sadece adini duydugumda bile tuylerimi diken diken edip, gozlerimi yasartabilen, her haline asik oldugumu sonradan anladigim guzel memleketim. su an sokaklarinda dolasabilmek icin neler vermezdim..
insanlarının son derece heyecanlı ve delidolu olduğu,son zamanlarda yaşanan olaylar yüzünden kamuoyunun istemeden de olsa önyargıyla yaklaştığı,futbol takımıyla ünlü şehir.
yıllardır söylenen bir laf vardı; "sosyal patlamaya dikkat etmeliyiz" diye. işte bu son olan olaylar sosyal bir patlamadır. şüphesiz yükselen milliyetçi akım ile toplumsal şiddet yükselmiştir. fakat bunun hesabı tek bir şehire kesiliyor; trabzona.
çocuk pornosu durumu da türkiye'nin göstergesidir aslında. toplum olarak linci ve günah keçisi bulmayı çok sevdiğimiz için hemen bir şehir bulduk ve suçlu ilan ettik. evet belki 1. olabilir trabzon bu iğrenç konuda ama topluca suçlu ilan etmek trabzon'u doğru mu? yıllar önce yurdum faşisti maraşı, çorumu ve sivas'ı suçlu ilan ederek insanları yakmadı mı? trabzon yükselen milliyetçi dalganın göstergesidir. fakat bu trabzon'un suçu değil büyük sermyenin suçudur. kendisine karşı olacak patlamayı durdurmak için milliyetçilik silahını kullanan sermaye her zamankinden daha çok sömürmektedir ülkeyi.
trabzonu'u toplumsal şiddet ile, diyarbakır'ı bölücülük ile, izmir' i gavurluk ile suçlamak aslında emperyalizmin ve onun işbirlikçilerinin işidir. sosyal gücün silahının namlusunu çevirerek gene halkı yok etmektedirler. orada burada şehir milliyetçiliği yapanlar ise onların kuklası olmaktadır. onun için trabzonda oluşan durumu dağıtarak toplumsal barışı sağlamalıyız. en azından şimdilik...
trabzon, üniversite yaşamım süresince edindiğim gözlemlere göre, trabzonspor iyi sonuçlar almadığı sürece pire için yorgan yakarak karışıklık çıkartan bir yapıya sahip olan kent. aslında gerçekten güzel insanlar çıkarmış, hala güzel insanların yaşadığı bu mistik şehirde köylerden kente yerleşen cahil deli dolu, kurtlar vadisi delisi,mertlikle serseriliği karıştırarak birbirinin kopyası olan 16-25 yaş arası gençlerin her an patlamaya hazır halde beklemesi en dikkat çekici ve vahim olarak gözlenen durum. bunun en büyük sebebi işsizlik. fakat bir üzücü durum da şu ki, trabzon halkının azımsanamayacak bir kısmı, asabi,huysuz ve geçimsiz yapıya sahip olmaları nedeniyle bu tip olaylardan prim yapacaklarını düşünecek kadar zavallı. ama tabi bu olayları büyük sıkıntıyla takip eden idealist aydın trabzonlular kentte yaşananları çaresizlikle izlemek istemiyor. ayrıca trabzon, bugün valisi ve emniyet müdürü açığa alınan şehir olarak tekrar gündemdeki yerini korudu.
23 eylul'de girdigim enrtrynin cok sonralari olumsuz oylanmasina neden olacak olayin tetikcisinin sehri.demokratik evrimimizin engellerini sehirlere mal etmek yine bu evrimi belli nedenlerle engelleyen dogu sorununu belli acidan belli sehirlere mal edenlerin dustugu hataya dusmektir.ama yaziktir bi sehrin boyle istismara musait mayasinin olmasi.
bilhassa, osmanlı'nın yükselme zamanının * kaynağı olması sebebiyle, 550 yıldır kendisiyle ve ülkesiyle gurur duymaktadır, sahiplenmektedir. Fakir ama gururlu bir şehirdir. Toplum, bu tarihsel ve kültürel özelliklerinden dolayı yüzyıllardır bu topraklara sonuna kadar bağlıdır ve inançlıdır.
canlandırılmak istenen pontus rum devleti sebebiyle üzerine oynanan ve üzerine gidilen şehirdir. Trabzonu hiç görmeyen biri dahi trabzonlunun hangi yapıda oldugunu bilir oraya giden örneğin bir tayad lı gösteri yaptıgında dayak yiyeceğini bilir.
