turan dursunun yalanları

entry11 galeri0
    11.
  1. 10.
  2. yALAN değil gerçektir. kuran'da kadınları dövün der. yani kuran adı verilen orta çağ insanının yazdığı kitap, yine orta çağ düşüncesini yansıtıyor.

    http://www.kuranmeali.org...urani_kerim_mealleri.aspx

    --spoiler--
    nisa 34: Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.
    --spoiler--
    0 ...
  3. 9.
  4. turan dursun hiç okumadım ama kopyaladım yapıştırdım; popöm kuyu kayıyo mülümancıklarınca saldırılmış ateizm şehidi hakkında iddialardır kısaca. müslümanı brakırsan müslümanlık yapar. buna engel olmanın yolu kitabının saçmalıklarından bahsetmek bolbol. ne kadar bahsedersen korunmak için o kadar saçmalayacağı gerçeğinden hareket ediyoruz zaten. dursunun yalanlarına vs muhammed yalanları.
    0 ...
  5. 8.
  6. --spoiler--
    ulan sizin zaten bu konulara karışmaya kalibreniz yetmez.
    abi evlerinden ve nur cemaati şarlatanlarından duyduğunuz birkaç kıçı kırık saçmalıkla din istismarı yapmaktan başka ne yeteneğiniz var?
    --spoiler--

    bizim yaradana saygımız var. işin özü ki.. müslümana münakaşa yakışmaz..

    sen birgün toprak olucaksın, bundan kacış yok. istediğin kadar inkar et ! bu gerçekle yüzleşiceksin. sen gidersin bu dünyadan ama inanç hep kalır. inanalara birşey olmaz olan sana olur.. ilk başta etrafına bakıp görüceksin,anlıcaksın neden geldiğini? sen başıboş bir varlık değilsin allahta bunu idrak edicek yürek versin..
    4 ...
  7. 7.
  8. şakirtlerin ilginç savunma mekanizmalarını ortaya çıkaran sözde yalanlardır...

    "madem inanmıyorsunuz laf etmeyin, uğraşmayın islamla bık bık bık..."

    yahu neden uğraşmasınlar ki?

    onların uğraşmaması sizin işinize geliyor...din istismarı yapılıp aklı çelinecek ve cemaate kazandırılacak milyonlarca cahil insan var...

    işte şakirtlerimiz buna karşı...insanların aydınlanmasını ve gerçek bilgiye ulaşmasını istemiyorlar...bunun içindir ki "biz size karışmıyoruz, siz de bize karışmayın" diyebiliyorlar.

    ulan sizin zaten bu konulara karışmaya kalibreniz yetmez.
    abi evlerinden ve nur cemaati şarlatanlarından duyduğunuz birkaç kıçı kırık saçmalıkla din istismarı yapmaktan başka ne yeteneğiniz var?

    karışmayalım da iyice azın hemi?
    3 ...
  9. 6.
  10. öncelikle (bkz: copy paste terk)

    adamın din bu serisi yeter. şimdiki yazarlar gibi götüne kablo çekip kaynağı oradan uydurmadan, her şeyi en doğru şekilde açık açık yazıyordu.

    dinciler de babasının hayrına değil, doğru yazdığını isimleri gibi bildiği için katletti zaten.
    2 ...
  11. 5.
  12. Turan Dursun'un Psikolojik Yapısı ve Düşünce Boyutu

    Nasrettin Hoca anahtarını kaybetmiş, onu ararken bir adam gelmiş, birlikte aramaya başlamışlar, en sonunda adam "burada düşürdüğünden emin misin?" diye sormuş. O da evinde düşürdüğünü söyleyince adam kızmış ve neden burada aradığını sormuş, Hoca da şöyle demiş: "Burası evimden daha aydınlık ta ondan!"

    Bunu niye anlattık, T.Dursun "Yüzyıl Dergisi"nde (sayı:6) aydınlanma savaşçısı olarak lanse edilince yukarıdaki hikaye aklımıza geldi. T.Dursun yukarıdaki olaya benzer bir şekilde Dinin özünü Kuran'da arayıp bulmuyor.

