Asalak olarak yaşarlar. Bir türü,kedilerin bağırsaklarında asalak olarak yaşar ve burada ürer. Yumurtalarının bulaştığı hayvanların etini yiyen kedilere bulaşırlar. Kedinin dışkısıyla atılırlar ve insana da sindirim sistemi yoluyla bulaşırlar. insanda,"toksoplaszmozis" denen hastalığa yol açarlar.Bu hastalık,kısırlığa ya da gebelerde düşüklere neden olur. HAstalığı geçiren kişiler bağışıklık kazanır.
sadece kedigillerin bağırsaklarında üreyebilen tek hücreli parazittir. dünya nüfusunun üçte biri tarafından taşınır ; toksoplazmoz hastalığının sebebidir. bağışıklık sistemi baskı altında olan insanlarda çeşitli enfeksiyonlara yol açabilirken, sağlıklı insanlarda savunma amacıyla kıvrılarak kas ve beyin dokularında birikme eğilimine girebilmektedir. 1900 lerde keşfedilmesine rağmen, 1990 ların ortalarından bu güne etkileri üzerine çalışmalar yapılmaktadır.
zarara uğrattığı yönler :
- tepki verme süresini uzatması hasebiyle trafik kazalarına yol açabilmektedir.
- dopamin gibi kimyasalların salgısını artıran kistler sebebiyle kişilik değişimlerini tetiklemektedir.
- hamile kadınların iyi yıkanmamış salata ve kirli çöp kutuları ile olan temasında kötü sonuçlar doğurabilmektedir.
- beyin kanseri, şizofreni gibi tehlikelere sebebiyet verdiği düşünülmektedir.
bu paraziti barindiran canlilarda kedilere daha iliman yaklasildigi tespit edilmis. bir deneyde saglikli farelerin odadaki kediden kactigi, toxoplasma li farelerin kedilere yaklastigi gozlenmis.
cok kedi seven insanlarin da sisteminde bulunabilecegi dusunuluyor.
toxoplazma gondii, tek hücreli parazit bir organizmadır.
parazitin Yaşaması için en ideal ortam kedilerin bağırsakları olsa bile, herhangi bir sıcakkanlı hayvanın bağırsaklarında da yaşayabilir.
fakat parazit sadece kedilerde çoğaldığı için kedigiller familyasındaki canlılar parazitin nihai konukçularıdır.
az pişmiş ve bozulmuş etleri yeme sonucu; kirlenmiş suların tüketimi, yıkanmamış meyve ve sebzelerin yenilmesi sonucu parazit insanlara da bulaşabilir.
t gondii, ‘’toksoplazma’’ adı verilen (grip benzeri semptomları ve kas ağrılarını tetikleyen) bir hastalığa sebep olur.
yine de t gondii ile enfekte olan hastaların çoğunda herhangi bir semptom yaşanmaz.
Tokoplazma hastalığının bazı formları ise bağışıklık sistemi zayıflatır; beyin,göz ve vücudun diğer organlarına zarar verir.
hanover’de bir tıp okulunda bilim insanlarının yapmış oldukları çalışmalar neticesinde, t. gondii’nin anti kanser özelliklere sahip olduğu belirtilmiştir.
bağışıklığı zayıflamış olan kanserli hastaların vücutlarının içerisine bu parazitin canlı suşlarını enjekte etmek güvenli bir metot değil. çünkü t gondi vücuda girdiği zaman yayılabilmesi için replike olması yani kendisini çoğaltması gerekir.
aslında bilim insanları cps olarak adlandırdıkları mutant bir t. gondii yaratmışlar.
Bu mutant parazit vücutta replike olamayan bir parazitmiş.
