Babamlar tatile gitmiş bende sınava hazırlandığım için 1 hafta evde tek başıma kalmıştım.
O kadar yalnızdım ki camdan içeri giren bir kelebekle arkadaşlık yapmaya başladım hiç dokunmadım benimle birlikte yaşadı bir hafta çok alışmıştım o kafasına göre uçuyor takılıyordu bende böyle ara sıra laf veriyordum falan iyi geliyordu.
Babam tatilden döndü ve yorgun argın kanepeye oturdu o anda kelebek tam babamın önünden geçerken babam sivri sinek öldürür gibi şap diye yapıştırdı kelebeği bu ne amk boğazımıza falan kaçacak dedi ama öyle dondum kaldım 5 dakika.
olayı ben yaşamadığım -yaşamayacağım- için çok güldüğüm, fıkra gibi olayı yeni duydum.
iki arkadaş 'bilmem kaç volt ampulün ağza girebildiğini ancak çıkmadığını okumuşlar; inanmamışlar. biri denemiş ve çıkartamamış. diğeri arkadaşının şaka yaptığını sanmış ve oda ampulü sokmuş ağzına. ikisi de ağızlarında ampulle fırlamışlar evden ve taksiye binmişler taksiciye kağıda yazarak anlatıp hastaneye gitmişler. artık yıllarca tıp okumuş doktorlar bu durumda ne hissettiler bilmiyorum ama çıkartmışlar ampulleri. bunlar rahatlamış vaziyette oradan çıkarken kendileri gibi ağzında ampulle bekleyen bir adam görmüşler. o da onları oraya getiren taksiciymiş.
ilkokul zamanında başıma gelen sınıftaki kız ve çocuğun konuşmasında çocuğa kızın "sen yakışıklısın ama giyinmesini bilmiyorsun." demesinden sonra kızın bana dönüp "bak! rega çirkin ama giyinmesini biliyor" demesi olayı örnek verilebilir.
Resmî bir görevdeyken Kalabalık içinde incir çekirdeğini doldurmayacak bir sebepten Genç bir çift Tartışmaya başladı. Çocuk Kıza hakaretler ediyor ama kisi de küçük Kız da en fazla 21-22 falan. insanlar ikisini izliyor, kızın yüzü kızardı utandı, yere bakmaya başladı. Daha fazla dayanamadım kızı yalnız bırakmamak için çocuğa “tamam gelin ben halledicem sizin sorununuzu, daha fazla tartışmayın önemsiz sebeplerden burada” dedim. Kız da bana dönüp “sana ne, niye karışıyorsun kocama, seni ne ilgilendirir ” dedi. Çok haklısın diyip kenara çekildim napim.
Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar.
Bir gün Handan ve Mehmet, Mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. Mehmet'in annesi akşam yemeği süresince Handan'ı uzun uzun süzer ve aslında Handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup, olmadığını merak eder. Aklını okumuşcasına Mehmet annesine der ki:
Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok.
Akşam yemeğinden sonra Mehmetin annesi evine döner.
Aradan bir iki gün sonra Handan der ki:
Mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum.
Mehmet yanıtlar:
Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım. Oturur ve yazar:
Anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum, ama almadın da demiyorum.
Fakat konu şu ki: Sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp.
Sevgiler oğlun Mehmet.
Bir hafta sonra Mehmet'in annesinden mektup gelir:
Sevgili oğlum:
Handanla yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum.
Fakat konu şu ki:
Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu.
Sevgilerle annen...
istanbul'da canlı hayvan taşıyan bir kamyondan hayvancıklar kaçıvermiş. hepsi bir yana dağılmış. kimi şehrin sokaklarını biribirine katmış, kimi saklanmış. bir tanesi de bula bula gitmiş bir köfteci dükkanına sığınmış.