öeh..
gece adeta yüzünü "sıva" ile kapatmış kadar makyajlı olan kadının sabah bu dünyadan değilmiş gibi farklı bir yüzle uyanması sonrası oluşabilecek sorun ile benzerlik taşıyan durum.
"sex sells" konseptinin hedef aldığı güruhun yapacağı espri de böyle olur dedirten, espri yapma çabasından öteye geçemeyecek komiklik ve şakadır. evlenmeden önce saçının tek telini dahi göstermeyecek takvadaki bir kızın layığı zaten o türbanın altından çıkacak kulağı hayatının amacı etmeyecek, o erkeğe layık olacak kız da zaten kulağındaki hayati bir ayıbı diliyle gizlemeyecektir.
ve geriye sadece en gerçek evlilik ve aşka kavuşacak olan bu tipte insanlarla dalga geçerek hayatın anlamını aramaya devam edecek insanlar kalacaktır.
bazı kesimler hala başörtülü insanları hazmedemeyip, dalga geçerek küçük görmeye çalışıyorlar, halbuki o kadar sığ beyinlidirler ki kendi düştükleri durumu görememektedirler. başörtülü olan da, onunla nişanlanan da dış görünüşten önce başka şeylere değer verdiğni zaten göstermektedirler. sen bunu anlayamayacak kadar kapasite yoksunuysan bu insanlar ne yapsın. herkesi adam edecek de onlar değil ya. git istediğini yap kardeşim, evleneceğin kadını beğenip mi alırsın, deneyip mi alırsın sana kalmış. ama herkesi kendin gibi sapık, seks manyağı olarak düşünüyorsan sadece beyninden değil ahlakından da şüphe ederim. hadi akıl allah vergisi diyelim ama ahlak tamamen insana kalmış birşey. ne kadar ahlaklıysan o kadar insansın demektir. tabi ahlak ve insanlık kelimeleri sana ne kadar uzak bilemem...
gereğinden fazla uzatılmış sürprizdir. ben dün ilk tepkiyi veren insan olarak, bir yandan da güzel bir espri olduğu için artı oy vermiştim. forum gibi olması dışında, bence güzel bir hikaye.
şu var tabi önemli olan. Yaptığınız şaka çoğunluk tarafından anlaşılmıyorsa çoğunluğa kızamazsınız.
Küçük bir hikaye anlatayım. Çok eski zamanlarda. Ejderhalar ve büyüler devrinde. çin de bilim adamları toplanmış. kötü büyü etkisinde bir yağmur bulutunun, üzerlerine geldiğini ve ıslanan herkesin delireceğini söylemişler. zaman çok kısa olduğundan bu, halka bildirilememiş sadece bir miktar saray ahalisi ıslanmaktan kurtulmuş. 1 hafta sonunda yağmur dinmiş. bilim adamları herkesin delirdiğini kral a bildirmişler. O da duyuru yapıp herkesin deli olduğunu açıklamış. peki sonuç ne olmuş? ya evet. halk saray ahalisini siz delisiniz diye tımarhaneye tıkmış...
çoğunluğun deli olduğunu düşünmek, peşinen kendi deliliğinizi kabul ettiğiniz anlamına gelir...
fantastik bir yazarın, fantastik hayal gücünü kullanarak yazdığı fantastik bir hikaye.
hikayenin gerçek olup olmayacağı, mizahi bir yanının olması önemli değil verilen mesaj önemli,
türbanlıysan baban gibi bir angutla evlenecek olman, daha önce seks hayatının olmamasının ne
kadar acı birşey olduğunu gerdek gecesi öğrenmen, kocanın inancı gereği evlenmeden önceki
davranışlarının yavanlığı vs.vs. birçok olumsuzluk.
günümüz aile ve değer yapılarımız gereği bütün bunlar * bir bağnazlık, evleneceğin
kadın seks konusunda tecrübeli olmalı, hatta referans verebilmeli. *
gel gelelim fiziksel görünüşe, kepçe kulaklı bir eş, evet hayatı çekilmez kılan bir detay,
ne de olsa günümüz evliklerinde beden uyumu ön planda olduğu için gerçekten çok zor,
insanı kanser eden bir durum söz konusu.