Bu yüzden kanser aşıları üretmek için güvenle kullanılabilirmiş.
parazit, insan vücuduna girdiği zaman, sitotoksik t hücreleri gibi kanserle etkili bir şekilde savaş veren hücreler respons olarak üretilir.
kanser, vücudun bağışıklık sistemini iş göremez hale getirmesine rağmen, mutant t gondii vücutta sekteye uğramış bağışıklığın tekrar düzenli çalışmasına yardımcı olur.
kötü huylu yumurtalık ve cilt kanserli laboratuvar farelerinde yapılan cps aşı denemeleri sonucu , farelerin yaşam ömrünün uzadığı görülmüştür.
bu çalışma, kedi dışkılarından elde edilip değişime uğratılan t. gondii’nin ilerde kanser tedavisinde kullanılacağına işaret eder.
ancak cps insanlar üzerinde test edilmeden önce, mekanizmalarının çok iyi bir şekilde araştırılması gerekir.
tv lerde yayınlanıp korku yaratan "kediden bulaşan hastalıkla (toksoplazma) kör olan 2 kadın" haberinden sonra kedi besleyenler internette kedi beslemenin sağlık açısından sorun oluşturmayacağına dayanak arayıp, konuyu canlıları sevmemek, kedi düşmanlığı, hatta orta çağ avrupasından temel alan kedi düşmanlığı gibi konulardan bahseder. bu yazılardan birisi epeyce popüler sanırım. önce yazıyla ilgili ana tespitlerimi aktarayım. sonra yazıyı kopyala-yapıştır yapacağım. aslında yazıda bazı ufak tefek noktalar daha var. ama onlara değinmeyeceğim.
yazıdaki bazı kısımlar ve onlarla ilgili tespitlerim (parantez içleri tarafımdan yazılmıştır):
Hastalığın kedilerle olan ilişkisi keşfinden 60 yıl sonra ortaya konabilmiştir. Buna göre Toksoplasma etkeni sedece kedilerin bağırsak hücrelerinde üreyebilirler. Başka bir yer veya canlı üzerinde üreyebilmeleri mümkün değildir. (hastalığın tek kaynağı net olarak kedi)
Kediniz enfekte olsa bile kumunu her gün değiştirirseniz hastalığın bulaşması engellenebilir (her gün kumunu değiştirebiliyor musunuz bilmem)
Bırakın ev kedilerini sokakta yaşayan fare ve çiğ et yiyen yetişkin kediler bile hastalığı çok önceden geçirmiş olurlar ve insanlar için tehlike taşımazlar. (nasıl yani?? Sonuçta önceden ya da sonradan, her kedi hayatının bir döneminde enfekte oluyor ve dolayısıyla tehlike taşıyor)
Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre 1000 kedinin sadece 3 ünün enfektif yumurta saçtığı belirlenmiştir (türkiyede evde beslenen kedi sayısının 3/1000’i 15.200 kedi ediyor. tabi yanlış hesaplamadıysam. Sokak kedisi sayısıyla ilgili bir rakama rastlayamadım. Ama muhtemelen ev kedilerinden pek de az değildir. Hatta daha çok bile olabilir. Türkiyede yaklaşık 30.000 enfektif kedi var desek doğru olur mu acaba?)
Toksoplasma kedilerde olduğu gibi insanlarda da bir kez yaşanır ve sonrasında ömür boyu sürecek bir bağışıklık gelişir. Hastalığa yakalanan insanların % 90’nında hiçbir belirti görülmez (ihtimali nedir bilmem ama görme yetisini kaybeden iki kadının haberleri televizyonlarda yeni yayınlandı ve tabi bir de hamile kadınlar var.bu kısımda bunları atlamış)
Ülkemizde çiğ etin özellikle koyun etinin en yoğun tüketildiği ve tahminen evlerde kedi besleme oranının da en az olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinde hastalığın görülme oranı % 80’lere ulaşmaktadır. (hastalığın sadece kedi bağırsak hücrelerinde ürediğini düşünürsek kedi besleme oranı son derece düşük bir bölgede bile her yerde bol miktarda hastalık etmeni var demektir. Tamam çiğ et yiyorlar ama bu hayvanlar bu toksoplazmayı nereden alıyor?? Az miktarda kedi bile yetiyor demek ki? Tıpkı koyunların yeşilliklerden hastalık kapması gibi bizim de özellikle salata ve et konusunda hem yediklerimiz hem de kullandığımız malzemelerde hijyene çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü sevgili kedilerimiz yeşillikler içerisinde hacet gidermeye bayılıyorlar sanırım yani kedi beslemesek bile kurtulamıyoruz)
