bilim kurgu sevmeyen şahsımı bile iki saat boyunca gerek müzikleri gerek görselliğiyle oldukça eğlendirmiş filmdir. aynı etkiyi speed racer da yaratmıştı. "oyun gibi filmler" diyorum kısaca bunlara. hikayesi hakkında konuşmak için erken sayılabilir, ne de olsa devam filmi. belki başa sarıp önce ilki sonra ikincisi izlense fikirler değişebilir.
bir bilimkurgu delisi olarak, ilgiyle ve beğenerek izlediğim film.
ilkini de izlemiştim, sanırım televizyonda, hayal meyal hatırlıyorum. o zaman için devrimdi o film.
bu, o kadar olmasa da, o hikayeyi günümüze taşıması açısından başarılı ve kayda değer. jeff bridges yine karizma, yine döktürüyor. hatun kişi ise bildiğin taş, hem de böyle latex matex kaplamalı, offf, çok fena... neyse onu şimdilik bir kenara bırakalım * yalnız clu'yu oynayan (ya da ne yapıyorsa, ne deniyorsa buna) yüz felci geçirdiğini düşündüğüm 3d bilgisayar karakteri çok sinir bozucu olmuş. daha bir özenli yapılabilirmiş.
yalnız benim asıl dikkatimi çeken konu başka:
bu ve benzeri, (özellikle felsefik de olmaya çalışan) hollywood bilimkurguları son dönemde hıristiyanlık propagandası mı yapıyorlar çok fazla, yoksa ben mi paranoyak oluyorum, ya da oldum? ilk aklıma gelen diğer bir örnek için (bkz: matrix).
nedense kurgu, hıristiyanlıktaki üçleme (bkz: teslis) (bkz: trinity) (isim olarak da tanıdık mı geldi?) üzerine oturtuluyor.
yani; baba, oğul ve kutsal ruh. bir de kötünün bedenlendiği şeytan elbette, ki iyi vs kötü savaşı daha bir vurucu olsun (bu durumda 3+1 salon salomanje oluyor sistemimiz galiba).
kesinlikle "din şovenizmi" yapmak değil niyetim. ama sanırım, ticari başarının sırlarından biri olarak görüyor bu kalıbı sayın holivut sineması. bence biraz sağ gösterip sol vurmak gibi garip bir yöntem; bilimkurgu soslu hıristiyanlık propagandası. bir tür kurtarıcı arayışının yansıması mı acaba? "bizi teknolojiden kurtaran kutsallık". neyse buradan da yin yang'a uzanıp daha da fazla kafa karıştırmayalım bu saatte. zira benim kafa zaten bi milyon olmuş durumda.
3d sinden bahsetmiyorum ama görsel olarak sanat diyebilirim ben buna. dünyadaki her dekoru bilgisayar evrenine uyarlamışlar şömine ateşine kadar ve çok hoş ulmuş. konusuna gelince bende fena değildi tron hayranlarını tatmin etmemesini anlarım ama hayatında tron duymamış filmi matrix çakması sanıp yorum yapanlar var ona acıyorum.
konuyu filan geçiyorum film tam bir görsel şölendir. efektlere bittim. ayrıca başroldeki çocuk da oldukça hoştu. onu da sevdim. iyiydi, güzeldi. eğlenceliydi. gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz.
zamanımın bol olduğu ve ne yapsam ne yapsam diye tırmaladığım bir anda karşıma çıkmış film. dikkat ederseniz karşıma çıkmış diyorum, aradım buldum demiyorum. bu durum da akla şunu getiriyor. reklam sıfır, nasıl olsa ilki bir devrim niteliğindeydi çocuk da iş görür minvalinde bir yaklaşımla pazarlama konusunda sınıfta kalmış zannımca.
görüntü bakımından; program olduklarını öğrendiğimiz karakterlerin hepsi sanki alt sokaktaki elektrikçi abdurrahman abiye gitmişler de ''abi kıçıma nos taktırıcam ama patlar en iyisi mi sen beni ışıldat'' demişler, abimiz kıyamamış, üzerlerine evinden söküp getirdiği florasanları takmış. iyiler beyaz ışıldıyor, kötüler turuncu kırmızıya yakın bir renkte. buradan sevgili sinema seyircisinin iyiyle kötüyü algılamaları bekleniyor. ahanda orada lan, tam arkanda turuncu düdükler var, dikkat et diye bağrınasın geliyor içinden. Peki bağrınıyor musun sana kalmış. şahsen o kadar sürüklenmedim. holivud şiarı, seks satar, seksi kadın satar anlayışı. burada da bol bol var.
hikaye ye gelince insana kabak tadı veriyor. keşke sam sürekli binanın tepesinden paraşütle atlasa da digital dünyaya hiç gitmese, helalinden iyi bir kız bulup evlense. çocuk yapsa, mutlu mesut olsa diye geçiriyorsunuz içinizden. Sam digital dünyaya girer girmez, (bkz: Artificial Intelligence)filmini hatırlatır bir şekilde toplayıcıların eline düşüyor ve olaylar gelişiyor... ''çağrı cihazı'' fikri süper olmuş, ama arkası boş kalmış. onca teknolojinin içinde bu muhabbet sırıtıyor ama gülümsetiyor da. uçuş sahneleri, (bkz: matrix) ten apartılmış geldi, özellikle de yukarılara, bulutların üstüne çıkmaları ve cihazların çalışmayarak tekrar aşağı inmesi. hani trinity nin güneşi gördüm lan sevinci vardır ahanda o misal.
