yahut bizim medya bunu özellikle böyle sunuyor. nedir bu sertlik arkadaş? sana da benim gibi çektiren mi var? neymiş. tsk'dan sert açıklama. arkadaş adam gibi açıklayın neyi açıklıyorsanız. artık eskisi gibi sinip köşemize çekileceğimizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. bilişim çağındayız. gizli saklı bir şey yok artık. öyle sertlikle kimseyi bastıramazsınız. unutun bunu.
tsk dakika başı açıklama yapan bir kurum değildir. tsk'nın bir açıklama yapması için ortada ciddi bir durum olması gerekmektedir. tsk'yı ilgilendiren bir konu ise ya o'nun haklarına saldıran yada türkiye cumhuriyeti'nin temel ilkilerini tehlikeye atan bir durumdur. gizli saklı bir şey yok fakat rte bir sürü konu da açıklama yapmayı kabul etmiyor. toplantıların da gizlilik istiyor. ama her zaman ki gibi cahil aydınlar rte çıkıp ulusa seslenince herşeyi anlatıyor zannediyor.
sert olmasın da ne olsun? diplomatik mi olsun? onların yaptığı iş: ölmek ve öldürmektir! diplomatik olması demek, askerin boğazına kadar siyasete batması demektir, zaten bu da olursa cumhuriyet diye bir şey kalmaz. yapılmak istenen de budur şu zamanlarda.
askeri yıprat, bitir sonra şeriatı koy ülkenin ta ortasına! oldu hacı başka emrin?...
en doğrusudur. TÜRK SiLAHLI KUVVETLERi; makamı ve görevi gereği ciddiyetin hat safhada oldugu bir kurumdur ve öyle olmak zorundadır. Askeriye siyaset değildir dalgaya alınıp sağa sola laf atmaya gelmez. Bırakın öyle olsunlar.
kendisine yönelik bilinçli olarak düzenlenen kampanyalara gayet normal şekilde yaptığı her açıklamanın basın tarafından "vur, vur, vur" nidaları ile sunulması olayıdır.
ha hala birileri kağıt parçası ve boru olayına takılmış.
tekrar sunmak isteriz ki, harbi o "belge" ne oldu? hani ıslak imzalı olan? dursun çiçek istanbul 9. ağır ceza mahkemesi tarafından tutuklanıyor, "yehu" nidaları ile karşılanıyor, aynı adam yine aynı mahkeme -istanbul 9. ağır ceza mahkemesi- tarafından serbest bırakılıyor, 2 gün evvel alkışlanan mahkeme, ergenekonculara boyun eğmekle suçlanıyor! işin komik tarafı, zekeriya öz adlı kahraman da itiraz etmiyor dursun çiçek'in salıverilmesine. diğer yandan, adli tıp da ilgili "kağıt parçası'na" adli tıp kurumu başkanı'nın da bir televizyon kanalında canlı telefon bağlantısında da söylediği üzere "kesinlikle albay dursun çiçek'e aittir" diye bir rapor vermemiş, "dursun çiçek'in imzasına çok benziyor" deyip, kararı "mahkemeye" bırakmıştır. böyle bir raporun da bilimselliği ve hukukiliğinin takdirini ise sizlere bırakmaktayım. ilgili olayın üzerine nedense hala gidilemediğini, ilgili "kağıt parçası" üzerinde dursun çiçek'in talebi olmasına rağmen hala parmak izi taraması yapılmaması da bilgilerinize arz olunur yurdumun demokrat geçinen bilgi fukaraları. adli tıp, "benziyor" bakın "ona ait" değil, "benziyor" dedi diye bir şeyi gerçek olarak alacaksak, işimiz çok demektir.
ha boru mevzusuna gelince... ilker başbuğ, boş law silahlarına "boru" demiştir ki, teknik olarak müthiş bir benzetmedir. zira, law silahı tek kullanımlık bir silah olup, kullanıldıktan sonra tekrar dolum yapılması mümkün olmayıp, soba borusundan farksız hale gelir ve "hurda" niteliği taşır. kendisi, "boş law silahlarının" gömülmesindeki mantıksızlığa dem vurmuştur. gariptir hakikaten. ömründe askerlik yapmamış, yapsa da law silahı görmemiş, görse de bu silahların özelliğinden bihaber dürzüler de "wohoooohohoh law silahına boru dediiii" der anca.
asker artık boş law silahları ile değil, patates, soğan ve pırasa ile suikast yapacaktır. malum, kozmik odada inceleme yapan hakim aşçı ve marangoz tarafından takip edilip, suikaste uğrayacaktı.
kamuoyuna yapılan tahrif edilmiş, değiştirilmiş, maksatlı çıkarılan haberleri, düzeltme ihtiyacı hissederek açıklama yapmaktadır tsk. 27 nisan bildirisinden bu yana, şahsi kanımca "sert" bir açıklama yapılmamıştır.
halkın parasıyla silah, mühimmat, maaş alıp halka silah çekme, emir yağdırma düşüncesinin gelenek haline gelmesinden kaynaklanan durum. şimdi yerine doğru götürülürken "sen göreceksin olm, göstereceğim sana" diye bağırıyor. olur böyle şeyler.