son vuruşlarda beceriksiz olmasa bu akşam beşiktaş' a bir düzine gol atabilecek olan takım. ziya doğan' ın son vuruşlara çare bulması lazım acilen. ya da galatasaray maçından sonra. *
dört büyük futbol takımımızdan biri. dördüncüsü değil. bu kıstas neye göre yapılıyor anlamış değilim halen. şampiyonluksa şampiyonluk, kupalarsa kupalar, avrupada başarı denirse ise hiç tartışmasız galibiyeti mağlubiyetiyle eşit tek takımımız. ayrıca 1967 de kurulduğunuda hatırlatmak isterim.
şehir takımı. keşke daha çok olsa. süper ligde bir sezonda toplam büyük maç sayısı onikidir. süper ligde bir sezonda toplam 306 maç yapılır. buda maclarin sadece yüzde dordunun büyük mac oldugunu gosterir. bir trabzonspor daha olsa bu sayı yirmiye çıkar. böylece yayıncı kuruluş gelirini yüzde altmış arttırır. yayıncı kuruluşun yerinde olsam göztepeye veya bursaspor a sponsor olurum.
istanbul takımlarına geçmişte kök söktüren ve buna halen inatla devam eden, milli takıma sürekli trabzonlu futbolcular yetiştiren ve yetiştirmeye devam eden, 4. büyük takım değil dört büyükten biri olan, 200.000 lik nüfuslu şehriyle 12.000.000 nüfuslu istanbul'a kafa tutabilen, 6 kez şampiyon olan fakat şike olmayan bir ligde en az 10 şampiyonluğu havada karada elde edebileceğine inandığım, rengi şehri ile bütünleşmiş, trabzon'da yaşayan bayanların ve anaların dahi trabzonsporun maçı başladığında ekran başından ayrılamadıkları bir şehrin takımı.
anti fener in kalesi olduğu için artı doğduğum şehir olduğu için büyük bir sempati beslediğim 3 büyükler dışında şampiyon olmayı başarabilmiş üstelik bunu 6 defa başarabilmiş yagene futbol kulübü.
sene basında forvet hattı oturursa bu sene olabilir belki dedigim ama inadına sakatlık formsuzluk vs. yuzunden bir turlu istenileni yapamayan memleketimin takımı.
lide oynadığı son beş maçda; bir tek gol bile atamayarak, kötü bir rekora doğru koşan takım. 26 kasim 2006 trabzonspor fenerbahce macinda bu gol orucunu bozmaları kuvvetli bir ihtimaldir.
canımız kadar sevdiğimiz gözümüzün nuru takımdır. o şanlı şöhretli dönemlerden geriye sadece ismi kalan talihsiz taraftarın talihsiz takımı. bir zamanlar para için değil, trabzonspor ismi için, o kutsal forma için oynayan o değerli futbolculardan geriye malesef hiç bir şey kalmamıştır. öyle bir hale gelmiştir ki, avni aker stadından bir onbir çıkarıp sahaya sürsen canlarını dişine takıp idmansız oldukları halde bu hallere düşmeden takımlarını gururla sırtlarlar. trabzonspor taraftarı futbolu bu kadar iyi bilmekte, adeta yüreğinde hissetmektedir. ama malesef geriye bir tek o ismi kalan takımımız bir takım rantçıların (yöneticiler) ve sadece para kaygısıyla sahaya çıkan (futbolcular) kişilerin eline düşmüştür. fener, gaalatasaray yabancılarıyla bir yerlere gelirken zamanında yerlileriyle hem ligde hem avrupa' da fırtınalar estiren takımdan geriye en küçük bir hava akımı kalmamışken, biz de artık eski maçları izleyip avunabiliriz herhalde.