vel hasıl kelam boş vakit değerlendimene yardımcı olabilecek düzeyde bir filmdir kendisi. ayrıca felsefe de sıçmıştır efendim.
efektleriyle hayranlık uyandıran film. bu filmin bir devam filmi olduğunu bilmiyordum fakat zaten bu filmde de herşey gayet açık bir şekilde anlatılmış birincisini izlemeye gerek yoktur bu yüzden.
konu itibariyle olağanüstü değil fakat film sadece efektleri ve oyuncuları için izlenebilir kalitede muhteşem bir film.
1982'deki ilk filmde zaten o döneme göre insanların aklını uçuracak, üşütük görsel efektler kullanılıp, resmen bir devrim yapıldığından bu filmin de görsel açıdan uçması şaşırtıcı değildir.
Matrix benzeri, izlemekten sıkılmayacağınız, bol neonlu, güzel bir bilim kurgu filmidir. Ancak izleyen arkadaşlar dikkat ettimi bilmiyorum ama filmde acayip bir saçmalık ve gerizekalılık vardır. O da şudur: filmin sonunda oyunun içinde program bir kadın olan Quorra oyundan Kevin ile beraber çıkarak normal bir insana dönüşmüştür. Yani bir nevi insan yaratmışlardır(??).
beni görsele, müziğe ve * karıya doyuran, bilimkurgu severlerin kaçırmaması gereken, hikayesi ve soundtrack'i harika olan güzel bir yapım. efektleri ve soundtrack'i cidden efsaneydi. bundan seneler evvel yapılmış devrimi doğal olarak tekrardan yapamadı ama yine teknolojinin son nimetleri kullanılarak ortaya harika şeyler çıkarılmış. 1080p olarak izleyince tadına iyice varılıyor.
şunu söylemeliyim ki hikaye çok iyiydi, aynı şey müzik ve efektler için de geçerli, zaten onları söyledim. ama nedense kurgu ve diyaloglarda biraz problem vardı. çoğu yerde daha iyi olabilirmiş gibi geldi ve "keşke onların üzerinde de biraz kafa yorsalarmış" dedirtti..
olsun lan, bu haliyle bile iyi bir film. bilimkurgu severler anında izlesin. hemen gidip izleyin ibneler!
bluray 1080p'si 13.1 gb olan film. motorsiklet yarışı tek kelime ile harika. led ekran bilgisayarda izledim görüntü kaybı olmasın diye o ne görüntü öyle...
bilim kurgu sevenlerin sıkılmadan izleyeceği bir filmdir.
--spoiler--
görsel efektler ve film içindeki müzikler şahane.
türkçe dublaj izlediğim için oyunculuklarla ilgili bir şey söyleyemem sanırım. ama görsel olarak göze batan bir şey yok.
onun dışında 2 saat süren film çok çabuk bitmiştir, keşke biraz daha devam etse diyorsunuz sona yaklaştıkça.
--spoiler--
2010 da gösterime giren bilim kurgu filmidir. konusu bana ne kadar seçma gelsede efektleri fena sayılmaz. ımdbsi 7. 3 dür. soundtracklarını daft punk yaptığı içinde izlediğim bir film diyebilirim ama beklentilerimi karşılamamış bir film olaak görürüm.
bokum gibi film. saçma sapan. yapmışın ışıklar falan ama o kostümler, kafalarda ki kasklar nedir? heyecan falan da yaratmıyor. sıradan, düzeyli, sıkıcı bir film. ayrıca bilim kurgusun anladık ama biraz da duygusallık koy filme. tamam bir baba oğul teması işlenmiş ama başarısız, hissettirmiyor hiç bir şey. film de zaten vay anasını be, ne şaşırdık ama denecek tek bir sahne yok. işte babası program yapmış, içine hapsolmuş, oğlu geldi, kurtuldu. ayrıca efekler de öyle süper şeyler değildi. çizgiler, camlar, aynalar. motosikletli sahneler işte değişikti biraz. onun dışında ilk yorumuma benzeyen film.
dijital dünyada kurulmuş bir 3D ileri teknoloji macerası. Sam Flynn (GARRETT HEDLUND), Kevin Flynnin 27 yaşındaki teknoloji meraklısı oğlu (JEFF BRIDGES), babasının ortadan kayboluşunu araştırır ve kendini babasının 25 yıldır yaşadığı Tronun dijital dünyasında bulur. Kevinin sadık sırdaşı Quorrayla birlikte (OLIVIA WILDE), baba ve oğul çok fazla gelişmiş ve son derece tehlikeli bir hale gelen, görsel açıdan dudak uçuklatan sanal alemde bir ölüm kalım yolculuğuna çıkarlar.