luc plamondon un yorumladığı süper şarkı..(fransızca "beni yok edeceksin" demektir.)
sözleri:
cet océan de passion
qui déferle dans mes veines
qui cause ma déraison
ma déroute, ma déveine
doucement j'y plongerai
sans qu'une main me retienne
lentement je m'y noierai
sans qu'un remords ne me vienne
tu vas me détruire
tu vas me détruire
et je vais te maudire
jusqu'à la fin de ma vie
tu vas me détruire
tu vas me détruire
j'aurais pu le prédire
dès le premier jour
dès la première nuit
tu vas me détruire
tu vas me détruire
tu vas me détruire
mon péché, mon obsession
désir fou qui me tourmente
qui me tourne en dérision
qui me déchire et me hante
petite marchande d'illusion
je ne vis que dans l'attente
de voir voler ton, jupon
et que tu danses et tu chantes
tu vas me détruire
tu vas me détruire
et je vais te maudire
jusqu'à la fin de ma vie
tu vas me détruire
tu vas me détruire
j'aurai pu le prédire
dès le premier jour
dès la première nuit
tu vas me détruire
tu vas me détruire
tu vas me détruire
moi qui me croyais l'hiver
me voici un arbre vert
moi qui me croyais de fer
contre le feu de la chair
je m'enflamme et me consume
pour les yeux d'une étrangère
qui ont bien plus de mystère
que la lumière de la lune
tu vas me détruire
tu vas me détruire
et je vais te maudire
jusqu'à la fin de ma vie
tu vas me détruire
tu vas me détruire
j'aurais pu le prédire
dès le premier jour
dès la première nuit
tu vas me détruire
fransızcanın doruğu...anlamını bilmediğinizde bile insanı sarsan, destansı bir atmosferi olan, ihtişamı geçen her saniye sürekli artan ve bütün güzel şeyler gibi erken, sanki nedensiz biten şarkı. hayatta hiç fransızcaya merak duymayan insanı bile "keşke bu şarkıyı bağıra bağıra söyleyebilsem" dedirtebilir..
beni yıkacaksın, kırıp geçireceksin, yok edip ortadan kaldıracaksın anlamına gelen fransızca söz öbeği.
(bkz: yabancı kelimelerin tam türkçe karşılığını bulamamak)
aksaniyla söyleyebildigim ender fransizca sarkilardan.
biraz sarhos olunca kafadaki "neden" sorulariyla birlikte gelen yasak ask sarsintilariyla etkisi 150 kat artar.
damarlarımda yüzen
beni aptala döndüren, perişan eden
üzen ve bunaltan bu tutku okyanusuna
yavaşça dalacağım,
bir el beni tutmadan
yavaş yavaş boğulacağım
hiç pişmanlık duymadan
beni yok edeceksin
beni mahvedeceksin
ve seni lanetleyeceğim,
yaşamımın sonuna kadar
beni yok edeceksin
beni mahvedeceksin
bunu tahmin edip söyleyebilirdim
ilk günden beri,
ilk geceden beri
beni yok edeceksin
beni yok edeceksin
beni mahvedeceksin
günahım, saplantım
aklımı bulandıran çılgın arzu
benimle acı acı alay eden
beni parçalayan ve benimle düşüp kalkan
küçük düş satıcısı
sadece eteğinin uçuşmasını
ve seni dans edip şarkı söylerken görmenin
beklentisiyle yaşıyorum
beni yok edeceksin
beni mahvedeceksin
ve seni lanetleyeceğim,
yaşamımın sonuna kadar
beni yok edeceksin
beni mahvedeceksin
bunu tahmin edip söyleyebilirdim
ilk günden beri,
ilk geceden beri
kış mevsimi olduğumu sanan ben,
yeşillenmiş bir ağacım işte
demir olduğumu sanan ben,
vücudun ateşine karşı
kendi kendimi yakıyor ve tüketiyorum
ayışığından daha gizemli gözlere sahip
yabancı bir kadın için...
beni yok edeceksin
beni mahvedeceksin
ve seni lanetleyeceğim
yaşamımın sonuna kadar
beni yok edeceksin
beni mahvedeceksin
bunu tahmin edip söyleyebilirdim
ilk günden beri
ilk geceden beri ***
notre dame de paris müzikalinde daniel lavoie nin söylediği, her bir kelimesinden tutku,umutsuzluk ama bir o kadarda aşk akan, melodisiyle insanı başka diyarlara sürükleyen fransızca şarkı.
ayrıca tek kelime fransızca bilmememe rağmen mp3'ümde bu şarkıyı sürekli çalıp durdurarak hiç üşenmeden türkçe okunuşlarını yazıp,ezberlemişliğim vardır *
enfes şarkı. insanın dinlerken dünya'dan göçesi geliyor.. alkol almışken ve melankolik bir ruh halindeyken sakın, ama sakın dinlemeyin. ayrıca sözlüklerde ilk takılmaya başladığım zamanlardaki nickimdi.
notre dame de paris müzikalinin en vurucu parçalarından biridir. tek kelime dahi fransızca bilmemeye rağmen şarkının temasını yoğun bir şekilde hissetmenize yetecek kadar ihtişamlıdır.
notre dame de paris müzikalinde rahip söyler esmeralda'ya bu şarkıyı. sahne dekorundaki duvarlar üzerine gelir rahibin, sıkışır duvarların arasında. iter, uzaklaşır ama duvarlar gelir hep. o kadar hüzünlü ve çaresizdir ki. esmeralda ise bir o kadar kendinden emin ve şuh dolaşır ortalıklarda. umrunda değildir bu durum sanki. o tüm güzelliğiyle ve ihtişamıyla salınmanın derdindedir. ve işte hayat da tam olarak böyledir.
kendisine özel bir hayranlığım olmasa da nükhet duru'nun yıllar önce anlattığı bir hikaye beni çok düşündürmüştü. kendisinin gazino ve müzikhollerin altın çağında şarkı söylediği bir mekanda seyircilerin en çok istediği parça o zamanki adıyla long-playlerin hit ve hareketli parçaları olurmuş. sonra da sırasıyla diğer eserleri okurmuş. ama bir gün ''beni en güzel günümde sebepsiz bir keder alır'' diye başlayan melankoli'ye girince ortalık adeta yıkılmış. anlayacağınız sel çer çöpü götürünce ortaya manzara kabilinden gerçek sanat eseri çıkmış. bir sanat ürünü ne kadar ötelenip, sahipsiz kalsa da eğer bir takım meziyetleri içinde taşıyorsa muayen bir vakit gizli kalsa da kendine bir yol bulup açığa çıkıyor. bu şarkıya gelince evet rahip kötü ve zalimce hislere sahip biri ama onun da sevmeye ve sevilmeye muhtaç bir kalbi var. olmazların en uzağındaki bir varlığa kalbini esir etmiş. prensler,dükler, krallar önünde diz çökerken o ise tüm benliğini şu teri yasemin kokusuna karışmış, parlak baldırlı, al topuklu kara gözlü dilbere feda etmek istiyor. ah o kahrolası bakirelik yemini ve gurur. dün, bugün ve yarın bu taş duvarlar, bu skolastik cendere ve dışarıda kükreyerek üstümüze felaket yağdırmaya hazırlanan o seküler tufan kapıda ve sen beni yok ediyorsun.