hisli çocuk bu. pek hisli. bir de her şeyi bilen ve yapanlardan. müzik, edebiyat ve reklam biliyor hisli hisli. hisli kadınlarla sevişiyor. hatta evleniyor.
yine hislenmiş ve öteki sözlük hakkında yazmış bu kez ki köşe yazarlığı da yapıyormuş böylece öğrendim. öteki sözlük işte hani şu meşhur olan.
yazısının linkini vermek isterim, meraklısına, öteki sözlük hakkında dedik ya canım işte,
senden önce uyanırsam
yüzler basıyor gün ortası
yüzümü.örtüyorum perdeleri
hiç uyanmamışım gibi:ipek
yolu onlara geçmemiş,ben
değilim çözümsüzlüğün
bir numaralı düşmanı.sen olunca uzatıyorum
gözlerimi azılı serinliğine sabahım,
soruyorum burada terazi kim;diktiği hep bunlarsa
sevmeyen karanlığı.
kitaba vurucu bir başlık bulup bütün roman satışlarını bunun sayesinde yapan, içerik olarak ilkokul çocuğuna hitap edecek düzeyde basit cümleler kuran, alakasız kişileri ve mekanları betimleyip betimleyip okuyucuyu 'buradan bişey çıkcak kesin' şekliden heveslendirdikten sonra kitabın sonunda olayla hiç alakası bulunmadığını anlaşılan ve kitaptan çıkarılsa hiç bir değişiklik veya eksikliğe neden olmayacak bölümleri araya bolca serpiştiren ve özünde bir olay olmayan, yani giriş, gelişme ve sonucun sonucuna ulaşamamış kitaplar yazan, yakışıklı kişi. *
tuna köken olarak şairlikten gelme bir arkadaşımız ve bitabii eserleri de bu etkiden arınamıyor kolay kolay. Genelde kendini şiirsel bir dille ifade etmeye çalışıyor, olayın analizinden ziyade durumu, ruh tasvirlerini yeğliyor. Yani bir nev'i (bkz: yılmaz odabaşı) veya (bkz: nevzat çelik) tadında eserler ortaya koymaya çalışıyor. Şimdi bu türde en büyük sıkıntı, kitapların hacminin normal eserlere oranla çok daha küçük (takribi 200 sayfa) olmasıdır ki bu da insanın kitabı başladığı gibi bitirmesine ve kendisine 'olaylara neden bu kadar dar pencereden bakmış, kahraman sayısı neden bu kadar az' sorularını sormasına yol açar. Bu problem maalesef tuna'da da ciddi olarak mevcut. Bunun haricinde özellikle bu işte bir yalnızlık var eserinde kurgu hataları var ki gerçekten önemli bir hata. Kitap isimler olarak böyle alengirli hatta (bkz: cezmi ersöz) vari şeyler kullanması reklam amaçlıdır (ki kendi de reklamcı zaten) neticede satış kaygısı gayet doğaldır, takdir edilmese de en azından garipsenmemesi lazım gelir.
Velhasıl kendi açımdan bakarsam naçizane tavsiyem tez zamanda ya tarzını değiştirip olay romanına yönelmesi ya
da eğer bu türde kalacaksa 'altını çizeceğim' şairane satırlara imza atmasıdır.
hülasa kendinin de gayet güzel dediği gibi 'üç kitapla hewingway olunmuyor' ama bunun bilincinde olmadan 1000 kitap da yazsa insan hiçbir şey olamıyor! Ne diyelim Allah yolunu açık etsin...