Çek Cumhuriyeti’nde yapılan bir çalışmaya göre kanında toksoplazma seropozitif hastalığı atlatmış, (bağışık) olan kadınların erkek çocuk doğurma olasılığı % 72.( peki düşük yapma oranı kaç? Bu konuyu doğrulayan başka araştırma var mı? Ayrıca bu araştırma sonuçlarını çeklerin genleri de etkilemiş olabilir. Tıpkı ingilterede yaşayanların doğal seleksiyonla deli danaya dayanıklı genlere sahip olma oranlarının yüksek olması gibi)
Kediyi hiç dışarı çıkarmaszan, iyi pişmiş mama yedirirsen risk olmadığını iddia ediyor. Yazının kayda değer yeri burası. Geri kalan kısmı riskin düşük olduğunu pek çok örnekle ispatlamaya çalışarak, olayı önemsizleştirme çabası bence :D
Unutmadan; yazıda tepki verme süresini uzatması hasebiyle trafik kazalarına yol açabildiği, dopamin gibi kimyasalların salgısını artıran kistler sebebiyle kişilik değişimlerini tetiklediği gibi kimi iddialara hiç değinilmemiş
Dünya tarihinde kedi ve kedi severlere yapılmış en büyük kötülük nedir diye düşünülünce ilk akla, Ortaçağ Avrupasında kilisenin önderliğinde uygulanan katliamlar gelir. Bu dönemde kedilere şeytan gözüyle bakılır, onlara bakan kadınlara da cadı diyerek inanılmaz işkenceler yapılmıştır. Fakat kedi ve kedicilerin maruz kaldığı ve etkileri düşünüldüğünde, çok daha yaygın ve yıkıcı olan bir haksızlık daha vardır. Üstelik diğeri geçmişte kalırken, şimdi okuyacağınız yanlış inanış hala devam etmektedir.
<Birçoğumuzun duyduğu, kısmen bildiği ve hatta korktuğu hamile kadınlarda düşük yaptığına ve kedilerce bulaştırıldığına inanılan bir mikroorganizma, Toksoplazma. Bu hastalıkla ilgili gerçekleri yazmadan önce şunu belirtmeliyim ki nasıl kediler şeytan değildiyseler adı geçen hastalığın insanlara bulaşmasının asıl nedeni de kediler değildir. Ama üzülerek görüyorum ki, günümüzde kedi düşmanlığının temel kaynağı bu hastalıktır. Bu düşmanlık, Ortaçağ’da yobaz papazlarca yayılırken, günümüzde bu misyonu, bilgisiz ve kedi sevmeyen kadın doğum uzmanı doktorlar devralmıştır (burada hamile kalan kadınlardan kedilerini evden uzaklaştırmasını isteyen hekimler kastedilmiştir). Hekimlik hayatım boyunca bu hastalık hakkında bilinen yanlışlar yüzünden birçok kedi sever aile hekim ve mahalle baskısı yüzünden, doğacak bebekleri ve kedileri arasında tercih yapmaya zorlanmışlardır. Buna ek olarak hamile kadınların yakın çevresindeki kedili ev ve mekanlara gitmek istemeyişi de birçok sosyal probleme neden olmuş, gereksiz küskünlükler yaşanmış ve yaşanmaktadır. Hamileliklerinde kedilerden korkutulan kadınlar hayatları boyunca bu korku ile yaşıyorlar ve bunu çocuklarına aktarıyorlar. Özellikle kız çocuklarında gelişen kedi fobisi bu yolla nesiller boyu devam edebiliyor. Aynı Ortaçağ’dan gelen kara kedinin uğursuzluğunun günümüzde de devam etmesi gibi. Umarım bu makale bu konuda kafamızdaki sis perdesini dağıtır ve kedilerin ve kedi severlerin haksız yere suçlanmasını engeller. Haksız diyorum çünkü hastalığın insanlara bulaşması ile kedilerin ilişkisi yok denecek kadar az. Sonraki sayfalarda anlatacağımız gibi bulaşma olsa bile bunun hamile kadınlardaki etkisi çok az hatta duruma göre faydası bile olabiliyor. Bu ne demek derseniz biraz sabredin ve satırları okumaya devam edin. Artık bu mikroorganizma kimmiş onu bir tanıyalım.
