Bazen cıvısa da geyiğine niyetiyle oturunca keyifle izlenebilen bir komedi filmi. Zaten kadro şampiyonlar ligi gibi, Tom cruise da işin bonusu olmuş. Keza nick nolte da cuk oturmuş. Oyuncuların film çekimi esnasında birbiriyle atışma ve laf sokma sahneleri de genelde eğlenceli.
diğer filmlerle dalga geçmek yıllardan beri süre gelen bir gelenek olmuştur. ama genelde bu işi fazla abartırlar. scary movie olsun hot shot olsun bir yerden sonra izleyiciyi gerçekten sıkar, bunaltır. ama bu film öyle değil. kendini izletiyor. özellikle filmin başındaki brokeback mountaine gönderme yapan "gay rahipler" konseptli fragman insanı gülümsetiyor. tom cruise ise hayatında ilk defa farklı bir rolde ve tipte. ilk defa oyunculuk yaptığını gördük kendisinin. demek ki saçmasapan aksiyon filmlerine gerek yokmuş.
bir karakter oyuncusu,
bir aksiyon oyuncusu,
eroinman bir komedyen
ve bir rap yıldızı...
muhteşem bir harman ve birbirleriyle olan diyalogları muhteşem.
senaryo yazımında aslında yazılı olmayan bi kural vardır, seyirciyi ilk dakikalarda tavlamak gerekir, işte bu kuralı mükemmel bi şekilde uygulayan filmdir bu. o ilk baştaki satan's alley fragmanı seyirciyi o kadar havaya sokuyor ki ondan sonra film isterse sıçsın seyirci yine de filmi o kadar kötü eleştirmez. zaten fazla gülmediklerini ifade eden insanlar bile filme müsamahalı yaklaşıyorlar, çünkü o fragmanı seyredip de havaya girmemek mümkün değil.
bunu belirtme gereği hissetmemin en büyük sebebi de aslında filmin en büyük esprisinin robert downey jr'ın zenci tiplemesi ve aksanı olması. bu tipin söylediği her şey altyazıda kayboluyor ve filmi seyreden insanların büyük yüzdesi aslında bu espriye uzak kalıyor. "what do you mean you people" lafını bile altyazıyla çevirmek mümkün değil, çünkü tamamen o kültüre ait ve onların ırkçı olarak etiketledikleri bi ifade "you people". jr'ın bunu demesindeki komikliği türkçe altyazıyla görmek imkansız.
orta hazırlıktan beri yirmi sene geçti neredeyse ve bu yirmi senedir ingilizce öğrenir dururum, hala bitmedi anasını sattığımın dili. ne iş anlamadım. yirmi senede bi dil öğrenilmez mi yahu.. filmde vietnam'da savaşan amerikalı askerlerin kullandıkları dille komiklik yaratılan her an benim için de kayıp oldu mesela. anadili ingilizce olmayan birinin filmden alacağı keyif ne yazık ki eksik kalıyor illa ki.
ben stiller'ın bi zamanlar kendisiyle aynı kulvarda sayılan adam sandler'dan fersah fersah ilerlemiş olduğunun belgesidir tropic thunder. satan's alley'nin de yardımıyla bütün filmi suratta bi gülümsemeyle seyrettiren, göndermelerinden ziyade kendi hikayesi ve esprileriyle ayakta durmayı bilen gayet iyi bi film bu. stiller'ın yeni filmi için beklentilerimizi yükseklere çıkartan, stiller'ın bizi hayal kırıklığına uğratmamasını umduğumuz bi başlangıç noktası diyebiliriz kısaca.
bu arada, göndermelerden laf edilirken jr'ın stiller'ı kurtarmak isterken stiller'ın yakın plan yüzünü görüp adamın gelmeyeceğini söylediği an apocalypse now'daki marlon brando'ya bi gönderme değil midir, kimse bundan bahsetmiyor. acaba ben mi yanlış yorumladım yahu..
Kadrosuna bakıp bi cacık sanılan, hayal kırıklığından başka birşey vermeyen boş bir film. Filmin girişindeki fragman bölümleri ve Tom Cruise'un enteresan karakteri dışında hatırda kalıcı bir noktası yok. Dipnot: Tom Cruise bu filmde canlandırdığı karakteri çok sevmiş ve bu karakter ile ilgili bir film çekme niyetinde imiş.
süper eğlenceli, ben stiller'ın yönetmenlik denemesini de çok başarılı gerçekleştirdiği filmi. tom cruise'un zibidi tipine rağmen o afro ruhuna hele hele danslarına hayran kalmamak elde değil. jack nicholson da kaçmadı gözden son sahnede hani. baya renkli bir film. izleyin eğlenin.
vakit kaybı bir film. bunu 3000'den fazla film izlemiş bir adam olarak rahatlıkla söylüyorum. uzak durun. komedi filmi izleyecekseniz açın bir hababam serisi izleyin, bünyeye daha iyi gelir.