15 yılda bitirilen arap edebiyatını 2 yılda bitiren(ki bitirdiği zamanda 11-12 yaşında,el kadar çocuk yani.),anadoluda icazet alınabilecek hangi hoca varsa icazet alan,18 yaşında islam hukuğunun en kompleks kitabına kadar herşeyi yalayıp yutan efsane. daha sonra mısır'da ve arabistandaki kütüphanelere gitmiş,ilk soru işaretleri orada oluşmuş. sonra da ateist oldu zaten.
"Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım?" diyen ve 4 Eylül 1990'da evinin önünde vurularak öldürülmüş ve ölüm haberinin iran radyolarında sevinçle kutlanılmış kişi.
bazı okumuş nadanların hakkında; ''hoşgörü dini olduğu söylenen islam'a hakaret ettiği iddiasıyla öldürülen aydın. bu işte bir çelişki yok mu ???'' demek gibi son derece mantıksız bir şeyler yazdığı bir adam. 'ulan sanki islam vücuda gelip de öldürdü. o, kendini islamın yerine ikame eden fanatiklerin hayvanlığı...' demek revadır, muciptir...
aydınlığı kendinden menkul şaşırmışın tekidir. inanmamakla kalmamış, kirli ve mide bulandırıcı felsefesini, sırtını sıvazlayanların da sayesinde ortalıkta zağarlık yaparak başka beyinlere de empoze etmiştir. ateizmin iki kolu vardır kanımca. ''allahına(!) kadar ateist olmak'' ve ''ahmak materyalistçilik ve popülist ateizm'' ateizm'in mesnetsiz yüzünü temsil etmiş trajikomik bir zatı muhteremdir. yer yer hakaret ve pislik içeren sitesinin de incelenip, hoşgörü namına ibret vesikası olmasını salık veririm. fırça deneyi de olağanüstüdür. tanrının yokluğunu ispatlamıştır kendisi. ve önemlisi, sözlüklerde ahkam kesen ateist cenaha, jargonu göstermiş; '' bakın şuradan, şuradan vuracaksınız, şu ayetlerin şu kısımlarını alarak eleştireceksiniz'' gibisinden telkinler ile prosedürü öğretmiştir. ölümünün de yaşamının da şahsım adına en ufak bir önemi olmayan, şaşırmışın tekidir. yaşarken inandığım değerlere saldırarak alkış toplamış, egosunu tatmin edip, yalancı tebessümlere hakikatı satmış, dünyayı yaradanın muhabbetine tercih etmiş ateist müftüdür kendisi. yine de allah merhametlidir. akıbeti onun tasarruf sınırlarındadır. doğruyu bilen o'dur.
sevicilerinin hz.muhammed'den gerildiği kadar, hz. muhammed sevenlerin gerildiği adam. daha kız işlerine girmedik. eee memleketteki tek hatalı imam hürriyet'e haber olarak düşenler değildir.
daha o kısma gelinecek. o zaman da hz. ayşe meselesinin terazideki hali pek bir dengelenecek.
gerçekleri söyleyen adam. kendisini destekliyorum. ancak kitap fuarlarına katılamaması üzücü. bi imzalı kitabı olsaydı en azından elimde. kulleteyn mesela.
kendisini bir deneysel sallamanın prensi olarak adledebiliriz. şöyle ki turan evde otururken aklına bir deney fikri düşer bir kova su ve fırçayla deney mahalindeki yani duvarın önündeki yerini alır. ve fırçayı suya banıp duvara suyu attırır. daha sonra karısı gelerek ne yaptığını sorar turanda allah var mı yok mu onu anlamaya çalışıyorum der.
olay şöyledir; turan duvara attırdığı suyun duvarda gelişigüzel şekiller çıkardığını görür ve eğer bu şekiller raslantı sonucu oluşuyorsa yani ben bilerek ve isteyerek bu şekilleri duvara yapmadıysam dünyada kendiliğinden oluşabilir mantığıyla hareket eder ve bu bilimsel! deney sonucu allah olmadığına kanaat getirir(inanmayan röportajını okusun). kendisi eski bir din görevlisi olması münasebetiyle takdirle karşılanır yeni içine girdiği camia tarafından.
olaya bir de ters açıdan bakalım. diyelim ki turan allaha inanmayan bir ailede yetişmiş ve allahı tanımamakta ve fakat birgün elinde bir kova su ve fırçayla malum deneyi yaparak allahın varlığına eriştiğini düşünelim. yani ben bu şekilleri rastgele oluşturdum ama illaki bu suyu duvara fırlatacak bir güç lazım dediğini düşünelim. böyle söyleyen eski bir ateistin gerizekalı, bilimden bihaber, beynini kullanamadığı söylenecek ve deyim yerindeyse afaroz edilecektir.
