öğrencinin türbanla derse girmesi hakkıdır öğretmeninde türbanlı öğrenciye ders vermek istememesi onun hakkıdır maaş kesintisine uğrar ama sonuçta hakkıdır burada suçlu kim sorusunu sorarsak cevabı bir üçüncü kişidir keşke bu konular hiç körüklenmeseydi.
derdimiz daha çok eğitimli insan olması gerekirken biz bu olayın bile magazinindeyiz. bırakın yahu türban taksın top sakal koysun haç taksın ne halt ederse etsin. önemli olan insan olsun eğitimini adam gibi tamamlasın vatana millete insanlığa yararı olsun.
zaten ders verecek bir kapasitede öğretmen olmadığını da gösteren bir çıkıştır,, tercümesi ; ben öğretmenim ama öğretemem, kapasitem yok, anlayışım kıt, algılarım zayıf! demektir.. doktor ayırım yapamaz, öğretmen ayırım yapamaz, hele bir memur hiç mi hiç ayırım yapamaz, ama gel gör ki bu ülkede herkes ayırımcı oldu, polisi kafasına göre davranıyor, savcısı başka türlü hareket ediyorsa, öğretmeni de bunu söyleyecekti elbet, neden böyle oluyor diye bakmak lazım, izleri takip et bulursun..
baskıların her türlüsünü hisseden binlerce akademisyenin hissettiği ama dile getiremediği düşünceleridir.
tamam yıl olmuş bilmem kaç bu konuları aşmamız gerekiyor artık ama kadın demek ki bunalmış, demek ki rejimin yavaş yavaş iran çizgisine kaymasına engel olunamadığı için öfkesini bastıramıyor.
şimdi bazı yazarlar bik bik ötüyor, eğitimde fırsat eşitliği, yok türbanlı türbansız öğrenci ayrımı, lan bırakın bu işleri, türkiye cumhuriyetinde laik düzen yıkılmak yerine şeriat düzeni şimdilerde mümkün olmasa bile iran suudi arabistan modeli uygulanmak isteniyor.
şimdi bik bik ötenler, yarın kız çocuklarını bu yobaz diktatörlerin 3. veya 4. eşi olarak evlendirmek zorunda kalacaklardır.
akpnin aldığı oy oranlarını tek başına açıklayabilecek olan, densizce sarf edilmiş söz. hala bile bu sözü hakla hukukla anlatmaya çalışan adamlar var ne diyeyim bilemiyorum. bir öğrenciye sırf inancı, giyimi, tipi, ırkı vs. yüzünden ders vermemek hak değildir. "e canım istemiyor yahu, zorla mı?" ulan o zaman çözüm gayet basit. siktir olup gideceksin, kendin gibi kokuşmuş insanlarla bir köye yerleşeceksiniz, akşamları da çay eşliğinde türbanlı kadınların ne kadar cahil olduğunu konuşarak ömrünüzü tüketeceksiniz. bu kadar basit. ama yok eğer profesör olarak oralara gelmişsen, o kürsüye geçmişsen, o zaman bileceksin ki o üniversiteyi hak ederek kazanan öğrenciler var ve sen bu adamlara ister seve seve ister başka şekillerde o dersi anlatmaya mec-bur-sun.
