"Temel argümanımız şudur: Türbanı üniversiteler başta olmak üzere kamu da dâhil hemen her alanda "talep edenler", bu taleplerini hiç kimsenin etmediği kadar "hak" etmişlerdir. Ancak bu "hak ediş" hiçbir şekilde "özgürlükler" adına değil, tam tersine "bir ülke" için feda ettikleri, çabaladıkları her şey adına istenmiş bir taleptir....
Türkiye Cumhuriyeti devleti komünizmle mücadelesinde iki güce dayandı: Ülkücüler ve islamcılar. islamcılar en başından bugüne, bu mücadelede daha çok devlet içinde konumlanarak ve sol etkisini bulundukları bölgeye sokmayarak sağladı. Ülkücüler 1960!lı yıllarda daha çok teorik ve dernek çatısı altındaki "mücadelelerini" 1970 sonrasında devlet dışı "silahlı güç" biçiminde, sol ile bilfiil çatışarak yürüttü...
Öncelikle türban tartışmasının, serbestlikle karıştırılan bir özgürlük tartışması olmadığı açık ve net. Türban özgürlüğü Türkiye'de vardır; sadece her yerde kullanım serbestliği yoktur...
...Komünizmle büyük mücadele için zamanında ittifak kuran ve can ciğer kuzu sarması olanlar, Türkiye'nin büyük burjuvazisi, orta burjuvazisi, feodalizm üzerinden köylülük ve bürokratik elit kesim arasındaki kavgadır. "