Trabzon'un kuruluşu M.Ö.2000 yıllarına inmektedir. Erzurum'dan geçen ve iran sınırına varan, Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan tarihi ipek Yolunun başlangıcında kurulan Trabzon şehrinin ilk kurucularının Ortaasya ve Kafkaslardan bölgeye gelen Turani Kavimlerden Marlar, Tibarenler ve Moskların olduğu tarih kitaplarında yer almaktadır.
Trabzon'un kuruluşundan itibaren geçirdiği devreler şöyle sıralanabilir.
I.Devir: Kuruluşundan serbest şehir oluncaya kadar geçen devir (M.Ö.2000-M.Ö.750).
Bu devir karanlık geçen bir devirdir. Bahçecik mevkiinde bulunan bazı kalıntılar bize bu bölgeye ilk defa Kafkasya'dan Mosklar, Tibarenler ve Marların gelerek tarım ve balıkçılık ile meşgul olduklarını bildirmektedir. Orta Asya'da ve Orta doğu'dan gelen ticaret yollarının denize ulaştığı yer olan Trabzon'un ticari ve stratejik önemi bu dönemde de Ege kıyıları halkınca biliniyordu.
Efsane olmakla birlikte meşhur Argonatlar Seferi bunu gösterir. "Colehide-Kolşit" denilen şimdiki Gürcistan'ın bir kısmını ve oradan batıya doğru Trabzon'a kadar uzanan sahili içine alan mıntıkanın ormanlarının zenginliği ve dağlardaki madenler daha o zamanlarda meşhurdu. Milattan çok önce geçtiği sanılan seferin gayesi Kolsşit'te asılı olduğu dilden dile dolaşan bir altın postu elde etmekti. "Altın post" un bu bölgenin zenginliğinden kinaye olduğu söylenir. Her halde buraların servetine alâmetti. Bazı rivayetlere göre madencilik sanatı bu bölgede oturan bir kavim tarafından bulunmuştur.
II.Devir: Serbest Şehir Devri (M. Ö. 750 M. S. 50).
Bu devir M.Ö.8. Yüzyıl ortalarından Miladın ilk yüzyılı ortalarına kadar süren devirdir. Bu devirde M. Ö. 756 yılında Sinop'tan kolonizatör Miletliler Trabzon'a gelmişlerdi. Zamanlarının en iyi denizci ve tüccarları olan bu kolönizatörler aslen iyonya'nın en önemli merkezlerinden Milet şehrindendirler. Buna nisbeten Miletliler veya Mileliler diye tanınırlar.
Ege kıyılarından kalkıp boğazları aşarak Karadeniz'e çıkan ve herşeyden önce ticaret fikriyle hareket ettikleri söylenen Miletliler ilkin M. Ö. 785 yılında savaşla Sinop'u'ele geçirmişlerdir. Tabii limanıyla Sinop Şehri bu insanların merkezi olmuş ve oradan Karadeniz'in her tarafına, alışverişe elverişli buldukları noktalara yayılmış ve yerleşmişlerdir.
Miletliler, Sinop'u elde ettikten 29 yıl sonra Ordu ve Giresun ile birlikte, kendilerinden önce var olan Trabzon'a da gelmişler ve ne şekilde olduğu bilinmeyen bir surette yerleşmişlerdir.
Şehirden ilk bahseden, M. Ö. 400 yılında Onbinlerin bakiyesi olan sekizbin küsür kişilik ordu ile Trabzon'a gelen Yunanlı komutan ve filozof Ksenefon'dur. Şehir O'nun zamanında Sinop'a belli bir vergi ödüyordu. Onbinler Trabzon'da kendi dilini konuşan Sinop'a mensup Miletlileri buldular. Bir ay kadar Trabzon'a misafir kaldıktan sonra memleketlerine deniz yoluyla ulaşmak istediler. Ancak, Trabzonluların gemilerinin önemli bir kısmı seferde olduğu için ordunun yanlızca bir kısmının Trabzonluların yelkenleriyle denizden, diğer kısmının ise karadan yollarına devam ettiği kaydediliyor.