    Bunun yerine uydurma olduğunu kendisinin de kabul ettiği bazı sözlerle dinin ne olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Ve işte "Din Bu" diyor (aslında "kin bu").

    Neden böyle yapıyor, dersiniz. Çünkü yanlış aktarılmış bazı hadisler ve israiliyattan etkilenmiş tefsirlerle dini kötüleyebileceğini düşünüyor. Mesela Peygamberimizin savaşta kadın, çocuk ve ihtiyarlara dokunulmamasını emreden yüzlerce hadisini görmezlikten geliyor, buna karşın uydurma birkaç hadisle bunun aksini iddia ediyor.

    Şimdi T.Dursun'a soruyoruz: ortaya koymak istediğin dini neden böyle uydurma rivayetlerde arıyorsun? Cevabı herhalde şu olacaktı; "Burası karanlık da ondan!"
    3 ...
  13. 4.
  14. evet turan dursunun yalanları..

    işin acı kısmı buna inanan insanlarımız var. hem inanmadıklarını söyliyip, hemde inanca hayatlarını adıyorlar. eleştiriyorlar, araştırıyorlar ama allahın verdiği aklı kullanmayıp ibret almıyorlar. aslında korkuyorlar.. çünkü gün gelicek inkar ettikleri allah gerçeği bir gün tokat gibi yüzlerine çarpıcak. keşke o gün gelmeden anlasalardı..
    4 ...
  15. 3.
  16. madem bu iddaalar bu kadar cahilce onun müritleri versin bakalım cevabını.biz ateistelerin söyledigi iddaalara peygamber efendimiz hayatta olsaydı size cevap verirdi dersek ne kadar komik durumu düşmüş oluruz degil mi?işte şimdi siz bu kadar komik bir duruma düşüyorsunuz.

    bir dedigi digerini tutmayan bir adamın nesinden korkacakmışız.
    3 ...
  17. 2.
  18. ateistlerin taptıkları bir adamın yalanları.

    madem atesitsin neden inanmadığın bir şeyi yok sayamk için uğraş verirsin.

    bırak onlar ne hali varsa görsün sen inanmayışına devam et.

    işte ateistlerin sorunu da bu.
    4 ...
  19. 1.
  20. turan dursun ateizmi seçerek islamın sözde açıklarını,kuranın insan yazması oldugunu söyleyen bir şahıs.ve bu adamın her söyledigine mutlak inanan ateist müritlerinin çıkmazlarını biraz açıklayalım.

    T. Dursun'un Düşünsel Yapısındaki Temel Eksiklikler

    Tepki mi, Metod mu?

    T. Dursun'un yazıları bir metoda mı dayanıyor? Yoksa (Don Kişotça) bazı itilimlerden doğan tepkiler midir? islami kaynakları değerlendirmede hiçbir metoda dayanmayışı, islam'ın temelinden olmayan (islam’ın temeli Kuran ve ona uygun rivayetlerdir) kitaplardan eleştirebileceği parçaları alışı; buna karşın işine gelmeyen bölümlere gözünü kapayışı onun tepkisel olduğunu gösteriyor. Buna birkaç örnek vermek istiyoruz;

    1) Şeytan ayetleri masalını anlatırken; "Olayın kalan bölümü, sayılamayacak kadar çok hadis ve tefsir kitaplarında var" (Din Bu I: s101) diyor. Halbuki sayılamayacak kadar çok dediği 3-4 kitabı geçmiyor. T.Dursun ayrıca bu rivayetleri reddeden (Kadı Iyaz, Fahreddin Razi, Alusi, Kadı Beyzavi, Muhyiddin Arabi, izmirli ismail Hakkı, Muhammed Abduh, Muhammed b. ishak b. Huzeyme, Beyhaki, Şevkani, Kurtubi, Ayni vs.) birçok alimi yok saymıştır.

