Not: filmi izleyecek olanlar entry i okumasın. Spoiler içermektedir.
Karol sen ne rezil bir adamsın diyerekten izlediğim lakin işin sonunda o sarı yelloza oynadığı oyunla ve verdiği dersle gönüllere su serpme duygusunu izleyiciye yaşatan film.
Lakin hala seviyordu onu. Çünkü rezil bir adam. Evet.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1796698/+
Bleu'dan sonra gelen serinin ikinci filmi. Fransa bayrağı baz alınarak oluşturulan filmde "beyaz" toplumsal eşitliği konu alıyor. Bleu'daki içsel derinlik bunda yoktu bana göre.
bu filmde senarist ve yönetmenin aynı kişi olmasının ne kadar ahenkli, ne kadar hoş, ne kadar başarılı bir durum olduğunu daha iyi anlıyor insan. krzysztof kieslowski bu filmi önce senaryoyu yazarken yani masada, daha sonra da reji masasında olmak üzere iki defa çekmiş.
krzysztof kieslowski ve ingmar bergman sinemayı edebiyatla eşdeğer bir sanat yapan iki olağanüstü yönetmendir. yani bu iki adam beyaz perdenin dostoyevski'sidir, kafka'sıdır.
Krzysztof Kieslowski'nin üçlemesinden biri olan şahane filmi. ilk olarak mahkeme salonunda başlıyor. bir kadın eşinden boşanmak istiyor ve sebep sadece kocalık görevini yapmaması yani evliliklerinde kocasından kaynaklı seks eksikliği. adam karısnı çok sevsede belkide psikolojik bir sorun yüzünden cinsel ilşkiye giremiyor. kadında boşanma davası açarak bu durumdan kurtulmaya çalışıyor ve boşanıyorlar. bu boşanmayla adam sadece karısını değil evini,işini ve parasınıda kaybediyor. bir metro istasyonunda kimsesiz çaresiz ve dilini bilmediği bir ülkede yapayalnız kalıyor. ama eski karısını hala eskisinden de çok sevdiğini söylemeyi ihmal etmiyor hiç. sonrası bir bavulun içinde memleketi olan polonyaya gidişi ve orda arkadaşının da yardımıyla çok büyük bir para birikimi yapıp, karısına büyük bir oyun oynamak için gün saymakla geçiyor. o gün geldiğinde gerçekten istediğini yapıyor,onu yapayalnız beş kuruşsuz bırakan eski karısından güzel bir intikam alıyor. en can alıcı sahnesini söylemiycem şimdi ama gerçekten izlenilesi bir film olmuş. before sunrise ve before sunset 'de oynayan july delpy'de duru güzelliğiyle filmde. sonuç itabariyle başarılı bir film olmuş bence.
üçlemede en sevilesi, mizahi yönü de olan filmdir. kare kare takip edilmesi gereken filmlerdendir. resim yapar gibi film çekenlerin de olduğunu düşündüren bir eserdir.
müthiş üçlemenin ikinci filmidir. Kieślowski vatanı Polonya daki sosyalist yönetimin çöküşünü ilk başlarda olumlu karşılanmasına karşın, daha sonra yeni sistemle gelen serbest ekonomi politikasının insanlara getirdiği olumsuzlukları da vurguladağı bir film olmuştur.