Yaşamayan bilmez. istasyona girdiğinizde bir heyecan dolar içinize. Ardından bi sigara yakar treni beklersin. Yeterince sigaran var mı diye kontrol ettikten sonra trene binersin. içeride her yaştan her çeşit insan vardır. Koca koca valizler taşınır ellerde. Sigarayı liseliler gibi tuvalette içersin, acaba kondüktörler kokuyu duyar mı diye telaşlanırsın. Restorana girersin, bir kahve alır kitabını okursun. Sık sık tren seyehati yapınca artık tanışır olursun garsonlarla. Seni trende gördüklerinde "ne vereyim abime" demeden direk kahveni getirirler. Saatler geçer, uyuyamazsın. Ama canın hiç sıkılmaz. tan ağırırken içini bi mutluluk kaplar. Çünkü o yolculuğun sonu sevdiğine gider.
Ve mutlu son. Basmane garına gelmişsindir. Gözler uykusuzluktan kıpkırmızı olmuş, kimin umrunda? Az sonra dünyanın en güzel kızını göreceksin umuduyla çankaya'ya doğru yürürsün.
en güzel yolculuklardan biridir, aynı oturma alanında yeni insanlarla tanışıp dertleşebilirsiniz ve durumun güzelliği de bu insanı bir daha görmeyecek olmanızdır.
en güzel yolculukların yaşanabileceği yolculuklardır.
ancak tek başınıza pek tadı tuzu yoktur. birkaç samimi arkadaşınızla tren yolculuğuna çıkıyorsanız eğer keyfinize diyecek yoktur.
tabi sizi illaki uğurlamaya gelenler olacaktır. hepsi hüzünlüdür bu anların ama nedense tren yolculukları için farklı bir ortam oluşuyor daha ağır bir kasvet çöküyor ortama. yola çıktıktan sonra o kasvetli havadan eser kalmıyor.
44 saat yapılırsa, hele aile ile, açın bilimum sözlükleri ve yaran küfürler, en yaratıcı küfürler başlıklarını okuyun. sonra bu küfürleri babanızın, gizli gizli de annenizin ettiğini düşünün. işte öyle bir şey.
yıllar yıllar önce, macera ruhlu olduğunu iddia eden tren hastası babamın heyecanını kıramadık ve izmirden bindik trene. istikamet malatya. evet şaka değil. manisa, uşak, afyon, konya, karaman, adana, kahramanmaraş ve malatya istikametinde minimum 44 saat süren bir yolculuk.
gitmeden önce ufak bir hesap yaptım. paylaşmak isterim.
- ulan bu güzergah minimum 1700 kilometre olsa, 44 saate bölersek bunu, hmm ortalama 38 km/saat hızla ilerleyecek bu tren. yavaş değil mi lan? ilginç.
ne bilim amk o 44 saatin 20 saatinin beklemekle geçeceğini. satırbaşları ile anlatmaya çalışayım müsadenizle.
ilk saatler: bindik. 12'de kalkması gereken tren 100 metre ilerledikten sonra durarak 1 saat gecikmeli hareket etti izmirden. ordan kıllanmalıydım aslında. ulan daha ilk istasyon, bu tren neyi bekliyor? hem niye 100 metre sonra? ben çocukça kendime bu soruları sorarken babam engin tecrübesi ile müdahil oldu olaya. bana bu trenin mavi ve ekspres trenden sonra gelen 3. sınıf bir yolcu treni olduğunu, tüm trenleri beklediğini, bazen durduk yere de beklediğini falan söyledi. ben ne anlarım maviden ekspresten, tekeri yok mu bunun amk, kalksın gidelim işte?
takriben 4 saat sonra: kah durarak kah giderek alaşehir midir ne boktur vardık. yalanım varsa makinistler siksin ki beni tam 2 saat bekledi orada. reklam arasında film izliyoruz derler ya, mola aralarında yolculuk yapıyorduk resmen.
konya semaları: dümdüz. saatler boyu dümdüz hareket ediyorduk. ortalama hız 50 km falan. beynimiz yavaş yavaş uyuşmaya başlamıştı. anlamsız bakışlarla etrafı süzüyorduk. kardeşim salatalık falan yiyordu.
karaman-adana arası: babam durduk yere yıllar önce kendisini dolandırmış bir adama sövmeye başladı. annem habire salatalık isteyen kardeşimin kafasına falan vurdu, tam hatırlayamıyorum.
pozantı-adana arası: manzaradan dolayı nispeten daha zevkliydi ama sabır da giderek tükeniyordu. bitmek bilmeyen tüneller annemi çıldırtmıştı. salatalığı bitirdiği için kavga ettiğim kardeşimle beni üzerimize kolonya dökerek ayırdı. bizi yakıp camdan aşağı atacak sandım. çok korkunçtu.