    2) Ayetlerin geliş tarihine ilişkin kesin bir bilgi ileri sürülemez (s104) diyerek şeytan ayetleri masalını ispatlamaya çalışırken her nedense ayetlerin tarihine ilişkin kesin bilgi veren kaynakları unutuveriyor!

    3) Arap dilindeki mecazi (benzetme, sembolik) kavramları, sanki anlamlarını bilmiyormuş gibi kasıtlı çevirmektedir. Mesela Allah'ın gözetlemesi demek olan "Allah'ın gözü" deyimini "insanın gözü gibi göz" diye tercüme etmiştir.

    4) Eş kelimesini karı diye çevirerek okuyucunun zihninde olumsuz anlamlar uyandırıyor. Mekr kelimesini düzen yerine kasten tuzak olarak çevirerek yine aynı anlam saptırmasına başvuruyor.

    5) Tefsirlerdeki bilgilerden işine geleni alarak farklı yorumları gözardı etmekte, hatalı bir tefsirde gördüğü hatayı, islam’ın görüşüymüş gibi vermektedir. Mesela: Ayın yarılması konusunda (s217) ibnül Cevzi'nin tefsirini kendi yorumuna ters düştüğü için reddetmektedir. s230'da ise ibnül Cevzi'yi güvenilir bir müfessir olarak kabul etmektedir.

    Biz T. Dursun un bu "bilimsel!" yöntemli uygulamalarını objektif düşünme ve değerlendirme hassasiyetine zıt buluyor ve reddediyoruz.

    6) Bazı konularda tefsirleri kanıt olarak bir hünermiş gibi sıralarken nedense Arapların kızlarını öldürmesi konusunda "güvenilir" dediği tüm tefsirleri bir çırpıda arkasına atıyor, reddediyor ve şöyle diyor: “Tefsirler Ferezdak'ın iki dizesi üzerinde durur. Ne var ki tefsirlerde bu iki dize hep aynı sözcüklerden oluşmuyor. iki dize de değişik biçimde yer alıyor, dizelerin değişik olması gözönünde tutulursa sonradan uydurulduğu bile düşünülebilir (s204)”

    Aynı akıl yürütmeyi şeytan ayetleri konusunda nedense yapmıyor. Halbuki şeytan ayetleri denen uydurma dizeler 20 değişik şekilde aktarılmıştır. Şeytan ayetleri bu yüzden uydurmadır deseydi T.Dursun'un samimiyetine inanabilirdik. Şu durumda ise tepkiselciliğine ve sübjektifliğine şahit oluyoruz.

    7) Nefislerinizi öldürün ayetini mecburi anlayış istikameti gibi kendinizi (birbirinizi) öldürün diye anlamak gerektiğini söylerken nefsi, insanın eğilimleri olarak anlayanları bilgisizlikle ve Arapçayı bilmemekle suçluyor (s222). Halbuki aynı kitabın 254. sayfasında Şerif Cürcani'nin Tarifat'ından aldığı tanımda nefsin doğal eğilim anlamına geldiğini söylüyor. Göstermek bizden, takdir sizden, çarpıtma T.Dursun'dan...

    8) Aslında kendisinin de güvenilirliğinden şüphe ettiği bazı hadisleri delil olarak öne sürüyor. Halbuki kendisi bunların uydurma olduğunu kabul ediyor. işte itirafı: "Gerçekten de hadis kitaplarının en güçlü sayılanları bile uydurma hadislerle doldurulmuştur" (2.Kitap, s158)

    Bazı yerlerde sorduğu sorular ise saçmalığın doruğunu zorlar nitelikte; işte ilginç soruları: "Neden son peygamber bir Arabi. Muhammedi seçmiş hem neden son Peygamber?" Bu soruda neye itiraz ettiği anlaşılmıyor. Son peygamber kavramına mı? Onun Arap (ki başka bir milletten olsa idi yine aynı şekilde soracaktı) oluşuna mı? Adının Muhammed oluşuna mı? (Aslında son Peygamber bir Türk de olabilirdi, hatta adı T.Dursun da olabilirdi!) Ama Allah kime katından bir rahmet (Peygamberlik) indireceğini bilir. (bkz. ibrahim, 11)

