turban rejimi yikma amacli bir siyasi simgedir

entry16 galeri0
    ?.
  1. Türbanın, Türkiye'deki laik ve demokratik rejimi ortadan kaldırmak isteyen siyasi bir görüşün simgesi haline geldiği açıktır. Bu sebepten yasaklanması gerekir.

    kim yapıyor bu tanımı? ben mi ya da herhangi bir cumhuriyetçi mi? hayır recep tayyip erdoğan ve abdullah gül diyor. bu ifadenin yazdığı kağıdın altında imzaları var bu ikisinin. başbakan recep tayyip erdoğan ve dış işleri bakanı abdullah gül'ün türkiye'Nin aleyhinde aihm'de açılan bir davada belge yoluyla yaptıkları türban yorumu budur. işte ilkesizleşme ve işte ilkesizleşmeye takiyyeye oy veren siyasi zihniyet. ama yok savunacaklar abdullah gül ve tayyip erdoğan, türban paçavradır yer bezi olur ancak dese de savunur türbanı. çünkü onlar takiyyeyi de allah rızası için yapıyorlar.

    (bkz: dinime küfreden müslüman olsa da koyduk olmasa da)
    http://www.milliyet.com.t.../01/23/siyaset/siy01.html

    hobbit: sen de git sandıkta tayyip erdoğan'a ver eksiyi.
    17 ...
  2. ?.
  3. ezeli bir hamakatin gayri meşru çocuklarının, trajedisi kendinden menkul rejim tacirlerinin, bir delinin kuyuya attığı taşın peşinden kendilerine bağışlanan iki büyük nimeti; akıllarını ve izanlarını har vurup harman savuran kırk akıllının, kabasını görüp yara sanan kedigiller familyasının, iki gülünesi yalandan korkuyla ürküp kaçan fincancı katırlarının, verimsiz bir muhayyileyle gulyabani diye gösterilerek korkutulan mahallenin mızıkçılarının en son ve en trajikomik herzelerinden biridir bu cümle.
    1 ...
  4. ?.
  5. son dönemde ulusalcı olarak adlandırılan güruh tarafından ortaya atılan önerme.

    Peki doğru mudur?

    Hayır...

    Rejimi yıkma tehdidi türbandan değil, türbanı bir siyasi simgeymiş gibi göstermeye çalışan kesimden gelmektedir.

    Her türban takan insan rejim düşmanıdır diyebilir miyiz?

    Hayır diyemeyiz. Bu çok salakça bir genelleme olur.

    Lakin, insanların zayıf noktalarına vurarak ve de dini olguları istismar ederek türbanı asıl gayeleri için kullanan bir kesim var türkiye'de. Bu gerçek. Belki bir elin parmaklarını bile geçmezler. Türbanlıların ya da inançlarına kuvvetle bağlı olanların haklarını savundukları gerekçesiyle ortaya attıkları polemikler sadece ve sadece şahsi emellerini gerçekleştirmeye yönelik yanıltmalardır. Tuzaktır.

    Bu nedenle, böyle bir önermeye şiddetle hayır cevabı verilmelidir. Giysiler üzerinden politika geliştirenlere karşı en etkili silah, kanımca bu hayır cevabı olacaktır.

    Ülkemiz bu ince çizgiyi ayırt ettiği an, rejimin yıkılma tehlikesi de sonsuza kadar ortadan kalkmış olacaktır.
    3 ...
  6. ?.
  7. okuyun be okuyun dediğim cümle. hiçbir şeyi bilmiyorsanız bari allah'ın musaf'ındaki ilk emrini bilip de okuyun dediğim cümle. yazmaya koyulmadan önce okuyun. yarım yamalak bir şeyleri anlatma derdiniz var eyvallah da anlatmayı bırakıp önce bir anlamaya çalışın da öyle okuyun.

    bu cümleyi imza ile tasdik edenler abdullah gül ve recep tayyip erdoğandır.
    5 ...
  8. ?.
  9. şu günlerde sadece akp'nin değil, mhp'nin de çözüm aradığı düşünülürse, anayasa maddeleri üzerinde derin tartışmalar yapıldığı da göz önüne alınırsa kimin ne kadar açık bir politikası olduğu görülebilecek olaydır. akp, başörtüsü vs. üzerine parti kapatabilen bir yargının olduğu ülkede başka bir siyasi partinin de desteğini gördükten sonra bu işe soyunabilmiştir. başörtüsü sebebiyle parti kapatan bir rejimi destekleyip de ardından başka bir siyasi partinin bu örneğe rağmen kendi başına başörtüsü sorununu çözmeye girişmesini bekleyen irrasyonel beyinlerin desteklediği görüş işte tam olarak budur.
    2 ...
  10. ?.
  11. tanım: recep tayyip erdoğan'ın söylediği, altına imza attığı bir cümledir.

