tsk'yı olması gerektiği yere çekmeye güç yetiremeyenlerin "yıpratma, karalama, saldırı" dolu haberlerinin ardından genel kurmay başkanı'nın haklı isyanından bir ayrıntı.
üzerinden çekin ki rahat çalışsınlar. daha çok darbeler yapmaları lazım. daha çok partileri kapattırmak için organizasyon ve psikolojik harp yapmaları lazım.
tsk uzun bir süredir ilk ağızdan "demokrasiye saygılıyız, darbeler geride kalmıştır" beyanatları vermesine rağmen uzun bir süredir bir cemaatin "sam amca"sına yaslanarak karalamaya ve yıkmaya çalıştığı tsk'nın en sonunda bu dayanılmaz saldırılara ilker başbuğ'un ağzıyla verdiği cevap.
edit: ulan bunlar bizi dövmeye çalışıyor diyerek artık tsk'ya saldırmayı bırakın, götünüz sıkıştığında yine hepinizi tsk kurtracaktır. malum belge sahte çıktı, ortada bir sahtekarlık var hala bık bık bık ötüyorsunuz. nerede bu belgenin aslı? tıss. getir bana bir a4 kağıdı, internetten istediğin kişinin imzasını istediğin metnin altına çakayım, para da almam ama türkiye bizi konuşmaz, çünkü medya desteğimiz yok, kirlilik oluşturamayız, mayın yasası'nı gölgeleyemeyiz, 13 gün koca bir ülkenin gündemini meşgul edemeyiz.
ülkenin topraklarını peşkeş çekmeye çalışan bünyelerin, en büyük engeli olacak tsk üzerine yapılan karalama kampanyalarının hiçbir işe yaramayacağını suratlarına tokat gibi çarpan cümledir. herkes haddini bilecek.
dünyanın hiç bir ülkesinde asker kendi kendine şeffaflaşmamıştır, askeri şeffaflaştıracak olan sivillerdir, halktan yetki alanlardır. bunu yapamıyorlar kalkıp tsk'ya saldırıyorlar, genel kurmay başkanı da çıkıp kendisini savunuyor. yani yapması gerekeni yapıyor, çünkü tsk da bir kurumdur ve zayıf düşmesi hepimizin geleceği için tehlikelidir. ali'yi iyi çocuk olarak tanıyan kişi emekliliğine kadar görevde kalmayacaktı, şemdinli savcısı kurban edilmeyecekti. nerede sivil irade? % 47 ile geldik diyerek kahava atmakla ve kalkıp kaçak güreşmekle bu işler olmuyor. 7 yıldır bir anayasa bile yapamadılar hata ötüyorlar.
elinizi çekin de içimizdeki ergenokoncular ülkenin ve geleceğin ebesiyle daha rahat ilgilensinler diye söylenmiş olabilecek söz. dünyada askeri diktatörlükler hariç ordunun bu kadar göz önünde olduğu başka bir ülke yok çünkü.
sayın genel kurmay baskanı ilker basbug ya tamam pasam hep siz haklısınız turkiye cumhuriyetinin bekcisi neferi sizsiniz amma velakin ortada kagıt parcası diye adlandırdıgınız belge var da acaba hirsizin hic mi sucu yok diye sormak istedigimdir.
yeni yetme gençliğin tsk'nın ne olduğunu bilmemesi sonucu verdiği destek. bir gün ne olduğunu öğrenmelerini de hiç dilemem. sizin can varlığınız, psikolojiniz, mal varlığınız ekonomi hiç umurlarında olmaz. onların tek derdi gücü elinde tutmak.
bu beyan amerikanın beyni siyonistlere veya diğer kutup ingiltereye gidiyorsa desteklenmesi icap eder.
-abi böyle bişi olabilir mi acaba?
-hassiktir lan!
-bende öyle düşünmüştüm .soda içermisin abi?
-ver yeğenim.
-peki almanya olabilirmi abi?
-hassiktir too.lan onlar kıçı kırık dizilere malzeme oldular.
