mutlu tönbekici'ye evrildikten sonra nedense benim için cazibesini kaybetmiş güzel yazardır. hayır hergün yazısını düzenli olarak takip ederken ne değişti de okumayı bıraktım anlamıyorum. ya yazılarını bozdu*** ya da ben tuğçe baran'ımı çok seviyormuşum.
mutlu tönbekici hanım hakkında hiç yazı yazılmadığına göre tuğçe baran mutlu tönbekici den daha fazla sevilmiş ve benimsenmiş. ne diyelim bu da bir tür lanet olsa gerek.
yazılarını beğenerek okuduğumuz yazarın aslında mutlu tönbekici olduğunu öğrenince bir daha okumama kararı aldığınız aslında hiç varolmayan yazardır.
(bkz: kandırılmak)
(bkz: hayal kırıklıgı)
okuduğum ilk günden beri (ki bu ilk yazısına tekabül eder) tuğçe baranın gerçek olmasını istedim. bu kadar aymaz gözüken birisinin, medeniyet denince otobüste yanındakine nazik davranmak, topluluk olarak barış içinde yaşamak ve bunu anlatmak için alengirli kelimelere ihtiyaç duymamak olduğunu göstermesini istedim. tuğçe bunu hep yaptı, sahte olduğunu bile bile sarışın resmine hep inandık, hep okuduk. sonra katilin biri * "ben kumralım aslında o benim sarışınlara ölüm ben ondan daha akıllıyım onu ben yarattım" nidaları eşliğinde en sevdiğim yazarı öldürdü. mutlu tönbekiciye asla ısınmadım, bu ukalalığını asla sevmedim, içime sinmedi, yazılarını okudum ama asla bir tuğçe tadı alamadım. olmadı. öldü.
isine gelmiyor bazilarinin; bazi seyleri yorumlamadan once izlemek. hep kendilerini hakli goruyorlar, kutuplasmanin nedeni sizsiniz, yobaz sizsiniz, ayrilikci sizsiniz diyorlar, sonra kendileri gibi yasayan ve ayni ortamdan gelen biri hayir hata bizde dedigi islamci bir yazarin takma adi diye yorumluyorlardi simdi ne diyeceklerini bilemiyorlar.
iki kelimeyi yanyana getiremeyen sozde laiklik savunucusu yazarlara ders verecek insandir kendisi. bazilarinin da okuyup ders almasi temennisi ile...
bugünkü köşe yazısında 24 milyon boşa giden söz başlıklı yazısında ilk defa doğru bir tespit yapmış olan kadın. türkiyede toplam 30 ulusal gazete çıkıyor ve her birinde kendi deyimiyle 10 köşe yazarı olsa eder 300 kafadar. bunlar haftanın 5 günü yazsa, 1500 köşe yazısı, ayda 6000, on ayda 60 bin, her biri 400 sözcük yumurtlasa 24 milyon kelime çıkar.
peki tuğçe hanımın dediği gibi 24 milyon kelimede kim kimi ikna edebildi, ortaya ne çıktı, ben önce böyle düşünüyordum da şimdi onu okuyunca fikrim değişti kim dedi. cevap, hiç kimse tabiki. kısaca boşa yazıyorlar, kendilerini okuyorlar.
demiş. kendisinden laikçi faşizm tanımını öğrenmeyi çok isterim. çünkü belli ki burada hem anlatım bozukluğu, hem de kavram karışıklığı yapmış.
laiklik, bütün din ve inançlara aynı mesafede olduğuna göre, kimseyi dinine inancına göre kayırmadığına göre; bunun faşizm gibi zorlayıcı, kısıtlayıcı bir ideolojiyle uzaktan yakından nasıl alakası olabilir?
eğer uludagsözlük okuyorsa, bir sonraki yazısında bu konuya değinmesini arz ediyorum.
iyi günler.
köşesi bir çok yazara göre dolu olan, içinde alınabilecek bilgiler ve fevkalaede yorumlar bulunan vatan gazetesinin saklambaç oynamayı seven köe yazarıdır.
Demokrasi kavramına takılıp cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri hemen hemen her yazısında demokrasinin gereklilikleri, işlevleri, neleri getirdiği gibi önemli unsurları köşesine taşımaktadır. Oyunu Akparti 'ye vermemiş olsa da Akparti'nin politikalarının savunuculuğuna soyunmuştur. zaman gazetesinde yazan Nedim hazar ile köşe yazıları arasında bağlantılar vardır.
mutlu tönbekici'nin hayat verdiği karakterdir. genellikle günlük konularda yazar ama bu sıralar liberal çizgide birşeyler yazmaktadır ve bu sayede aşk-meşk davalarıyla kendini gösteremeyeceği zaman'da bile yer bulabilmiştir. köşe yazısındaki resminin bir mankenden araklama olduğu söylenir.
öğretmenlerle ilgili yazısında herkeste çalıkuşu değil ne öğrendiysem üniversitede öğrendim satırlarını yazarak takdirimi kazanmış yazıları takip edilesi köşe yazarımızdır.
"talep varsa, aptal olan aslında onlar değil, bizlerizdir" diye muhteşem bir quote'u hediye etmek istediğim oksijen tüketicisi. yani aslında "ehhee matrağına okuyom olum bu salağı","hahaha dashaına yazıo lan bu ehehe, aptal" diye okuyan varsa, emin olun ki aptal olan o değildir. farklı kulvarda aynı tür bir fenomen için:
Zaman gazetesine verdiği ropörtajda 2 aylık hamileyim ortaya kesin bir maymun çıkacak diyen sonra hamile olduğu köşesinde dile getiren bir iki yazı yazdıktan sonra sonra bebeğini düşüren köşe yazarı.
http://www9.gazetevatan.c...mp;Categoryid=4&wid=6
yazısı neticesinde mutlu tonbekici değil mutlak olarak kadın bir yazar olduğu ortaya çıkan yazar. ha kendisinin adı gerçekten tuğçe baran mıdır bilemeyiz o ayrı.
kendisinie akp yalakası diyenlere cevap vermiş köşe yazarı.
şu kısım ilgi çekici ayrıca;
"...Öte yandan benim iş yerimde tek bir örtülü kızın olmayışı garibime gidiyor. Apartmanımda var, sokağımda var, üniversitemde peruklu veya şapkalı olarak var ama gazetemde yok! Ne benim gazetemde ne de başkasının gazetesinde. Yedi gazete değiştirdim bugüne kadar hiçbirinde yoktu.
Bankalarda var mıdır? Yok. Borsada var mıdır? Yok. Reklam anslarında var mıdır? Yok. Migros'ta, Tansaş'ta var mıdır? Yok. Kasiyer olarak da mı propaganda yapacaklar yani?
Ve bizler, kadın özgürlüğünü savunan ilericiler, bunu çok normal buluyoruz. Belediye'de de olmasınlar, islamcı sermayede de olmasınlar, tatil köylerinde de olmasınlar diyoruz.
Bu çok acayip bir şey değil mi? Hatta çok çok acayip bir şey değil mi?
Ekmek parasından söz ediyoruz, beyler hanımlar, ideolojiden değil!
Bugün başınızı kapatsanız elinizdeki CV ile benzer işinizi bulabilir misiniz bir düşünün.. Benzer iş, benzer maaş, benzer saygınlık..
Sözünü etmeye çalıştığım işte buydu. Hadisesin insan ve özellikle kadın boyutundan. Halk aşıklığı, iktidar yalakalığı falan değil..."