    şimdiiii... (bkz: türban ve baş örtüsü arasındaki farklar) başlığında fark yok diyen bünyeler, buna ne diyeceksiniz? bak o çok savunduğunuz, nohutunu yiyip, kömürünü yaktığınız, karşılığında oylarınızı kuzu kuzu verdiğiniz, ülkeyi satmasına göz yumduğunuz rte'niz ne demiş ha ne demiş, neyin altına imzasını atmış?

    size okuyun, düşünün, araştırın derken haklıydı herkes.
    2 ...
  12. ?.
  13. herkesin ısrarla atıp-tutarak, bilip-bilmeyerek yorum yaptığı bir konudur. gazetedeki köşe yazarlarının dahi diğer gazete yazılarından kopya çekerek yazı yazdığı ve bunun doğruluğu sorguladandığında x gazetesinin kaynakça gösterildiği bir toplumda yaşıyoruz. şu durumda türban herkesin yorum yaptığı bir şey haline geldi. türban nasıl bir yıkım aracı olabilir bu ne kısır saçma bir düşünce. bırakında insanlar özgürce inancını yaşasın. sözde demokratik bir ülkede yaşadığımız bu hadiseler bencillik değilde nedir. birileri refah içinde yaşarken, diğeri farklı görüşe sahipse ölsün anlayışıyla ne kadar ileri gidebiliriz bilinmez.
    1 ...
  14. ?.
  15. sözde cumhuriyetçilerin sözde düşünceleridir.
    2 ...
  16. ?.
  17. dünya belli bir denge çerçevesinde döner, doğada da durum hemen hemen böyledir; aklını gücü ile birleştiren, emeline ulaşır. yalnız bunun için her zaman kendi bilek gücü, kendi zekası kafi gelmez, aptal/saf insan/hayvan mevcudiyeti gerekli olur, gayet doğaldır da.
    beyin kıvrımlarını-doğru ya da yanlış- kullanan insanlar, pek tabiki fikirleri ile, uygulamaları ile çok çeşitli kesimlerin düşüncelerine sirayet edebilir, onları etkileyebilir. bu etkilenmeler, tamamen etkilenen bireyin cahilliği/üşüngeçliği/bir takım baskılar/yanlış yönlendirmeler şeklinde meydana gelebileceği gibi, karşılıklı çıkar ilişkisinden mütevellit kafayı kullanmamanın fayda sağlaması neticesinde de ortaya çıkabilir. iki durumda da, etkilenen kesim, etkileyen kesimin art niyetli olması durumunda kullanılandır, fayda sağlanandır.

    şimdi, ülkemizde son yıllarda baş gösteren bir türban sorunu var. ak parti iktidarından önce, bir dönem refah partisi ile dillenmesi dışında gündem oluşturmayan, insanların kendi özgür iradeleri ile çeşitli çözümler getirdiği, "suni" bir sorun. evet sorun. ama türbanın sorun olması tamamen iktidar partisinin kişisel çıkarları ile paralellik göstermesi yüzündendir, çok açık.

    sıkıntıların genel temellenme noktası, türbanı eleştiren bir çok kesimin dillendirmesine rağmen görülemiyor. burada şahsen ben kasıt ararım. ha aramakta haklı ya dahi haksız olabilirim, bu da benim kendi kişisel problemim olur, problemleri beni bağlar. peki neden kasıt ararım?
    çok açık; türban, inancını saf olarak yaşayan insanlardan ziyade, iktidarda bulunan partinin oy toplama katalizörüne dönüşmüş durumda. bu bağlamda, insanların da kendilerine çeşitli sorular sormaları gerekiyor, hem olumlu hem de olumsuz olabilir bu.
    gönül verdiğim parti, 6 senedir iktidarda, üstelikte tek başına, üstelik de anayasayı değiştirebilecek kudrete sahip. neden hala daha bu türban sorununa herhangi bir çözüm üretemedi?

    acaba üretemedi mi? acaba bütün bunlar bir oyun mu?