şimdi, bir öğretmen bir öğrencisine olmadık bir şey yaptığında tüm milli eğitim camiasına mı yüklüyor bu millet, hayır.
bir imam bir ahlaksızlık yaptığında tüm diyanet mi suçlanıyor, hayır.
bir polis yüzünden tüm emniyeti mi siliyoruz, hayır.
daha onlarca örnek bulabiliriz bu şekilde.
ama nedense, her nedense iş türk silahlı kuvvetleri'ne geldi mi bir yaygara kopmakta, kişilerin suçları tüm bir kuruma yüklenmekte. neden?
he bizim ordumuz sütten çıkmış ak kaşık mı? değil tabi. geçmişte bu ülkede demokrasiye pek çok kez darbe vurmuş. ama özellikle son yıllarına bakın ordunun.
siyasilerin olabildiğince seviyesizleştiği, medyanın açıkça ülkenin geleceği üzerine ipotek koyma savaşları verdiği bir ortamda belki de dik duruşunu muhafaza edebilen tek kurum türk silahlı kuvvetleri.
üstelik öyle bir kurum ki,bir yandan bu ülkede adı hala konmamış bir savaşla mücadele içindeyken bir yandan da korumakla mükellef olduğu rejimi işletemeyenlerin de faturasını ödemekte, günah keçisi ilan edilmekte.
size de garip gelmiyor mu türk ordusunun bu kadar yıpratılmak istemesi.
hiç düşünüyor musunuz, bu kurumun yıpranması bu ülkede en çok kimlere yarar sağlar.
ordunun adının ısrarla demokrasi düşmanlığı, cumhuriyet kelimesinin ise ısrarla ergenekon davası ile özdeşleştirilme çabaları hiç dikkatinizi çekmiyor mu?
şüphesiz her kurumun içinde olduğu gibi silahlı kuvvetlerin içinde de çürük elmalar var. bunlar elbette temizlenmeli ama bu şekilde değil.
biz ordumuzu bu kadar yıpratacak lükse sahip bir ülke değiliz.
ha bir de aklımdayken, sınırları içinde savaş olan her ülkede ordu daima gündemde kalır.
inatla bazı kesimlerin anlamadığı yada anlamak istemediği, genelkurmay başkanı sayın başbuğ un sözüdür. herkes akıllı olsun mesajını çok haklı olarak vermektedir. ülkeyi böyle saçma sapan haberlerle ve satılık polislerle sahte belgeler düzenleyerek, türkiye cumhuriyeti'nin tam bağımsızlığının ve geleceğinin en büyük güvencesi olan türk silahlı kuvvetleri'ni yıpratma çalışmalarına artık pabuç bırakmayacaklarını sözlerine de eklemiştir. %47 oy aldım diye ülkenin yargı ve hukuk sistemini kendi atadıkları satılık savcılarla yıpratmaya ve yıkmaya çalışanlara ve ülkenin en temel taşlarını yerlerinden sökmeye çalışanlara tokat gibi bir cevaptır.
sayın ilker başbuğ'un bu açıklamasından sonra insan geçmişi düşünmeden edemiyor. 27 mayıs 1960'dan, 28 şubat 1997'ye kadar ve hatta 27 Nisan 2007 tarihinde ki e-muhtıra... darbelerin ülkeye kaybettirdiklerini görmek için çok uzağa gitmeye gerek yok. maliyet hesabı yapmak için çok uzaklara gitmeye gerek yok sadece 28 şubat 1997'nin ülkemize maliyetine bakın tsk'nın nerelerde elleri olduğu rahatlıkla anlaşılır.