şimdi gelelim işin siyasi boyutuna. geçen gün süheyl batum da türban konusuna değindi. o çok daha yumuşak bir tonla söyledi tabi. dedi ki, devletin belirli sınırları varmış, "bu benim inancım" diyen herkesi dinlersen bunun önünü alamazmışsın. ama kendisinin de unuttuğu nokta şu; demokrasinin en önemli kurallarından birisi temsiliyettir. insanlar kendileri gibi olduğunu düşündükleri kişiler tarafından temsil edilmeyi isterler. ve bu toplumun neredeyse yarısına yakını, belki daha bile fazlası, kadınların başını örtmesi gerektiği inancına sahip. elbette çoğunluk böyle düşünüyor diye herkesin başını kapattıramazsın. ama öte yandan, tutup da bu çoğunluğun olduğu haliyle meclise girip temsil edilmelerini de engelleyemezsin. engelleyemedin de zaten. ne oldu? laiklik elden gidiyor çığırtkanlığı yapa yapa koskoca meclisin yarısından fazlasını o sevmediğin, hor gördüğün insanların temsilcilerine kaptırdın. şimdi de çıkıp diyorsun ki bunlar makarna oyları. al sana makarna oyu. kimse kusura bakmasın ama akpnin seçmeni, chpnin seçmeninden çok daha akıllıca hareket etmiş, şu an baktığımda onu görüyorum. çünkü eğer ikinci seçimde çözülmeler başlasaydı, akp de iktidarını kaybetmiş olsaydı o zamana kadar elde ettiklerini de kaybedeceklerdi ve muhtemelen "türbanlı öğrenciye ders vermem" diyen kokuşmuşların ayakta alkışlandığı bir ülkede varlıklarını zor bela devam ettiriyor olurlardı.
edit: söylemeden edemeyeceğim, türbanlı kadın doktorlar, hemşireler erkek hastalarına bakmaktan kaçınıyorlarsa, ya da başka mesleklerin gerekliliklerini yerine getirmedikleri halde o meslekten para kazanıyorlarsa onlar da siktirsinler gitsinler. böyle şey olmaz kardeşim. sen mesleğinin gerektirdiği şeyleri yapmamayı bir özgürlük olarak addetemezsin. bu senin özgürlüğün falan değildir. mesleğinin gerekliliklerini yapmak istemiyorsan siktir olup gidebilir, maaşınız batsın diyerek istifa edebilirsin. ama hem al maaşı, hem de mesleğinin gerektirdiği şeyi yapma. sonra da buna özgürlük de. ha siktir oradan.
kaldı ki bu kafadaki insanların profesör unvanı alabilmiş olması bile bizim için başlı başına bir problemdir. üniversitede hocaysan eğer, anarşist öğrencilerin de olur, kemalist, şeriatçı, milliyetçi, ırkçı, komünist ve daha pek çok faklı uçlardan öğrencilerin olabilir. kaldı ki üniversite öğrencisi yaşı ve yapısı gereği marjinaldir. öyle de olmalıdır. senin beğenmediğin adama ders anlatmamak gibi bir özgürlüğün yok. varsa eğer öyle bir özgürlük biçimi, başbakan da çıksın desin ki, "benim gibi düşünmeyen insanların haklarını ve çıkarlarını korumak istemiyorum." ondan sonra da içkiyi top yekun yasaklasın. başörtüsü zorunluluğu getirsin vs. ona da diyebilecek misin, bu onun özgürlüğüdür diye?
tanım : erkeklerden ve başı açık nice "irticacıdan" haberi olmayan öğretmen söylemi.
sevgili ulusözlük yazarlarına da ayrıca bir hatırlatmam olacak, komunisti gibi irticacı öğrenci de var üniversitelerimizde. komunist dediğiniz adamlar da hatırla sevgilide izlediğiniz kadar "cicili bicili" varlıklar değillerdir, rejim yıkma yanlısıdır. aynı "irticacı" kelimesindeki gibi.
hatırlatma kısmına gelince, azıcık gözünü açan herkesin görebileceği bir şey var. kimse dikkat çeken adamı görev için yollamaz üniversitelere. siz asıl "türünü belli etmeyen" baylardan ve bayanlardan korkunuz sayın hocam, değerli ulusözlük sakinleri. koskoca üniversite yöneten insanlar, istese tek tek toplayıp ayıklayabilecek istihbarata sahip olması gereken insanlar, giriş kapısında kıyafet yasağı koyuyor. hiç birimizin bu kadar "saf" olmadığını hepimiz biliyoruz. yapmayın.
o zaman isteyen istediğini söylesin sonra biri çıksın münferit desin iş kapansın cümlesi. bu ülkenin başbakanı şiir okudu diye hapis yatmış bir insan. söylediklerinin sorumluluğunu çok ağır bir şekilde haksızlığa uğrayarak çekmiş birisi. ama bu rektör bozuntusu * halen koltuğunda ve halen bilim adamıyım diye geçinmekte. yediği ayarlar yedi sülalesine yeter ancak ilkokul üç düzeyinde ben bunu yaptım ama sende bunu yapmıştın mantığı ile savunmayın şunu.