o halde turan dursunun deney saçmalığı ve aydın yakıştırması yapılması asla bilim sınırları içerisinde değerlendirilemez. kendisi düpedüz belli bir kesmin bayraklaştırmaya çalıştığı bir kimsedir. ki bunun nedeni de eski bir din görevlisi olmasıdır. yoksa herhangi bir şekilde bilimden bihaber bir kişiliktir.
ama gel gör ki yurdum insanı dine saldırmayı aydınlık, saldıranları ise aydın olarak görmektedir.
ülkemizde, islamın eleştirisini yapabilmiş en önemli insanlardan birisidir. yazdığı kitaplar, kurduğu tezler orada dimdik ayaktadır. o eserlerin bir kaç sayfasını bile okuyabilme cesaretini gösterememiş insanlar, komik bir şekilde o eserlerin çürütüldüğünü iddia etmekte, ve ortaya bir kaynak koyamamaktadırlar. hani nerede çürütüldü? onun kitapları heryerde gerçeği haykırmakta. inanmakta olduğumuz şeyin aslında o kadar mükemmel olmadığı ve kendi içinde çok büyük çelişkiler barındırdığını anlatmakta o kitaplar. kaçımız cesaret edebiliyor onu okumaya. sorarım kaçımız.
ama bazılar onu sırtından 4 kurşunla vurmaya cesaret edebildiler, ve utanmadan evine girip tamamlanmamış bir kaç eserini çalmayı bildiler. madem bu adam bir gerizekalı, o halde neden eserlerinden korktunuz ve onu öldürdünüz.
ben söyliyeyim, çünkü onun ne kadar doğru ve gerçek yazdığını az çok siz de biliyordunuz, ondan değil onun düşüncelerinden korktunuz ve onu öldürdünüz. ama düşünceleri ve fikirleri dimdik ayaktadır. kitaplarını heryerde bulabilirsiniz.
ilerde birgün, eğer insanlık kendini din denilen olgunun aşağılayıcı zincirlerinden kurtarabilirse, turan dursun gibi aydınların nasıl fedekarlıklar yaparak hayatlarını kaybettikleri, toplum tarafından da iyice anlaşılacaktır. gün gelecek sizde yapmaya çalıştığı değişimi sizde anlayacaksınız.
yazımı bititirken, büyük aydının şu sözlerini sizinle paylaşmak istiyorum:
"Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım?"
onun hangisini seçtiği bellidir.
doğruluğu kesin olmayan hadisleri yorumlayarak, islamı kafalarına göre algılamak isteyenlere bahane yaratan sıyrımış yazar. bir insan ateist olabilir ama hayatını hz. muhammedi kötülemeye neden adar hala anlamış değilim. ne yazıkki gerçeklerle yüzleşmeden göçüp gitmiştir. rahatmıdır yerinde orasını allah bilir.ne desek boş. allah affetsin.
temel hatası bence şudur:
din dogmatiktir. bir cümlesinde bu beyaz derken, ötekinde aynı şeye siyah diyebilir. ve dogmatik olduğu için o şey hem siyahtır hem beyaz. bunu mantık kuralları ile yorumlamak hatalıdır. dogmatik bir şey mantıktan bağımsızdır, ona tabi değildir ve mantıkla açıklanamaz, çözümlenemez.
bu noktada olay bir seçimden ibarettir. mantığın kurallarını benimseyen kişi mantıksız herhangi bir şey gördüğünde doğası gereği onu yırtıp atar, onu kabul etmez. dogmatiğe inananın ise zaten mantıkla işi yoktur. sapla samanı karıştırmanın gereği ve yararı yoktur.
ancak dinin ne kadar sinsi bir zehir olduğunu farkeden kişinin buna karşı çıkması da doğaldır. ama neticede romantik bir tepkidir ve yararsızdır. din, insanlığın bir gereğidir. bizler bir şekilde kendimizi uyuşturmak isteyen canlılarız.
turan dursun, richard dawkins'e epey benziyor yaptığı şeyde. ikisi de bir tür mantık kullanıyorlar. ama dediğim gibi, bu hatalı bir yaklaşım. sonuçta, dogmaya inanan kişi kendi bildiği şeyi yapmış ve bu adamı öldürmüştür. mantık, dogmaya bulaştığında zararlı çıkan her zaman mantık olmaktadır.