- refah-yol hükümeti düsürüldü,
- 8 yıllık kesintisiz eğitimle IHL'lerin orta kesimleri kapatıldı,
- üniversiteye yönelik sınırlamalarla lise kısımları işlevsiz hale getirildi,
- Kamu kurum ve kuruluşlarında, üniversitelerde, imam-hatiplerde başörtüsü yasaklandı,
- Kur'an kursları kapatıldı,
- Devlet kadrolarında dindar memurlar tasfiye edildi,
- Refah Partisi kapatıldı,
- Parti yöneticileri, Refahlı belediye başkanları yargılandı, tutuklandı, siyaset yapmaları yasaklandı,
- vakıf ve dernekler üzerinde baskı kuruldu, yöneticileri kovuşturuldu,
- anadolu sermayesine ambargo ilan edildi,
- yaş kararlarıyla ailesi, eşi dindar, başörtülü olan, içkili toplantılara katılmayan subaylar ihraç edildi,
- çok sayıda insan, yazarlar gazeteciler de dahil gözaltına alındı, işkence ve tutuklamalar oldu.
Şimdi şu soruyu sormak gerekmez mi? sayın ilker başbuğ; 50 küsur yıldır demokrasi üzerindeki ellerinizi neden çekmediniz? idam edilen başbakanlar, bakanlar... cezaevlerinde işkence yapılarak katledilen binlerce vatandaş... sağcı, solcu demeden karartılan hayatlar... daha bikaç ay önce sayın yaşar büyükanıt -evet bunu ben kendim yazdım. cuma akşamıydı. oturup bizzat kendim yazdım- diyerek e-muhtıra'yı kendisinin yazdığını itiraf etmedi mi? sayın başbuğ sorarım size? bu mudur demokrasi? bu mudur hukuk, adalet? türk silahlı kuvvetleri başımızın tacı, gözümüzün bebeğidir. öncelikle siz demokrasi üzerindeki ellerinizi çekin, asli göreviniz olan topraklarımızı koruyun. bırakın ülkeyi seçilmişler yönetsin darbeciler değil. büyük türk halkı yönetemeyenleri sandıkta boğar, gün yüzü göstermez. merak etmeyin bu ülkede yaşayan halk demokratik, laik, atatürk ilkelerine ve ordusuna karşılıksız bir aşk ile sıkı sıkıya bağlıdır.
tsk yı donulmaz bir tabu olarak gösterme çabasıdır. asker bu devletin silahlı gücüdür ve anayasanın belirlediği kurallar çerçevesinde hareket etmek zorundadır. nasıl cumhurbaşkanlığı, başbakanlık gibi kurumlar eleştirilebiliyorsa askerde eleştirilebilmelidir. her yerden bomba, mühimmat, g-3 piyade tüfeği mermileri, lav silahları ve askeri belgeler çıkıyor orgeneral başbuğ a göre bize soru sormayın!, bizim size vereceğimiz bilgilerin dışında araştırma yapmayın! , ne güzel di mi hukuk devleti. genelkurmay başkanı emrediyor medya, hükümet, halk ve tbmm dinliyor. bu ülke bu anlayışla hiçbir zaman avrupa birliği ülkesi olamaz.
"tSK'nın komutanı olarak açıkça söylüyorum ki artık TSK üzerinden elinizi çekiniz, TSK üzerinden kendinizi siyasi tanımlama düşüncesinden ve gayretlerinden vazgeçiniz. TSK'ya karşı medya üzerinden, asimetrik bir psikolojik harekat yürütmeye son verin. TSK, tarihsel misyonu, kurumsal kültürü ve devlet adamlığı ve tecrübesinin gereği olarak kendisine karşı asimetrik olarak medya üzerinden yürütülen psikolojik harekata her zaman ve özellikle kamuoyu önünde cevap vermekten kaçınmaktadır" alıntı;genelkurmay başkanı ilker başbuğ
genelkurmay başkanının söylediklerine ters açıdan bakalım. tsk üzerinde eli olanlar şimdi onun yaptığı darbeleri eleştirerek etkisizleştirmeye çalışanlar mı, yoksa o darbelerin yapılması yönünde propaganda yapıp orduyu darbeye kışkırtan aydın kesim ve siyasi partiler mi? önce orduyu siyasi araç haline getiren kendini cumhuriyetçi, atatürkçü olarak gösteren aydınlar, medya ve siyasiler ellerini çeksinler. orduyu göreve ben çağırmadım. ortalıkta irtica tehdidi var diye medyada ben bağırmadım, parti kapatma davalarını ben açmadım. şu darbe iyiydi şu darbe kötüydü ben demedim. beş dakika karanlık eylemlerine, saatler geri aliniyor eylemlerine, biz kaç kişiyiz gruplarına ben katılmadım.