ısrarla kınadığım ve bir profesörün ağzından çıkmaması gereken beyanat. bilgi yoluyla cihaddan, üniversitelerde din yaymaktan bahsedilmiş. hala anlam veremiyorum evet...
başörtülülerin içinde din yaymak gibi amaçları olan irtica özlemi yüreklerini ve beyinlerini dağlayan insanların olduğu bir gerçek. ben de kabul ediyorum bunu. fakat bu başörtülülerin hepsinin bu amaçlar içinde olduğunu göstermez. başörtülüleri okula alırsın, sonra da üniversitelerde yapılacak muhtemel din yayma ve irtica eksenli faaliyetler için hukuksal önlemleri alırsın, yaptırımları artırırsın böylece üniversitelerde olaylar çıkmaz. demokratik bir hukuk devletinin bu durumda yapması gereken budur. kimseyi mağdur etmemek.
hükümetin bu icraatını eleştirirken de önce başı örtülü arkadaşlarımızı okullarda görmek ve neler yapıp yapamadıklarına bakmak lazımdır. hükümet bu özgürlüğü getirirken, irtica yanlıları için gerekli önlemleri almış mı bakmak lazımdır. üniversitelerde bu tip olayların çıktığı ve olaylarının sorumlularına yaptırım uygulanmadığını görünce eleştirmek en doğrusudur. devlet yıllardır inancı gereği başörtüsü takan insanların eğitim hakkını ellerinden alarak onları adeta yok etti. bırakın bari yeni nesil eğitim alabilsin. çekin şu ellerinizi insanların üstünden artık. size ne kardeşim kızın neye inandığından? kafasındaki örtüden mi anlayacaksınız ne düşünceler içerisinde olduğunu?
yerinde bir istektir. turbanla kafalarla beraber beyinler de örtülmüştür bu tip insanlari egitmek icin neden caba gostersin ki insanlar... egitim ileri gitmek icin bir anahtardir turban ise bu duruma ters bir ideolojinin simgesidir.
o zaman cumaya gidenleri, namaz kılanları, şenliklerde içki içmeyenleri de bulup birer birer fişleyiniz sayın profesör, onlara da ders vermeyiniz. isviçreli bilimadamları kıçınızın kılı kadar buluşa imza atarken siz de ancak ekürilerinizle "buluş"ur böyle bildiriler yayımlar, ülkeyi bir anda fersahlarca öteye taşırsınız.
istanbul üniversitesi'nde görevli bir profesörün ağzından çıktığına inanamadığım sözler. anlam veremedim veremiyorum insanlar yapıyor hep rol.*
programın birazını izledim malum porfesörün kurduğu cümlelerden bir kaçını duydum ve dayanamayıp kapattım. cümleler tam da günümüz tuncay özkan grubunun*klişe cümleleriydi zaten. bir profesör, başörtüsü/türban ne derseniz deyin bu örtüyü takanların içinde sadece inancından ötürü başını örten bir grup olduğunu nasıl inkar eder ve kendini kandırmaya çalışır? insanlar nasıl bu kadar sadece kendilerini düşünür oldular? biraz empati yahu... çok şey istemiyorum.
sayın hocam siz inkar etseniz de başörtülü mağdur insanlar var ve onlar haklı kavgalarını kazanmak üzereler. hükümet muhalifliğini yapın ama bunu yaparken faşist olmayın. çünkü ağzınızdan çıkanlar*buram buram faşizm kokuyor. bu ülkenin aydın dediğimiz insanları da böle sözler sarfederse bu ülke kimden umutlu olsun sayın hocam? siz böyle derseniz birileri de*senin gibi hocadan ders almak istemiyorum der ve son derece de haklıdır. karşılık da veremezsiniz.