Miletliler, Trabzon'dan Asya'nın göbeğine ve Ortadoğuya ulaşan ticaret yolları üzerinden akan alışveriş hareketlerinin bağlanıp çözüldüğü Trabzon'da çok büyük servetler elde etmişler ve merkezleri olan Sinop'u her sahada geride brakmışlardı. Trabzonluların yüzlerce parçalık gemileri gelen ve giden ticaret emtiasını Karadeniz'in her tarafına ve boğazları aşarak Ege kıyılarına taşıyordu.
M. S. birinci yüzyılın ortalarına kadar, bazı sarsıntılarla birlikte devam eden bu serbest şehir dönemi Roma hakimiyeti takip etti.
III. Devir: Roma Devri (50-395)
Romalılar, diğer Yunan sömürgelerine yaptıkları gibi Trabzon'a da "Serbest Şehir" ünvanı ve imtiyazını bırakmışlardı. Trabzon Romalılar için doğuda bir üs ve iaşe merkezi halini almıştı. Karadeniz'deki Yunan sömürgelerinin merkezi olan Sinop, Roma döneminin başında önemini kaybetmişti. Trabzon ise giderek güç kazanmış ve Karadeniz'in en işlek iskelesi, en canlı ticaret merkezi haline gelmişti.
Romalılar Trabzon'a konumundan dolayı özel önem veriyorlardı. Roma imparatoru Adrian M. S. birinci yüzyılda şimdiki Kalepark / Güzelhisar'ın denize doğru uzanan kayaların altını oydurarak bir liman yaptırmıştı. Osmanlı devrine kadar işe yarar halde kalmış olan bu liman sonraları kumla dolmuş ve kullanılmaz hale gelmiştir.
Latince Bella Castron limanı olarak anılan bu liman, Avrupa-Asya ve Ortadoğu ticaretinde çok önemli bir yere sahipti. içten veya denizden gelen transit emtia deve ve gemilerden, limanın tam üstündeki etrafı surla çevrili olan ve zamanına göre umumi mağaza mahiyetinde olan bu antrepoya boşaltılır, içeriye veya taşraya gidecek olan emtia dahi oradan yüklenirdi. Burası Avrupa'dan Asya'nın ortalarına kadar ulaşan tarihi ipek yolunun deniz ucundaki basamağında kurulan bugünkü manasıyla bir serbest bölge idi.
Trabzon'un asıl şehirden bir buçuk iki kilometre doğuda bulunan bu transit limandan başka dahili ticarete mahsus bir limanı daha vardı. Bu ikinci liman şehrin denize paralel giden kale duvarının önünde ve bugünkü moloz mevkiinde idi. Doğu taraftan şehir surlarının denize uzatılmış bir kolu ve bir kulesi tarafından korunan Moloz Limanı son yıllara kadar ayakta kalabilmiş, ancak sahil yolunun açılmasıyla birlikte kalıntılarının önemli bir kısmı yok olmuştur...
Şehrin üzerinde yer aldığı sırt, deniz kıyısına dik yarlarla inen Değirmendere, Kuzgundere (Tabakhane Deresi) ve Zağanos Deresi gibi vadilerle kesintiye uğrar ve kıyıdan itibaren 6-18, 15-20, 110-120 m yüksekliklerinde bir takım basamaklara ayrılır. Daha geride, şehrin 3 km. güneydoğusunda Trabzon'un yaslandığı dik yamaçlı ve düz sırtlı Boztepe Tepesi yer alır. Boztepe'nin daha batısında Soğuksu Tepesi yer alır. Trabzon Şehri yükseklikleri 200 m'yi geçen bu tepelerin kuzey eteklerinde, yamaç meyillerinin biraz hafiflediği kesimlerden başlayarak, bir amfiteatr gibi alçak yarların üstüne kadar mahallelerini yayar. Liman kesimi dışında Şehrin ana kitlesi yarlar üstünde kalır ve denizle doğrudan doğruya temasa gelmez.
Sözü edilen sırt üzerinde elverişli bir yerleşme zemini bulunmuş ve dik yamaçlı vadiler arasındaki saha kolaylıkla tahkim edilebildiği gibi, şehrin doğu ucunda da karayele karşı bir dereceye kadar koruyucu bir iskele oluşmuştur.