sen şikayet edeceksen seni kışlandan alıp getiren, demokrasinin ortasına mayın gibi diken kesimlere veryansın et. sen demokrasinin göbeğinde oturdukça bizler senin yerin orası değil diye karşı çıkacağız. senin üzerinde eli olanlar, seni kendi amaçları için piyon edenler, sana darbe yap diye tutturup getirenlerdir. önce kendini o ellerden kurtar. bizim elimiz senin üzerinde değil seni siyasi amaçlarına alet edip yoldan çıkaran demokrasi düşmanlarında. kusura bakma sende onlarla birlikteysen ara sıra elimiz çarpıyordur.
tsk yı kötülemek isteyen yandaş medyayı uyarmak için başbuğun sarf ettiği yerinde sözlerden bir tanesidir. amaçları tsk yı lekeleyerek halkın gözünde küçük düşürmek ve halkın tsk ya olan güvenini ordadan kardırmaktır. hatırlarsanın 2006 yılında yapılan bir araştırmada halıkın %87 tsk ya güveniyor. buda iktidarı fena halde korkutoyor. bu kaorkudan kurtulmak için onu kötülüyüp halkın gözünden soğutmakta bulan iktidarın çalışmalarına son vermeleri için yapılan yumuşak uyarıdır.
tsk'nın takke yüzlerce kez düşmesine rağmen kel olmadığını iddia etmeye çalışması sonucu gelen gürleme.
ne bu sinir, ne bu şiddet, bu celal paşa? şunu bilelim ki, hiç kimse askerlerin üniformasındaki haki renge uyuz olduğu için tsk'yı eleştirmiyor. neden eleştirildiği ortada. faili meçhul cinayetler olmasa, iki kuruşluk siyaset bilgisiyle siyasete burnunu sokmasa kim, niye eleştirsin tsk'yı? psikopat mı bu insanlar, "asker" kelimesinin tınısına mı gıcık oluyorlar?
ha bir de bazıları "askeri savcılık araştırma yapmış işte, başbuğ da yalanlıyor iddiaları, ne konuşuyorsunuz daha?" diye bık bık ediyorlar kendince. bir kere genelkurmay ne dediğini bilmiyor. bir taraftan "böyle bir plan yok, kağıt parçası" deniliyor, bir taraftan "soruşturma sürüyor"... hangisine inanacağız? varlığı günümüzde mahkeme kararıyla kabul edilen jitem'i yıllarca inkar edenlere mi, mke'nin açıklamasıyla tsk malı olduğu anlaşılan poyrazköy'deki bombaların tsk mühimmatı olmadığını söylenlere mi? tübitak tarafından yapılan incelemede "bitirme planı" belgesine sonradan eklenen bir unsur olmadığı söylense bile tübitak raporunun adını bile zikretmeyenlere mi? asker doğru söylermiş, peh...
öyle televizyon başından generalleri de toplayıp "höyt" demekle olmaz bu işler. jitem'i, faili meçhulleri, 12 eylül'leri, işkenceleri unutanların, bilmiyormuş gibi yapanların işine gelince "tsk'yı yıpratmak" bahanesine de sığınması doğal tabi... sızlanmaktan başka ne çareleri var onların?
tsk içerisindeki ifşat komiteleri bu milletin ırzına geçmişken, 60'ta bu milletin başbakanını "kağıt parçalarıyla" asmışken, 80'de adamı yoldan çevirip ipe asan ve şimdilerde çizdiği resimleri duvara asacak götü havada uçanlar varken insanı gülümseten söylemdir..