arabayı otoparktan çıkarırken, antalya'nın olağan günlerden çok daha güzel bir o kadar da hüzünlü olduğunu elle tutulur şekilde içimde hissetmiştim. bu duruma uygun bir müzik dinlemem gerekir diye düşünüp, cankan'dan kıvıra kıvıra adlı şarkıyı açtım.
evet çok daha iyi özümsüyordum şimdi hüznü. gri bulutların aslında özlemleri yoğurup, hüzünleri erittiğini amaaaan neler diyordum böyle.
tam bu sırada gördüm o eski istabul hanımefendisini. akülü tekerlekli sandalyesinde karşıdan karşıya geçmek için bekliyordu. hiç düşünmedim. diğer arabaların önünü bir bıçak gibi keserek geçmelerini engelledikten sonra sımsıcak gülümsedim kendisine.
yanımdan yavaş yavaş geçerken, penceremi açmamı işaret etti. yanıma yaklaşıp buruşuk avuçlarından avuçlarıma minik bir şeker bırakıp gitti.
bu fazlaydı. boğazımda bir düğüm "ağlasana artık" diye zonkluyordu. hızlıca u dönüşünü yaparak kenarda durdum.
nazik trafik polisi de olaya tam bu anda duhul olmuştu.
sanki bunca hüzün veren şeyler yetmezmiş gibi cankan'da şarkının en damar bölümünü söylüyordu.
ha taka maka
yanına varırım
hop göbek atar
ben şaşa kalırım
gaza gelip de çıkarım
ceketimi atarım
polis beni omuzlarımdan tutup sarsarken ben ona daha çok sarıldım. doyasıya ağladım. bu sırada yaşlı kadına yaptığım iyilikleri anlattım.
polis bütün gücüyle beni sarsarken, testislerime dizi geçirince ayrılmak zorunda kaldım o artık gözyaşlarından sırılsıklam olmuş omuzdan.
"ulan itoğlu it, gözümün içine baka baka u dönüşü yapılmaz levhasını göre göre döndün. 2 gün önce de aynısını yaptın. girip bir partman otoparkında saklandın. hiiiç ağlama bu sefer ske ske ödeyeceksin cezayı" derken dizlerimin bağı çözüldü.
"ama abi yeaaaaa o levhayı ben yemin ederim görmemiştim" diyerek ekip arabası içinde benim cezayı hazırlayan bayan memurun ellerine sarıldım. evlilik yüzüğü yoktu o pamuk gibi ellerinde. yoktu.
bu sırada cankan kıvıra kıvıra adlı şarkının en duygusal bölümüne gelmişti. biraz da beni anlatıyordu.
uzaklaş uzaklaş
yanıma sakın yaklaşma
boş yere değerli vaktimi çalıp
elimi tutup yapışma
ter kokundan bayılmak geliyor
ağzın beni rahatsız ediyor
git biraz parfüm sık, hem de dişini fırçala
soğuk bir aralık öğleden sonrası olmuştu herşey. arabamla alışverişten dönüyordum. çok mutluydum. yüzümde içimde hoş bir mutluluk, yüzümde tatlı bir tebessüm, yanımda balta bir arkadaşım vardı. kahveye gidip kağıt oynamamıza çok az kalmıştı. çok mesuttum yarabbim. çevredeki arabalardan suratımı görenler 'y.rak mı varda gülüyor bu adam' gibisinden bakıyorlardı bana. ama hiçbirini sallamıyordum. kırmızı ışıkta durdum. hala çok mutluydum kiiiiii.....
gümmmmmmmmm!! önce direksiyona yapıştım, sonra koltuğa. ayağım frende olduğu için araba fazla kaçmadı öne. ama sarsıldım. aptallaştım. yanımdaki arkadaşta sarsıldı. hatta o sarsılma olayını abartıp göğüslüğü yalamaya başladı. bende şoktaydım. arkadaşımın o halini görünce daha bir sapıttım ve göğüslüğü yalayan elemana iki tokat çakıp 'seni horospu seniiii, seni kevaşe seniiiiii' diye bağırdım. o an anladım ki şoku üzerimizden atmalıydık. yoksa aracın içinde çok kötü şeyler olabilirdi. hemen indik arabadan.
bize çarpan aracın bayan sürücüsüde inmiş, şaşkın şaşkın kendi aracına bakıyordu. yanına doğru sokuldum ve kendi aracıma baktım. arka tampon dağılmıştı. bayana dönüp geçmiş olsun dedim. ama içimden geçen 'anasskim, anasskim.. gitti tampon' du. bayanda bana dönüp 'sağolun' dedi. 'kırmızıyı farketmediniz galiba' dedim..( anasskim ya. valla tampon gitti). 'farketmedim maalesef' dedi. 'olur öyle' dedim. (gözüne akıtayım gözüne. hadi kırmızıyı farketmedin. duran arabayıda mı farketmedin?).
155'i arayıp ekip çağırdık. bekleme esnasında yoldan geçen binimum minibüsçü, otobüsçü, kamyoncu ve taksiciye olay anını anlattık. hepsi pek bir ilgiyle dinlediler. bu arada bayanın kocası da geldi ve 'geçmiş olsun' dedi. 'sağolanasskim gitti tampon' diye cevap verdim. içimdekileri içimde tutamıyordum artık. allahtan o sıra ekip arabası geldi. yoksa ağzımdan çıkacaklara engel olamayacaktım.
ekip olay yerini ufaktan bir inceledi, sonra arabaları sağa çekin dedi. 'nasıl oldu kaza' diye sordu bana memur. 'abi kırmızı ışıkta duruyordum, arkadan vurdular' dedim. önce 'lastiğin patlayınca pompalamışlardır da sana' dedi. anlamadım ne dediğini. ama sonra gülerek ekledi; 'olum senin o dediğin porno dergilerde oluyordu lan'. memur bu cümleyi kurup güldü. artık direncim kalmamıştı. attım kafayı polisin omzuna, başladım ağlamaya. 'ühühühüh..gitti güzelim araba. tampon dağıldı. ühühühüü..skerim ben böyle işi. ühüüü..'