adana-maraş arası: iyice sıyıran annem sürekli odanın önünden geçip duran insanlara söylenmeye başladı. yarım saat söylendi belki. babam o kısmı horlayarak, kardeşim domates yiyerek geçirdi. zaten dumandan isten simsiyah olmuştuk. aynaya bakınca kendimizi tanıyamıyorduk. nasıl bu hale gelmiştik? böyle bir hatayı nasıl yapmıştık biz?
malatyaya bir gece yarısı vardık. sevinç gözyaşları döktüğümüzü hatırlıyorum. hala diyarbakır tarafına devam etmekte olan yolcuları düşünüp şükretmemiz gerektiğini söyledi babam. annem ona tiksintiyle bakarak taksilere doğru yürümeye başladı. kardeşim de nerden bulduysa son bir salatalık bulmuş onu kemiriyordu. yine ufak hasarlarla atlatmış sayılırdık. annem toprağı öptü. ağlamaya başladı..
her sene 1 kez yaptığım eylemdir.çünkü daha fazlasına tahammül etmek mümkün değil.24 - 28 saat arası trende hiç tanımadığın insanlarla küçücük bir kabinde gitmek,trenin dağ başında aniden durması ve saatlerce beklemesi insanı ürkütüyor.
tabii bu söylediğim durum daha çok ankaradan sonra devam edilen tren yolculuğudur.asıl eziyet o zaman başlıyor zaten.
yaprak dökümü kadrosunun vazgeçilmez tercihi.kıznda bok gibi para var bin uçağa git.fikret kaçar trene biner.aile istanbul-trabzon arası mekik dokur trenle.
en heyecan verici olanı açık ara transsiberian'dır. hakkında anlatılan hikayeler bile insanın tüylerini ürpertmeye yeter. bir sabah moskova'dan binip, tam 7 gün sonra dünyanın bir diğer ucu vladivostok'ta inilmelidir. tren yolculuğu dediğin böyle olmalıdır.
örtülü kuşetliyse değme keyfime.defalarca sakarya konya arası tercih ettiğim ulaşım tipidir.birde hedeflenen varış saatinde konyada olmuş olsa kurban kesicem.en az 2-3 saat geç varır.yolculuk çok keyiflidir.herşeyi yapmak için vaktiniz vardır.yeni arkadaşlar edinebilirsiniz hemde hertürlüsünden.bizzat şahıt oldum.*
yerini hiç bir aracın dolduramadığı vasıta olan trenle olan yolculuktur. yok öyle hızlı tren felan...doğu ekspresi ile yapacaksın yolculuğunu. kara mı kara gürültülü mü gürültülü...emek verir seni götürmek için varacağın yere. duygusaldır bir o kadar da hoşgörülüdür tren. yorulur ama gıkı çıkmaz. ara sıra hızlanacağı tutar ama "yok" yapamaz bir müddet sonra yavaşlar. napsın yaşlanmıştır artık. kaç yıllıktır. yanından hızla geçen otobüslere vakarla bakar, "siz giderken ben geliyordum" dercesine...
kuşetli vagonlarında konforu yaşarsınız. seyrede seyrede gidersiniz...diğer istasyonlarda sizin treninizi bekleyen insanlara karşı farklı bir duygusal bağ oluşturursunuz. bir uçakta böyle olmaz oysa. uçağa binen insanlardaki yapmacıklık yoktur tren yolcularında...bundan dolayı da hoştur tren yolculuğu. geçmişi yaşarsınız...eğer kompartımanınızda eski toprak hoş sohbet biri varsa oohhh değmesinler keyfinize. yolluklarınızı açar rahat rahat yersiniz trende. velhasılı kelam, güzeldir tren yolculuğu dolduramaz hiç bir şey yerini...
trenle yapılan yolculuklardır. nedense iş için bir amaç uğruna değil de sadece gezmek olsun diye yapılıyormuş gibi gelir bana.
babam çocukken heveslendirirdi, "bi tren yolculuğu yapmak lazım, tıngır mıngır" derdi de merak ederdim.
sonra master için ankara'ya gidiş gelişlerimde istanbul'dan dönüşlerim için yapardım tren yolculuklarını, zira tren yavaş giderdi, ankara'ya gitmek için acelem yoktu, dönüşte otobüs ile dönerdim istanbul'a daha çabuk gideyim diye.
tren yolculukları akarsuların kenarından kıvrıla kıvrıla yapılır sanki, sanki hep doğa ile başbaşasındır.