Bilimsel adı Toksoplasma gondii olan ilk kez 1908 yılında (günümüzden 100 yıl önce) Tunus ta, Nicolle ve Manceaux adlı araştırmacılar tarafından kemirgen bir hayvan olan Ctendactylus gondinin organ ve dokularında bulunmuştur. Sonraki yıllarda yapılan araştırmalar sonucu ekvatordan kutuplara kadar tüm dünyada, insan dahil birçok omurgalı hayvan türlerinde de hastalık yaptığı belirlenmiştir. Hastalığın kedilerle olan ilişkisi keşfinden 60 yıl sonra ortaya konabilmiştir. Buna göre Toksoplasma etkeni sedece kedilerin bağırsak hücrelerinde üreyebilirler. Başka bir yer veya canlı üzerinde üreyebilmeleri mümkün değildir. işte kedilerin hastalığın yayılmasındaki sorumlulukları burada başlar ve biter.
Hastalık insanlara ve kedilere dört temel yolla bulaşır;
Birincisi enfekte kedilerin dışkıları ile atılan yumurtaların ağız yolu ile alınması (insan kedi), ikincisi ise doku kisti olan kuş ve kemirgenlerin (kedi) veya etlerin çiğ yenmesi ile (insan kedi), üçüncüsü enfekte hayvanların sütlerinin çiğ içilmesi (insan kedi), veya kan nakli (insan) ile ve son olarak ta enfekte anneden (insan kedi), yavrusuna göbek kordonu ile olur.
Kediler paraziti ağız yolu ile aldıktan 1-2 hafta sonra yumurtalarını saçmaya başlarlar. Dışkıları ile atılmaya başlanan parazit yumurtaları uygun şartlarda 2 ile 4 gün arasında enfeksiyon yapabilme gücüne erişirler. Bu süreden önce böyle bir yetenekleri yoktur. (Kediniz enfekte olsa bile kumunu her gün değiştirirseniz hastalığın bulaşması engellenebilir). Parazit yumurtaları kedilerce 1 ile 14 gün süreyle atılabilir. Sonrasında vücutları bağışıklık kazanır, oluşan bağışıklık parazit yumurtası atılımını engeller ve ömür boyu bu devam eder. Bu şu demek, bir kedi hayatı boyunca bir kez enfektif oluyor ve paraziti en fazla 2 hafta saçabiliyor. Bırakın ev kedilerini sokakta yaşayan fare ve çiğ et yiyen yetişkin kediler bile hastalığı çok önceden geçirmiş olurlar ve insanlar için tehlike taşımazlar. Avrupa&da yapılan bir çalışmaya göre 1000 kedinin sadece 3 ünün enfektif yumurta saçtığı belirlenmiştir.
<Gelelim hastalığın insanlardaki seyrine. Toksoplasma kedilerde olduğu gibi insanlarda da bir kez yaşanır ve sonrasında ömür boyu sürecek bir bağışıklık gelişir. Hastalığa yakalanan insanların % 90nında hiçbir belirti görülmez. Kalan % 10da ise hafif ateş ve halsizlik görülür ve çoğunlukla tedavi olmadan atlatılır. Ülkemizde çiğ etin özellikle koyun etinin en yoğun tüketildiği ve tahminen evlerde kedi besleme oranının da en az olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinde hastalığın görülme oranı % 80’lere ulaşmaktadır. Çiğ olarak tüketilen koyun eti ve sütü hastalığın bulaşmasında temel rol oynamaktadır. Yine bu tür etlere ve etle bulaşık mutfak aletlerine temas sonrası hijyen kurallarına dikkat edilmemesi etkenin bulaşmasına sebep olur. Sığırlarda ise etken çok kısa süre canlı kalmakta ve etlerinde doku kistlerine nadiren rastlanmaktadır. Diğer önemli bulaşma yolu da çiğ olarak tüketilen sebze ve meyvelerdir. Bunların enfekte yumurtalarla teması ve sonrasında iyi yıkanmadan yenmesi durumunda hastalık bulaşabilmektedir. Özellikle dışarıda yenilen salatalar risk oluşturmaktadır.