buraya hakkında entry yazmaya kalktığımda sayfalar sürecek olan ve sosyolojik inceleme yapılması gereken takımlardan biri, bir kentin direnişi. trabzon kötü gidiyor küme düşecek diyenlere tarihi gösteriyorum, hiç bir takım yok ki trabzon kümeye diye bağırdıktan sonra küme düşmesin. bursaspor, diyarbakır, samsunspor, gider bu böyle.
trabzon büyüktür çünkü onun fıtratı büyüktür, herkese haddini bildirir, biraz zamana ihtiyaç var, hepsi bu.
son 5 lig maçında hiç gol atamamış olan takımımdır. insanın fatih neden satildi madem satıldı gelen onca parayla neden düzgün bir forvet alınmadı diye sorası geliyor başkan olacak adama.
tüm trabzon şehrinin nefes alma sebebi ve tek eğlencesi olan, bu sebeple beklentilerin gitgide büyüyerek yogunlaşması, yoğun beklentilerin futbolcular ve tüm camia üzerinde ters tepmesiyle birlikte sonuç olarak her sene hüsranı yaşayan anadolu'nun futbol devrimcisi olan kulüp. en büyük handikapı güzel transferler yapmasına rağmen, küçük bir şehir olmasının sıkıntısıyla birlikte bu futbolcuların fazla barınamamasıdır. tıpkı marcelinho ve musampa'nın da dayanamayacağı gibi.
81 doğumlu bir genç.. hayatında sadece 3 yaşındayken trabzonspor şampiyon olmuş, onu da hatırlamaz bile. sonra aklı sarmaya başlamış. artık onun hayatının renkleri sadece bordo ve mavi. nufus kütüğüne trabzon yazıyor. sevmesi, desteklemesi için en geçerli sebebi bu. bir şehirde doğmuş ve o şehir türkiye'de tek takımın tutulduğu tek şehir. ne yapsın bu genç? stadlara gidiyor, bağırıyor, çağırıyor. yeniyor gururlanıyor, yeniliyor üzülüyor. onun üzüntüsü diğer takımların taraftarlarına benzemiyor. çünkü onun tuttuğu takım nufus kütüğüne yazıyor. hep bir umut diyor, bu sene diyor, olacak diyor, bunu yapacak güzteyiz diyor, biz bunu yapan tek takımın taraftarıyız diyor. ama hep boynu bükülüyor. çok yaklaşıyor şampiyonluğa.. tam olduk derken ağzındakini bir gecede veriyor. ama umudu kırılmıyor, nasıl olsa biz bunu tarihimizde 6 kere başarmışız, ben görmesem de. ama eminim ki bana da gösterecek bu takım bu günleri diye umut besliyor. okumak için şehir dışına çıkıyor, kış geliyor bordo-mavi kaşkolunu takıyor. artık herşey çok ilginç; dün yaşadığı şehirde bu atkıyı taksa sıradan sayılıyor, ama gurbet elde bunun bir ağırlığı olduğunu anlıyor. yeniliyor; inadına takıyor o kaşkolu. yeniyor; gurula takıyor.. ama hep takıyor. çünkü karşılıksız seviyor. çünkü o takım kendi takımı, çünkü nufus kütüğüne takımının ismi yazıyor. parçam diyor, onurum diyor, gururum diyor. karşılıksız seviyor. maç izlemek için kahvelere gidiyor, çoğu zaman yanlız kalıyor, bazen kendini gizliyor, ama hep seviyor. takımı ona birşey veremiyor, onun boynunu hep büküyor. gurbet elde taktığı o kaşkol artık alaylı gözle bakılma sebebi oluyor. yıllar geçiyor 10 yıllık şampiyonluk hasreti 22 yıla çıkıyor. ve öyle bir hal alıyor ki; her lig başladığında işte an bu andır diyen o genç ikinci lige düşmekle tehdit ediliyor. biz bu hallere düşecek adam mıydık? diye soruyor kendine. cevap bulamıyor. ama yine de seviyor. ne de olsa; onun tuttuğu takımın ismi nufus kağıdına da yazıyor.