"laf olsun torba dolsun" tadında yazılar yazan yazardır. vakit kaybından öteye götürmez yazdıkları. magazin programlarının bile düşünsel aktiviteleri bu yazar kardeşin kitaplarına oranla daha yüksek seviyelere fırlattığı gözlemlenebilir.
magazinel tavırlarıyla kendisini kabul ettirebilmiş, aynı tip kitaplarıyla kendisini tekrarlayan, 1973, eskişehir doğumlu, uzun boylu* yazar kişisi... ilk çıktığı bu dönemlerden bu yana kendisini maalesef ki, ilerletememiş, saydığı yerde saymıştır, belki de kimse ondan gidip de, bilimsel şeyler yazması ya da, christopher grange gibi macera içerikli yazılar yazmasını beklemez, buna rağmen yazdığı dergide de, kitabında da, bilimum diğer çevrelerde de, sağ kulağını sol eliyle kaşımaya çalışması, edebiyat dünyası'nda ilk çıkışıyla sağlamlaşan mirasını korumasını bilememeye sevk etmiştir..
yine de, kendisinin belirli bir okuyucu kitlesi yakaladığı doğrudur, ama bu yazar kitlesinin, liseden yeni yeni üniversite amfilerine dalmaya hazırlamış liseli kızlar ile, marjinal takılan, hergün takım giyinip de işine giden, ortalamanın üzerinde yurt görüşüne sahip bayanlar ile, yalnızlığa kendisini mahkum etmiş kişilerden oluşması da, okuyucu kitlesinin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne serer... yine de, romanlarındaki, kişi çözümlemeleri, yer tasvileri azımsanmayacak derecede gerçekçi, hayatın kendisinden gelmedir, ayrıca dili de gayet yalındır, ama yine de, edebiyatı yakından takip edip de seçici olan, okur-yazar kitlesi için yapmasının, katetmesi gereken yolun daha çok uzun olduğunu kendisi de bilmektedir...
babası edebiyata çok ilgiliymiş ancak başarılı olamamış. evinde okumaya çok önem verilirmiş. edebiyat sevgisi küçükken oluşmuş. daha sonra lise yıllarında* varlık'la tanışınca, varlık'taki şiirleri taklit eden şiirler yazmış ve yollamış. bir iki şiiriyle birlikte tanıtılmış varlık dergisi'nde.
müzikle ilgilenmiş*, sinemacılık okumuş.
kurgu yeteneğini ve kaleminin ne kadar kuvvetli olduğunu göstermek adına roman yazarlığını seçmiş.
kitaplarına devrik oluşturduğu cümleleri başlık olarak koyan, müzisyen de şair de olamayan; ancak git kendini çok sevdirmeden diye kitap yazıp genç kızların beğenisini kazanmaya çalışan, katlanılmaz kadın (bkz: iclal aydın)ın sevgilisi gereksiz adam.
tutulmasının sebebinin kitaplarına verdiği isimlerin olduğunu düşündüğüm yazamaz.zira iki kitabını okudum (daha sonra çıkardı mı bilmiyorum) ama edebi olarak hiçbir şey görememenin yanında ele avuca gelir bir hikaye de yoktu.aynı zamanda kumdan kaleler diye bir grubu da vardı bu arkadaşın,solistliği fena değildi.şarkı söylemesinin herkesin hayrına olacağının kanaatinde olduğum şahsiyettir.unutmadan,müslüm gürses in son albümü için söz de yazmıştır.
"Tuna Kiremitçi ile aynı dergide yazmak kolay değil.
insan ister istemez 'tasvirli' düşünmek zorunda kalıyor. Tuna'nın işi de zor biliyor musunuz? 'Adam yataktan kalktı,' diyecek. Ohooo... Oraya gelene kadar, adam rüyadan uyanıyor, gözünü açıyor, yarım simit susamı kadar büyüklükte fırından yeni çıktığı belli çapağıyla dans ediyor, geniş alnına düşen kestane rengi saçlarını eliyle geriye tarıyor, sol eliyle patlayacak haldeki sidik torbasını avuçlayıp, hafif bırakıyor... Ay, durun şiştim, ben en iyisi işi uzmanına bırakıp bildiğim işe, reklam analizine geçeyim." http://www.radikal.com.tr