    Allah teala, Hz. Muhamned'e vahiy gelmesi karşısında o dönemdeki insanların itirazlarını aynen şöyle aktarıyor: "Onlara bir ayet gelince Allah'ın elçilerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe katiyyen inanmayız dediler. Allah elçiliğini kime vereceğini daha iyi bilir." (Enam:124)

    Görülüyor ki 1400 yıl evvelinin inkarcılarıyla T.Dursun’un mantığı ve itirazı arasında pek fark yok.
    "Onlar kendilerinden bir uyarıcı gelmesine hayret ettiler ve o kafirler dediler ki; bu yalancı bir sihirbazdır." (Sad: 4)

    Neden son peygamber sorusuna ise şu kısa cevabı vermekle yetineceğiz. Kuran'dan sonra gerek olmadığından (ilahi öğreti korunduğundan dolayı) yeni bir peygamberin gönderilmesine ihtiyaç kalmamıştır. Dolayısıyla Hz. Muhammed doğal olarak son peygamber olarak kalmıştır.

    Görülüyor ki, T.Dursun'un kitapları bir metoddan yoksundur. Sadece islam'a duyduğu tepkiden doğan kimi yerde duygusal, kimi yerde muhakemesiz yargılardır. T.Dursun iyi niyetli olsaydı ve din kavramına şu iki açıdan bakabilseydi böyle bir bataklığa sürüklenmezdi:

    A - Din tarih boyunca özbirliğe sahiptir. Bununla beraber dinin pratikleri geldiği toplumun düşünsel, kültürel ve sosyal yapısına göre farklılık gösterir. Bu farklılık (ve değişim) kainattaki diyalektiğin gereğidir.

    Gönderilen her dinde inanç esasları (Allah'ın varlığı ve birliği, iyilik ve kötülüğün karşılıksız kalmayacağı vs) birdir. ibadet ve insanlar arasındaki ilişkiler ve bunlarla ilgili hükümler ise toplumdan topluma değişirler.

    B - Din tarih boyunca karşı din (karşı devrim) taraftarlarınca ya yok edilmeye çalışılmış ya da çarpıtılmıştır. Bu çarpıtmanın dinamiğini üç grup oluşturmaktadır:
    a) Kuran'da Firavun ile özdeşleştirilen iktidar sahipleri,
    b) Karun ile örneklendirilen sermaye sahipleri (burjuvazi),
    c) Bel'am ile tarihsel örneği verilen sahte, özünden uzak, şekilci oportünist, revizyonist din adamları.

    Bu dinamiklerin tarihte çok örnekleri vardır. işte birkaçı:

    -Sabiilikteki ruhanilik (aşkınlık), Mezopotamya astrolojisi tarafından materyalize edildi.

    -Hz.ibrahim'in Tevhid dini, Arapların tabiatperestlik ve putperestliği ile örtüldü.

    -Musevilik dini, Yahudi ırkçılığı ile evrenselliğini yitirdi.

    -Hıristiyanlık, Aziz Pavlos tarafından Roma'nın hukuki ve sosyal yapısı ile neo-platonizme adapte edildi.

    -islamiyet (uygulama ve uydurma rivayetler ile) Emeviler'in kabileci (milliyetçi), müşrik ruhlu materyalist saltanatları tarafından çarpıtılmaya çalışıldı.

    -T.Dursun'un kullandığı tarih ve tefsirlerdeki rivayetlerin ve israiliyatın çoğu Emevilerin döneminde uyduruldu ve yazıldı. islam savaş ve ceza hukukunu (uygulamada ve uydurma rivayetlerle) zulüm kanunlarına dönüştürmeye çalıştılar. Bu noktada akıl ve vicdan sahibi her insan islam'ı bulanık olmayan kaynaktan (Kuran'dan ve ona uygun rivayetlerden) alarak ilahi tekamül yolunda ilerlemeli, uydurma ve çarpıtmalara karşı uyanık olmalıdır. Allah doğru olanların yardımcısıdır. (29:69)
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük