trt 2'de izlediğimiz, izlerken 'hayat ne güzel ve huzurlu' duygusunu yaşatan adamdı.
'klasik ressamlar benim bu tekniklerimi çok eleştiriyor, onları anlayamıyorum. Daha önce bir ağacı çizmek için günlerce evet günlerce uğraşırdık. Şimdi aynı ağacı 1-2 dakikada çizebiliyoruz. Ve belki şurada bir ağaç daha vardır. Yaşlı ve güçlü bir ağaç. işte böyle... Bu diğer ağaçların babası olmalı, ne dersiniz? Ne kadar kolay olduğunu görüyorsunuz, gerçekten çok kolay, sizler de evlerinizde kolaylıkla böyle resimler çizebilirsiniz. Evet biraz titanyum mavisi, biraz da beyaz alıyoruz...'
+aha sıçtın resme. bok var ağaç yaptın oraya.
-evet, yalnız ama mutlu ağacımız sanki buraya çok yakıştı.
+fena olmadı evet.
-şimdi fırçamın ucuyla bu ağacı birazcık yaşlandırayım.
+güzel oluyor. ağaç şimdi uydu işte oraya.
-eveeet,birazcık kumru sarısı ve koza yeşili de ekleyelim. işte böyle..
+abi ağaç manyak oldu ya. oha orman oldu lan. mükemmelsin ya.
-ne o? hani sıçmıştım? mal seni.
+pardon abi. yalnız şurdaki ev biraz sırıtıyor.
-o ev değil. eve yorgun gelmiş ve çocuklarına sarılınca sonsuz huzura kavuşmuş bir ev.
+saygılar abicim.
karşınızda olsa bu tarz bir diyalogla sizi alt üst edebilecek bir ressamdır.
ismini henüz öğrendiğim ve birçok insanında hala ismini bilmediği ressamdır. biz onu trt 2'deki kıvırcık saçlı ressam amca olarak tanıdık ve hep öyle kalacaktır. *
surada soyle kucucuk bir çalı olabilir, fircanizin ucuyla su sekilde suruyosunuz, diye anlatan ve yelpaze fircayla en kolay agac yapimini ogrendigimiz ressam.
küçükken beni resim yapmaya özendiren, yaptığı yağlı boya resimleri kuru kalemlerle taklit etmeye çalıştığım, daha sonra öldüğünü öğrenince çok üzüldüğüm, bonus kafalı ressam amca.
(bkz: bob ross) akla gelmektedir. tv'de hızlı ve pratik şekilde güzel tablolar yapmayı öğreten dersleri ve bu esnada yaptığı hoş yorumlarıyla akıllarda yer etmiş sevimli bir insandı.
(bkz: eski aşkları hatırlamak)
hey gidimin kıvırcığı. sen çizerdin ederdin ben de sana bakardım. (fakirdik boyam yoktu sadece bakıyordum ben ona). tak tuk direk hoppada diyerek anlata anlata arada kameraya show yaparak ( evet ağaçları süngerle gölgelendiriyoruz ) beni mutlu eden ressam. teletabilerin gey çıkmasından sonra bir de bu adam öldü hayat bana daha ne darbeler vurucaksın.
onlarca cümlenin içinden cımbızla cümle çıkaranların anlayamayacağı yazardır.
bunu yapan insana sorulur
-inanıyormusun?
-evet veya hayır.
hayırsa eğer beyinsiz misin?
-hayır
-veya inananlar mı beyinsiz?
-hayır.
-o zaman fark nerede kardeşim?
-kalpte
-aferein otur.
ben de biliyorum kuranın düşünmeyi emrettiğini. her defasında söylüyorum ama seninde biraz çaba göstermen lazım. yani düşünmen lazım
--spoiler--
din, birinci derecede kalbe hitap eder
--spoiler--
oysa ben kuranın bir çok ayetinin düşünmez misiniz? hala ibret alacak yok mu? düşünesiniz diye bittiğini biliyorum.
gönlü bir kenara atamayız elbette ancak rabb aklı kullanmayı düşünmeyi emrediyor bize.
o yüzdendir ki düşünmeyen insanlar sırf gönül bağları var diye katil olabiliyor, intihar edebiliyor, masum insanların hayatlarını karatabiliyor.
bir pazar yerinin ortasına üzeirndeki bombalarla dalan bir filistinli aklını kullansa bunu yapar mıydı acaba hiç?
Din, birinci derecede kalbe hitap eder, kalbin ıslahını öne alır, dinin akla hitap eden ilmî yönü, kalbe hitap eden ulvî ciheti vardır. ben akla hitap etmediğini değil, ben bilgeyim, zekiyim, dinciler düşünemezler, araştırmazlar diyenlerin inanan insanları anlamamalarının nedeninin kalbi noksanlıklar olduğunu anlatmaya çalıştım. ama yine lafı neresinden anladığı belli olmayanlar mevcut tabii.
ekrandaki 90 lı yılların başına televizyon klasiği olarak damga vurmuş kişidir...sözlükteki de farklı ve aklı başında yazıları olan bir yazar kardeşimiz olarak biliriz...ikisinide seviyoruz...
herkesin çocukluğunda bir şekilde yer etmiş adamdır. rüya gibi resimler yapardı. fırçanın ucu bir dokunmayla bazen gölge bazen de bir çam ağacının yaprağı oluverirdi. ayrıca mobilyacı olan babaya resim sehpası yaptırma nedenidir. sonra o tuvaller o boyalar yalan olmuştur zira resim yapmak her yiğidin harcı değil-imiş.