Diyelim ki yukarıda anlattığımız bu kurallara uymayan ve sokaktaki yavru kedilerle devamlı temas halinde olan bir kadınsınız ve hastalığı kaptınız. ileride bebek sahibi olmak isterseniz büyük bir ihtimalle oğlunuz olacak. Evet yanlış duymadınız Çek Cumhuriyetinde yapılan bir çalışmaya göre kanında toksoplazma seropozitif (hastalığı atlatmış, bağışık) olan kadınların erkek çocuk doğurma olasılığı % 72. 1996 ve 2004 yılları arasında 1803 hamile kadını inceleyen Çek bilim adamları parazitin kadınların bağışıklık sistemini ve fiziksel parametreleri etkilediği ve bu şekilde erkek embriyoların hayatta kalma olasılığını arttırdığını belirtiyorlar.
Son olarak olasılıklara göre hamilelikte kedimiz ve kendimiz için uymamız gereken kurallara değinelim. Bunu belirlememiz için öncelikle hem anne adayının hem de kedimizin toksoplazma testi yaptırması gerekiyor. Toxoplasma testi her ikinizde pozitif çıktı ise korkacak hiçbir şey yok bebeğinize erkek ismi aramaya başlayabilirsiniz. Sizde pozitif kedinizde negatif ise yine problem yok. Korkmayın kedinize bir şey bulaştırmazsınız. Sizde negatif kedinizde pozitif ise kedinizden size hastalık bulaşma ihtimali yok ancak daha önce anlatılan çevresel faktörlere dikkat etmelisiniz. Her ikinizde negatif ise daha dikkatli olmamız gerekiyor. Öncelikle kedimizin dışarı çıkmasını engellemeli ve fare yakalamasını yasaklamalıyız. Çiğ et özellikle koyun ve keçi etini vermeyiniz. Yine çiğ koyun keçi sütü (tabii bulabilirseniz) içirmeyiniz. Bunlara pek dikkat edemeyeceğim derseniz kumunun 24 saatte bir değişmesini sağlayın. Mümkünse siz yapmayın, yaparsanız mutlaka tek kullanımlık eldiven kullanın (gerçi sizinki sokağa çıkıyorsa buna pek gerek kalmaz). Tüm bu uyarılar çoğunluğu oluşturan, evden sokağa adımını atmayan ve bırakın çiğ eti, kendi özel markasından başka mamayı ağzına koymayan kediler için geçerli değil tabi ki. Başta da anlatmaya çalıştığım gibi hamilelikte toksoplazma yönünden kedilerin riski yok denecek kadar az, hatta evde kedinin varlığı, doğacak bebeğin sağlığını son derece olumlu etkiliyor (bu konuyu daha sonraki sayılarda ayrıntılı anlatacağım). Bu arada kediniz yok, hamilesiniz ve toksoplazma negatif; o zaman sokaktan yavru kedi almak için iyi bir dönem değil
tüm türkiye de 2 kişiden biri bu parazit ile karşılaşmış yani enfeksiyon geçirmiştir. tüm gebeliklerden sonra doğumda enfeksiyon yapma oranı 3-4/ 1000 dir. bu enfeksiyonların çok azı ( immun yetmezlik-hiv vb nedenlerle ) ağır doğuştan hasar yapar. o kadar az ki olgu sunumu şeklinde yayınlanır.
bir başka hastalık olan anjin sebebi streptokok pyogenes ise sadece insandan insana geçer ve yılda dünyada 500 bin yeni akut romatizmal ateş oluşturur ve bunların 300 bini kalbi tutan kardit ile ilerde kapak değişimi ve endokardit dediğimiz kalp enfesiyonuna aday hale getirir.
yani bir canlıyı seversin sevmezsin ayrı ama çok nadir oluşturduğu hastalıklar için dışlamak gerekirse önce kendimizi insanlardan soyutlamalıyız. ( tüberküloza girmedim bile )