Tabakhane ve Köprüsü
Trabzon morfolojisi üzerine önemli bir makale neşreden Prof.Dr.Ahmet ARDEL, Trabzon civarının genellikle bir yayla olduğunu, güney-kuzey doğrultusunda akan dereler tarafından oldukça parçalandığını belirttikten sonra morfolojik yönden Trabzon'u üçe ayırır :
1- Değirmendere deltası bir tarafa bırakılırsa geri kalan kısmı koyu renkte nefelinli andezit tüflerinden teşekkül eden sahil bölgesi. Zağnos, Kuzgundere, Değirmendere bu bölgede önemli gedikler meydana getirmişlerdir.
2- Kıyının arkasında birbirinden dikliklerle ayrılmış denize doğru hafifçe eğik yüzeyler arz eden taraçalar bölgesi... Trabzon Şehri bu taraçalar üzerinde kurulmuştur.
3- Ortalama yükseltisi 200-250 m arasında olan tepeler bölgesi (Boztepe, Telsiz tepe, Soğuksu ve Zafanoz sırtları). Kısmen düz ve kısmen de dalgalı durumda olan bu tepeler yer yer çıplak ve yer yer ağaçlarla kaplıdır. (Prof.Dr.ARDEL, Ahmet-Trabzon ve Civarının Morfolojisi üzerine Gözlemler, Türk Coğrafya Dergisi, 1. yıl 1.Sayıdan ayrı basım, Ankara-1943)
bugünlerde epey haksızlığa uğrayan şehir. Tamam lokal sorunlar vardır ama bu tüm şehri töhmet altında bırakmak nedir anlamak güç. alparslan arslan'ın menşeisini kaç kişi biliyordur ki? Eğitimi doğru dürüst almamış , işi gücü olmayan her kişi memleket farketmeksizin potansiyel tehlikedir , bunu unutmamakta fayda vardır.
sanırım artık aklı başında trabzonluların ( sayılarının az olmadığını biliyorum) trabzon gençliğine el atması gerekiyor. eğer böyle yapar ve trabzon'u dışlarsak trabzon'daki gençleri radikalliğe yönlendiririz ve trabzon tetikçi yetiştirmekle anılır.
doğası itibariyle güzel olan bir şehir.
aynı zamanda tarihi bir güzelliğe de sahip olan ancak yobaz insan sayısını fazla olmasından dolayı insanı hayattan soğutan şehir.
kız erkek fark etmeden her an her türlü laf yemeniz mümkündür.
ayrıca öğrencinin de düşman gibi görüldüğü bir şehir olma özelliği de taşımaktadır.
milliyetci duyguları yuksek olan sehrimdir, bazen fazla tepki gostermektedir insanları ki bu turkiye sevdaları yuzundendir gerceklestirilen suikastler tabi ki igrenc ve kabul edilemezdir boyle bir mantık da aynı sekilde, tepki bu sekilde olmamalıdır ama bunların dısında ulkelerine gercekten bagli olan insanlar cogunluktadır ve bu insanlar sosyalizm adı altında boluculuk yapan insanlardan nefret ederler sen eger gelip bu insanların ortasında ustu ortulu bir sekilde boluculuk yaparsan amacın farklıysa buna tepki gosterirler. kafatascı da degilim sadece ulkemi seviyorum trabzonlu olmaktan da gurur duyuyorum.
cinayet işleyerek devlete karşı gelen kişi öz oğlu da olsa onu ihbar edip yakalattıran halka sahip şehir. 20 tane asker öldüren ilk kez gördüğü insanı evinde saklayacak halka sahip olmayan şehir. kanını taşımaktan her daim gurur duyacağım şehir.
tayadlılara linç girişiminin olduğu sene bu kentin valisinin vatansever gençlerin hassasiyetine vurgu yaptığı ve o sene yılın valisi seçildiğini düşünürsek rahip cinayeti failinin de hrant dink suikasti failinin de bu şehirden çıkması çok da tesadüf değildir. şiddete meyilli gençleri delikanlı hassasiyeti göstermekle taltif ederseniz olacağı budur.anadolu'nun başkaldırışını simgelerdi bir zamanlar bu kent futbolla da olsa. şimdi anıldığı şeylere bakın ve biraz utanın trabzon'u bu hale getirenler.