    detay olmamasına dağmen gözden kaçan gerçekler var. bundan önceki 4, 5 senelik ak parti döneminde, ak parti'nin önünde sıkıştıkça saldırabileceği bir koz vardı: ahmet necdet sezer. ne alaka demeyin, arada ciddi bir korelasyon var;
    ak parti'nin uyguladığı taktik kabaca yahudi taktiğidir. diğer bir ismiyle kendini acındırma politikası. ve maalesef bu konuda son derece başarılılar. hiç bir halk, mağdura karşı hissiyatsız kalamaz, mümkün değil bu. chp'nin de akıl dışı hamleleri, ak parti'ye bu olanağı fazlasıyla verdi, özellikle cumhuriyet mitingleri ile. bu gözden kaçan bir detay kanımca. meydanları dolduran, ak parti'ye lanet okuyan insanlar, onları organize eden insanların hatalı yönlendirmeleri ile köstek olmaya çalıştıkları siyasi oluşuma destek oldular. hem de tahmin edemeyecekleri kadar. bu durumu tek fark edebilen ne yazık ki, bir çoğumuzun faşist dediği, pek çok yasadışı eyleme ön ayak olan mhp'dir. bu üç hadise arasındaki korelasyonu inceleyelim daha fazla karıştırmadan;

    ak parti, yaşadığı her türlü olumsuzlukta, özellikle boyalı basındaki şakşakçıları sayesinde ahmet necdet sezer'e attı suçu. bunu o kadar sistematik, o kadar akıllıca yaptılar ki; halk, ahmet necdet sezer gibi, iktidarın icraatlarına kadrolaşma dışında hiç bir şekilde karışmayan bir hukukçuyu öcü olarak belledi. bu durum tabi ki ak parti'nin ahmet necdet sezer'le herhangi bir kişisel sıkıntısı oldu için değildi. burada amaç tamamen yine daha önce bahsettiğimiz kendini acındırma durumuyla paralellik gösteriyor, halka; bakın biz sizin için çalışmak istiyoruz ama bizi engelliyorlar mesajı vermek. ve bunu da çok güzel yaptılar, son derece başarılı oldular. peki burada mhp'nin rolü ne?

    mhp, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar akıllıca davranarak, ak parti'nin cumhurbaşkanı seçimine destek verdi, bunun karşılığı olarak da çokça eleştiriye meze edildi. düz mantık bakıldığı zaman eleştirilere hak vermek doğru olandı. ancak mhp, ak parti'nin sezer taktiğini çözmüş ve buna karşı önlemini almıştı, takdire şayan. yani diyordu ki; 5 sene sezer sizi engelledi, sıkıştığınızda suçu attınız. şimdi ne halt edeceksiniz?

    bu durum ve tutum, elbette ki ak parti'ye avantaj ve dezavantajları beraberinde getirdi. mhp'nin akılcı tutumu bununla da sınırlı kalmadı, şu anda türban hususunda da tamamen arkanızdayız mesajı veriyor mhp. ilk başta sorduğumuz soruyu burda tekrarlayalım o halde; peki ak parti neden hala daha bu sorunu çözmekten bu kadar uzak?

    a-) daha hala vatanda satılacak 3-5 kurum var. onlar bittikten sonra eğilecekler

    b-) chp'den çok korkuyorlar

    c-) türban sorunu çözülürse halkı uyutacak suni gündem malzemeleri kalmayacak

    d-) hepsi

    e-) hangisi

    cevap basit aslında değil mi? basit basit. ak parti, türbanı siyasi koz olarak görüyor. türbanın çözülmesi peşinden imam hatiplerin çözülmesi de dahil pek çok sıkıntının çorap söküğü gibi gelmesini sağlayacak. bu durumda ak parti, ekonomik ve daha farklı hatalarını örtmek için nasıl bir yola baş vuracak? şehide kelle, terörist başına sayın dediği zaman hesabını nasıl verecek? veremeyecek ağalar, veremeyecek, veremez de.

    meselenin ilk bölümünü kapatalım, ikinci bölüme gelelim;
    dinde türbanın yeri var mı? varsa ne kadar?

    birazda çok fazla bilinmeyen gerçeklerin üzerine bir hikaye eşliğinde yoğunlaşalım;

    peygamberimiz ashabıyla otururken bir kadın içeri girer. oturanlardan biri ayağa kalkar ve yerini kadına verir.peygamber bu ince ve nazik harekete ilgisiz kalmaz. yer açana sorar:

    bu kadın senin annen mi?

    adam, "hayır" der.

    peygamber bu sefer:
    peki kardeşin veya başka bir tanıdığın mı?
    adam tekrar "hayır, değildir" der ve cümlesine şöyle devam eder:
    sadece ona saygı göstermek için yer açtım.

