Horasan'da ibn-i süleyman bin yetenek(h.b.s.y.)adında bir zat varmış.gece gündüz demeden çalışır,yinede yarı aç yarı tok yaşarmış.Bir gün hiç iş bulamamış yere oturup eline bir dal almış ve başlamış onunla yere bişeyler çizmeye,öyle çoşmuşki öyle kendinden geçmişki üstüne birden düşen gölgeyle irkilmiş.Bir an bocaladıktan sonra korkuyla kafasını kaldırdığında bir adam görmüş zaten tırsak olan bu zat,uzun cübbeli ak sakallı adamla gözgöze geldiğinde fındık kadar kaçırmış(korkudan altına sıçtığında kullanılan ve leblebiden büyük cevizden küçük ölçü birimi)veya kimi zümrelerce vermiş altına kakayı die de tarif edilebilir herneyse
ak sakallı sormuş ya ibni sülüman ne yapmaktasın?ibni-i süleyman (h.b.s.y.) titreyerek cevap vermiş.
hiçç olesine karalıyordum
bunun üzerine ak sakallı zat büllüğünü huşu içinde çıkarıp resmin üzerine işemiş ve gitmiş.
yerinde kala kalan ibni-i süleyman bin yetenek (h.b.s.y.) bunun ne anlama geldiğini anlamadan yere oturmuş ve fark etmeden yeniden bişeyler çiziktirmeye başlamış,aynı adam yeniden yanında belirmiş huşu içinde,ve yine çıkarıp işemeye başlamış seken damlalardan kendisini kurtarmaya çalışan ibn-i süleyman onun sanat eleştirmeni olduğunu anlamış ve o an hayatın anlamını kavramış.rivayete göre derlerki geçme namık kemal köprüsünden BORÇ Yiğidin kamçısıdır ve işten değil dişten artar.