ama bir de lise çağlarımda izlediğim bir filmi hatırlatır bana bu yolculuklar işin doğasının yanında insan doğasını hatırlatırcasına. emmanuelle serisinin bir filmiydi ve trende abiyle abla yataklı vagonda (abla abinin üzerinde ve tabi ki ikisi de çıplak) hiçbir şey yapmadan duruyor, kendilerini vagonun sallantılarına bırakmış olayı tamamlıyorlardı. unutamıyor insan tabi...
yurdum insanının her türlü haline tanık olabileceğiniz bir ulaşım şeklidir. canım halkımın normal zamanlardaki görüsünü ve terbiyesini bir kenara bıraktığı başka bir mekan daha bulamazsınız. osuran,geğiren,şapur şupur yemek yiyen,tuvalete kocaman miraslar bırakan(sanırım birçoğu sifonun nerde olduğunu bilmiyor yada en azından ben öyle umuyorum.),durmadan dedikodu yapan birçok insanımız mevcut. ayrıca kompartımanda seks yapıldığına dair duyumlar aldığımda bir gerçek.zira en son yolculuğumda birbirine sahip olmak istercesine pis muhabbet eden iki abaza vardı.
An itibariyla kafa sikmeye baslayan hareket türü olmakla birlikte, yolcuyu bezdirdigi kanaatine varilmistir. Tren sensin yolculuk sana girsin. Cep telefonu araciligiyla insan-i yazari entrylemeye surukleyen bu illet karadelik gibi zamani bükebilme yetenegine de sahipmis,bugun bunu ögrendik. Eski tip trenlerin 6kisilik kompartmaninda 30dereceye dayanan havasiz ortamda, 3ü tûrkce ve ingilizce bilmeyen 1i surekli uyuyan, ve sonuncusu da mp3unden soed dinleyen yol arkadaslarina sahip bir yazar olarak ötenazi talep etmekteyim.
sabah gün ağırırken çay ile sigaraların tüttürüldüğü o ilk anlar herkes uykuda fakat ayakta sen ve can yoldaşın.
-nasıl geçecek acaba gün
-siktiret biz oturduk çay içtik ya şöyle beraber
-değil mi ya
-polatlıya da gelmişiz
-güneş doğacak birazdan
-öyle
-
-
- bize iki çay daha
-
-
sigaralar çaylar içilir yeni bir gün başlıyordur ve yanında, can yoldaşın ismetin...
iyi ki yaptık.
iyi ki yaptım.
sabah serinliği iyidir tren yolculuklarının, tenlerinizi bir yel serinletsede ruhu kolay kolay serinletemezsiniz...
tıngır mıngır sallanışı vapuru anımsattığından sevdiğim yolculuktur. Tırsak bir insan olmanın getirdiği dezavantajlar yüzünden sürekli tedirgin tedirgin oturmak ise bu yolculuğu mahveder. pislik gaspçıların hepsi ölsün de, ağız tadıyla yolculuklar sürsün.
pek ilgilendirmiyor beni nerelerde kesiştiği, bana değmediği net.
yanımda götürdüklerim, götüreceklerimin de önemi yok. ya da kaç kişi kaza yapmışsa yapmış. kaç kişi sana bakıp seni görebilmiş anlamsız tren yolculuklarında onu da bilmiyorum.
bildiğim tek şey var bizim evden size tren yok. beni kapının önünde hiçbir durak indirmiyor malesef. başka yüzlere de tahammülüm yok. heveslere doyduk sanki. artık yeter ki..
ki ki ki..
her şeye rağmen gülümseyen şapşal suratlarımız çok çekici kabul et.
saçlarını okşamak istiyorum tren yolculuklarında
ne bileyim, ellerinin sayfaları çevirişi gibi ellerim değsin istiyorum saçlarına; o kadar narin olamayabilirim ama sakıncası da yok.
perşembeleri sevmeyişimin de bir anlamı yok.
ne kadar aptallaştığını görür gibiyim.
gelsene bir perşembe günü
şarkılar söylemeliyim.
eğer uzun bir yolculuksa yapacağınız **** yanınızda olması gereken metalar;
1 adet leman
1 adet level
1 ila 5 arası gazete/bulmaca
1-2 tane bisküvi ( 2-3 olması tercih edilir kahvaltı için. trenin içinde son derece kazıktır)
1 cips (şöyle büyük aile boyu)
1 adet mp3 çalar/ipod
1 adet göz perdesi* (gece yolculuk ediliyorsa; ışıkları söndürmüyorlar)
1 adet kitap
1-2 yedek pil (mp3 çalar yada ipod için)
sanırım 9,5 saatlik yolculuk için bunlar yeterli olacak.
ve abartı bulanlar için yalnız başına uzun bir tren yolculuğu öneririm eminim onlar benden daha kalabalık bir liste çıkaracaklardır.