    bu söz üzerine peygamber "allah da sana cennette yer açsın! sana genişlik versin" diye dua eder...

    bu olay ve peygamberimizin söyledikleri bir anda medine'de yayılır.
    ama anlaşılan, medine yi bu kadar yakından takip ettiğini zannedenlerin bunlardan haberi yok, kadın onlar için doğurganlığı olan, etinden, sütünden faydalanılması gereken bir canlı.cinsel dürtüleri uyandırdığı için de şeytan..

    islamiyetten önce kadınlar tam bir dram yaşıyordu bütün dünyada. miras alamaz, bilakis kendisi miras olarak kalırdı. ölen kişinin karısı, geride kalan akrabalarına miras olurdu. ölenin tüm mal varlığı oğullarına kalırdı.

    antik çağ yunan hukukunda da karısını öldüren kocaya ceza verilmezdi.

    ortaçağ karanlığında, avrupa da kadının ruhunun olup olmadığı tartışılıyordu.

    işte bu sakat zihniyetin arabistan yarımadasına yansımasını hz. ömer şöyle dile getirmişti:

    "bizler, hz. peygamber gelmezden önce, kadını insandan saymazdık!"

    islam kadını keşfetmiş, konumlandırmış, tarif etmiştir.

    onu erkek ile bir bütünün eşit parçaları olarak saymıştır.

    bunu bizzat hz. peygamber'in kendisi deklare etmiştir.

    kadın ve erkeğin birbirinin hasmı değil, tamamlayıcısı olduğunu; insanlar arasındaki üstünlüğün ancak "takva"da olduğunu ifade etmiştir.

    kur'an-ı kerim bu konuda şöyle der:

    "ey insanlar! doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. ve birbirlerinizle tanışmanız için kabilelere ayırdık. muhakkak ki allah'ın yanında en değerli olanınız en çok takvalı olanınızdır!" (hucurat 49/13)

    islam kadını diğer dinlerde olduğu gibi doğuştan günahkár olduğunu asla kabul etmez. hem erkek, hem kadın, doğan her insan dünyaya tertemiz, günahsız olarak iner. suç ve günah dünyada başlar ve biter.

    kadınlar da erkekler gibi hem özgürlük, hem hayat, hem namus ve hem de haysiyeti açısından dokunulmazdır. mal edinebilir, dilediğinde de harcayabilir. malı kendine aittir. evlenme özgürlüğü gibi boşanma özgürlüğüne de sahiptir. öğrenir, okur, şahitlik yapar, ticaretle meşgul olur, cuma dahil dilediği ibadeti cemaatle birlikte camide eda eder.

    o, sadece beğenilmeyi bekleyen bir figür değildir. tam aksine, gerekirse beğenen veya reddedebilen bir yetki ve etkiye sahiptir.

    eşi olacak kişiye evet veya hayır diyebilmek hak ve yetkisine sahiptir.

    verdiği karardan dolayı kimse onu eleştiremez, yargılayamaz.

    taliplisine evet veya hayır diyebileceği gibi bizzat kendisi de talip olabilir. bu, onun onurunu zedeleyecek bir eksiklik değildir. örf böyle gelişmişse de, bu asrısaadetteki uygulamalar ile çelişmektedir.

    asrısaadette kadınlar, uygun gördükleri, izzet, iffet ve kişilik sahibi, asaletine güvendikleri erkeklere evlenme teklif edebiliyordu.

    islam kadına her türlü hak ve özgürlüğü tanıdı. belki iki cinse de sadece "istismar"ı yasakladı. iki cinse de gayrimeşru yaşantıyı yasakladı.

    vücudunun zarafet ve güzelliğinin ticarete, cinsel tahrik ve zevke alet ev konu edilmesine karşı geldi islam...
    bunu zaten hangi akıl ve vicdan sahibi kabul eder ki?
    allah'ın peygamberi de bu konuda hassastı. bir kadın sahabenin şu ifadesi ne kadar güzeldir:
    allah'ın peygamberi, bize bizlerden daha merhametli, anlayışlı ve hoşgörülüydü!"
    kadına yönelik şiddet sözkonusu olduğunda insanları toplamış ve şöyle demişti:

    "bazılarınıza ne oluyor ki, gündüz eşlerini döverler de akşam utanmadan yanlarına giderler... kadınlarını döven erkekler, sizin hayırlılarınız değildir!"

    tüm kadınlarımıza selam olsun!

    kadınlara özgürlük ve eşitlik tanıyan din

    hz. muhammed, kadın ve erkeğin birbirinin hasmı değil, tamamlayıcısı olduğunu; insanlar arasındaki üstünlüğün ancak "takva"da olduğunu ifade etmiştir. kadınlar da erkekler gibi hem özgürlük, hem hayat, hem namus ve hem de haysiyeti açısından dokunulmazdır.