madem evleniyorsun taş gibi bir hatun alacaksın, öyle ya onu sergilemek zorundasın sağa sola,
fiziksel görünüş senin için en önemlisi varsın huyu kötü, biraz da aptal olsun, "memeler nasıl ama",
"peki ya popo" mahmut abi senin hatun taş gibi şeklinde iltifatlar işitmen gerek.
her şeyi geçiniz, insan bir ömür boyunca bir insanın yüzüne bakacaktır, o insanla bir ev, bir yaşam paylaşacaktır. pek tabii ki de fiziksel olarak beğenmesi gereklidir. aman ben sadece aklına bakarım fiziği benim için önemli değil diyenler ya halt etmiştirler ya da evlilik ile ilgili en ufak bir fikirleri yoktur. insan aldığı bir ayakkabıyı bile ne kadar rahat olursa olsun kirli-pis veya yırtık pırtık giymez. onun gözüne düzgün ve güzel gelenini tercih eder.
dolayısıyla zaten tamamen sağlıksız olan görücü usulü evlilik uygulamasına çok benzer bir durumdur bu bahsedilen de. herşeyi kapalı örtüler arkasından düşünüp de bu kapalı perdeler arkasından fikir üretmektir bu ve en büyük götürüsü de tüm problemlerin evlilik sonrasında göstermesidir ancak ve ancak, yani iş işten geçince.
bir hayat boyunca, her sabah uyandığınızda yanınızda kabullendiğiniz, beğendiğiniz ve istediğiniz bir insanın olması çok önemlidir. tamam kafa yapısı da pek tabii ki çok önemlidir, kimse bunu inkar edemez ama hadi bakalım aysel gürel ile evlenin o zaman mantalitesi size çok uyuyorsa. olmaz, olamaz, çünkü insan doğası buna aykırıdır.
insan doğası, sadece beyinsel ve ruhsal bir birliktelik öne sürseydi, seks ve cinsellik denilen olgu bu denli zevk veren ve insan için önemli bir noktada olmazdı. çocuk sahibi olmak için gerekli süreçler bu işlemler ile başlamazdı. insan bedenini ve ruhunu sevdiğin, beğendiğin biri ile sürekli cinsel yaşamın ne denli beslediği artık kabul edilmiş bir tıp kanunudur. bu nedenle bu denli yararlı ve insan hayatı için önemli bir olgunun başlangıcı olan karşı cinsi beğenme ile ilgili bir kriter neden tartışılmaktadır?
insanın karşısındaki insanı ister kepçe kulaklı olsun -ki insanın takıntısı kulak olabilir-, ister elleri çirkin olsun -ki takıntısı eller de olabilir- ister burnu köprülü olsun beğenmeme ihtimali olabilir ki bu gayet normal bir durumdur. karşısındaki insanın ilk olarak ellerine bakan birinin elleri çok çirkin biri ile bir ömür geçirmesi tamam hayatının kararması değildir ama eşinin ellerini tutmaktan ve öpmekten uzak durması demektir. bunun eşi için zaman zaman ne kadar yaralayıcı olabileceğini de tahmin etmek o kadar zor olmaz.
insanlar birlikte bir yaşamı paylaşacakları birini seçerken hem ruh, hem beyin, hem de fiziksel olarak kendilerini doyurabilecek özellikler ararlar, aramalılar. evliliğin temel noktası budur. sağlıklı ve uzun süreli evliliklerin çıkış noktası da budur.
fakat, isterseniz kabul etmeyin, isterseniz siz görücü usulü ile evlenin, isterseniz ben sadece ruha, kalbe bakarım deyin. o sizin seçiminiz ve düşüncenizdir. isterseniz her konuda ve her alanda eşinizle uyuştuğunuzu, birbirinizi yaşayarak öğrenin. sonuçta hayat sizin hayatınız olacak. her koyun kendi bacağından asılır.