"denizimin dibi sakindir.onun akadan maddeler sakladığını kim farkedebilir?
benim derinliğim sarsılmaz.fakat yüzen bilmece ve kahkahalarla parıldar.
bugün yüce bir adam gördüm.şatafatlı ve ruhun tövbecisi bir yüce.ah ruhum onun çirkinliğine nasıl güldü?
kabarık bir göğüsle nefes alır gibi duruyordu,
bu yüce ve düşmüş adam.
avlayabildiği çirkin gerçeklerle ve yırtık elbiselerle dolu,üstünde bir çok da diken asılıydı-fakat hiç gül yoktu.
o henüz gülmeyi ve güzelliği öğrenememişti.
bu avcı "anlama" ormanından asık suratla dönüyordu
vahşi hayvanlarla yaptığı savaştan dönüyordu.
fakat onun asık suratından da vahşi bir hayvan bakıyordu.yenilmemiş bir hayvan bakıyordu.
hala sıçramak isteyen bir kaplan gibi duruyor.
fakat ben bu gerilmiş ruhları sevmem.bu geri çekilmişlere ben, iyilik isteyen biri değilim.
dostlarım,zevk ve tatmak üzerinde tartışılmaz diyorsunuz.
fakat bütün hayat zevk ve tatma uğruna bir savaştır.."
(bkz: böyle buyurdu zerdüşt)