    "allah'ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. hayır o, kendileri için şerdir. cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. göklerin ve yerin mirası allah'a aittir. allah yaptıklarınızdan haberdardır." (al-i imran / 180)

    böyleyken böyle.
    2 ...
  18. ?.
  19. ?.
  20. cumhuriyetimizin temelinin 1m2'lik bez parçasıyla yıkılacak kadar çürük olduğunu sanan bazı idrak özürlü beyinsizlerin söyleyebileceği kabilden bir söz.

    peşin edit: bu lafı kim söylemiş etmiş bilmiyorum. linke tıklayıp kimin söylediğine de bakmak istemiyorum. böyle bir söz söyleyen kişinin zekasına isnaden girdiğim entrydir. ilgili şahsı bilmediğim için kişiye hakaret olarak görünecek entry değildir. ha keza sözlüğü yasal yoldan zor duruma sokacak entry de olmamalıdır. unutmadan, cumhuriyetimizin temeli sağlamdır.

    edit: (bkz: turban takanlara cuzzamli muamelesi yapilmasi/#2387649)
    0 ...
  21. ?.
  22. (bkz: turban rejimi yikma amacli bir siyasi simgedir/#2883784)'da bahsettiğimiz konular, 10.000 karakter sınırından dolayı fazlaca havada kalmış gelebilir heyecanlı arkadaşlara, şöyle kısaca toplamak gerekirse;

    evet, nur 31'de örtünmeden bahseder kitap. ancak, sadece kitabı çevirenlerin yorumlarının eklendiği versiyonlarda rastladım ben başı örtmek gerektiğine. şöyle de bir durum var aslında; deniyorki, saç erkekleri tahrik ediyor, azdırıyor, cinsel dürtüleri ortaya çıkarıyor, onun için örtünmek elzemdir. olabilir, saçtan tahrik olacak kadar sapkınlaşabilir insan, kınamam. ancak, daha önce bahsettiğimiz üzere; kadın ile erkek eşittir, üstünlük takvadadır; peki kadında erkeğin saçından tahrik oluyorsa? erkek kadının sesinden/elinden/gözlerinden/kulaklarından tahrik oluyorsa? nasıl çıkıcaz işin içinden?

    tabi yaa.. haremlik selamlık yaşayacağız değil mi? ulan harbiden afacan insanlarsınız da; bu millet, sizin bellediğiniz kadar moron değil.. tüh be!
    1 ...
  23. ?.
  24. maksatlari oyle degil diyorlar onlarin adina konusanlar. ben de inanmak istiyorum en saf duygularimla ama, aklimla kavga ediyor duygularim habire. bildigim toplumu ortadan bolen bir kilic oldu bu mesele. ah, bir de cok kotu bir zevksizlik timsali. yurdum kadinlari uzaktan dogru bakinca tasradan yukselmis, sehirleri isgal etmis garip, cirkin bir ortuyle ortunuyorlar hizla. oyle gorunuyor ki, bir sure sonra basimiz acik dolasabilme hakki icin mucadele baslatacagiz bu topraklarda. yikamasalar da karistirdilar rejimi fena halde.
    4 ...
  25. ?.
  26. ?.
  27. bukalemun tarzı siyaset yapmaktır.

    eğer bir cumhurbaşkanı'nın eşi, -eşi milletvekili iken- ülkesine karşı dava açıyorsa sonra da bu kişi, ülke menfaati için ödün vermekle itham edilip, bu şekilde pohpohlanıyorsa, ancak şöyle bir şey denir;

    helal olsun.

    adam, ülkeyi aynı mes'eleden mahkemeye veriyor, sonra "ülke menfaatini" düşünerekten, tam tersi imza atıyor. adama sormazlar mı? ülke menfaatini milletvekili iken hiçse saydın da kendi ülkeni mahkemeye verdin?

    ulan birazcık tutarlılık, sadece birazcık.
    1 ...
  28. ?.
  29. çok ama çok yanlış bir sanrıdır.
    ben ceketime şeriatı istiyorum diye bir yazı iliştirip üniversiteye girebiliyorum ama.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük