**gol oldu!!
--nah gol oldu.gol değil
**doğru gol değil.!!boruuuuu!!!
Yukarıdaki tartışma gerçekleştirilmezse gelenek tamamlanmamış olur. Tartışmanın olmazsa olmaz noktasıdır.
Aslında topun sahibi önemli değildir. Sonuçta kararı, en güçlü otorite verir ve oyun devam eder.
Gol mü değil mi diye kıyameti koparan olaydır. iki takım birbirine girer hatta yumruk yumruğa kavga bile çıkabilir. Son noktayı koyan mahallenin yaşça büyüğü bir abisi veya tarafsızca maçı izleyen bir izleyici olur.
Birde aşırtma golde kıyamet kopar malum üst direk yok.
18. Taçtan kendi önüne atıp başlatılınca, taç değişirdi.
19. Maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı.
20. Maçlarda eğer iddia varsa ödüller genel olarak Algida Max, eskimo, meybuz, 2,5 litrelik kola vb. ürünlerden oluşurdu.
21. Pas vermeden sadece çalım atarak gol atılırsa sayılmazdı.
22. Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... Büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen tuvalete de mi böyle gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı.
23. Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. Topu ilk kim kaparsa o takımda başlardı.
24. Gol olduktan sonra eğer tartışmalar olursa ve golü yiyen takımın bir oyucusu golü kabullenirse rakip takım direk o kişiyi yüceltip "adamın gol diyo" diyerek golü alırlardı. Golü kabullenen kişi de kaleye veya defansa alınırdı.
25. Varsa hakeme yapılan en dolu dizgin hakaret: "hakeme gözlük, eline de sözlük" tü.
26. Oynayacakların sayısı eğer tek ise, güçsüzlerden biri devre değiştirerek gönlü alınırdı.
27. Penaltılarda eğer takımınız açık ara farkla öndeyse kaleciye vurdurulurdu. Ama en güçlü forvetiniz penaltıyı kullanacaksa, hemen rakip kalecinin gönlü alınırdı: "Merak etme olm, teknik vuracam."
28. Sabit bir kaleci yoksa 2 golde bir veya dakika usulü oyuncular aralarında değişirdi. Kalecilik sırası "Sonum bir Allah" diye kim başlarsa o kişiden geriye sayılırdı.
29. Dizde veya ayak ucunda top sektirerek de sıra belirlendiği olurdu (genellikle 9 aylık veya 21 aylık gibi oyunlarda). Bu durumlarda ilk sektirmek isteyen "Birim bir Allah, kırmızı bayrak, yeşil kitap" derdi.
30. Kaleci oyuncu kavramı vardı. Takımların genellikle iyi oyuncuları bu kutsal göreve kendilerini adarlardı.
31. Eğer bir oyuncu faule maruz kalmışsa ama devam etmek istiyorsa, rakip futbolculardan birinin yürümesini dahi bahane ederek: "Adamın devam ediyor." derdi.
32. Milli birlik ve beraberliğimiz mahalle maçlarında başlamıştır. Önce maçlar yapılır... Centilmenlik skora yansımazsa sopalar, taşlar konuşurdu.
33. Atan alır spor vardı. Eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı.
34. Mahallenin abileri kaleci alıştırırlardı ve buna göre puan verirlerdi. Aralarında kavga eden çocukların puanı kesilirdi.
35. Skor ne olursa olsun akşam!? saati yaklaştığında "Golü atan kazanır." kuralı işlerdi.
36. Maçlardan sonra su sırasına girmek ayrı bir davaydı ve mutlaka koşa koşa gidilirdi. Genellikle yaşlı amca veya teyzeler, zemin katta oturanlar bu işin acımasız kurbanlarıydı.
37. El kasti değilse o top direkt kaleye kullanılmaz, "kasti değilki oğlum, gol olmaz." denirdi...
38. Eğer kaleci dahil herkes çalımlanmışsa; o top çizgiye kadar götürülür ya popo dürtmesi yada yere yatıp kafa, burun, alın gibi vucut kısımlarının dürtmesi ile gol atılırdı.
39. Kalecinin degajla gol atabilmesi bir yetenekti fakat gene de gol sayılmazdı. Karşılıklı atışmaların sonunda yoldan geçen herhangi biri hakem yapılırdı ve sonuca o karar verirdi.
40. Para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı,kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlaması yöntemi ile karar verilirdi.
41.Kaleler taştan olduğu için atılan şut önce defansa çarpıp sonra taşın üstünden geçtiyse şutu atan takım gooll diye yaygara çıkarırdı.Rakip takımın gol değil kale üstü cevabına,gol yoksa korner o zaman ver topu diyerek racon kesilirdi
biz zamanında büyük kavgalar yaşardık bu boktan sebep yüzünden. sonra ürettiğimiz bir çözüm az da olsa işe yaradı. top taşın üstünden geçtiği zaman biz topu sanki direkten dönmüş gibi
hayal ederdik, kaleci de topu eliyle taşın üstünden geri atardı direkten dönmüş misali ve hiç kavga yaşanmazdı.
1980 li yıllarda,çocukluğumuzun haylaz zamanlarında mahalledeki toprak yolda yaptığımız maçlarda en çok kavga çıkmasına sebep olan mahalle futbolu sorunsalı. yok efendim gol dü değildi tartışmaları daha sonra taşlı sopalı kavgaya dönüşürdü. fakat kendi içimizde yaşadığımız çok ilginç ikilemlerde vardı. eğer o top bizim attığımız bir şut neticesinde taşa çarptıysa hemen " gol olum iste mis gibi hem de " derdik. ama rakip yapmışsa bunu iki dakka önce "mis gibi olan" durum " ne golü olum direğe çarptı çıktı" olurdu. ahhh çocukluğum. mazi kalbimde ince bir sızıdır..
aslında çözümü çok basit hadise. bende de olurdu böyle hadiseler. o taş direk değil miydi? sadece o taşın bulunduğu hacim direk değildir, o taşın hizası hubble uzay teleskobu'na kadar direktir. sonuçta top direkten dışarı çıkmıştır muamelesi yapılır. ha tabi kavga etmek güzeldir o ayrı.
-hadi be direk oldu mınıski.
+yok olum gol lan gol. ebenin mına gol. nereye gol. hubble teleskopu nerde, bizim top nerde? baksana bi. pezo! *
üstün hitabet yeteneğimi ve zekâmı kullanarak arkadaşları ikna ediyordum ben. çocuklarınıza lazım olur diye söyleyeyim sözlükçüler, iç tarafa daha yakınsa gol sayın. tam üstünden geçtiyse ya da dış tarafa doğru gittiyse saymayın. taş ufak bir şeyse ve top geldiğinde hareket ediyorsa, onun gittiği yönü esas alın. kaleden uzaklaşıyorsa, goldür.
biz hep böyle yapardık, az uğraşmazdım kabul ettirmek için lan.
karşı taraf atıyor ise korner eder kendi takımından biri attıysa birşey olmaz zaten üç korner bir penaltı eder gerçeğinin ta kendisidir. biz taçı hep kaldırımdan kullandık
sonu muhtemelen golü yiyen takımdan fairplay ruhlu birisinin, golü kabul etmesiyle birlikte rakip takımın hep bir ağızdan " adamın da gol dedi, adamın kabul etti banane" çığlıklarıyla biter.
"adamın gol dedi" olayının başkahramanı bendim birgün. top bizim kalenin taşının üzerinden geçti, karşı takım "gol" diye seviniyor, bizimkiler "gol değil" diyor, ben "gol" dedim demez olaydım, karşı takım "adamın gol diyo" der demez, ben önde, bizim takımın ağır abisi arkada oturduğumuz lojmanı turladık, "gel lan buraya" şeklinde kovaladı durdu, "oynamıyon lan sen" dedi canıma minnet eve kaçtım.
sonra o abi ile barıştık(ismini hatırlayamadım şimdi, ama siması çok net hafızamda), bana şunu dedi "oğlum gol bile olsa öyle durumda takımını yanlız bırakmayacan, evet goldü ama sen takımını satıyon olmaz canım" dedi, ben de o gün birşey demedim sıkıysa de yine kovalayacak.
tam bir yukarı tükürsen sakal, aşağı tükürsen bıyık durumu yani.
(bu arada yıllar sonra burada tekrar belirtiyorum, pozisyon goldü...)
bir gün mahallede maç yapıyoruz.bizden biraz daha iyi oynayan bir arkadaş vardı. kaleci sorununu çoğu insanın yaptığı gibi biz de "2 gol yiyen çıkar" formülü ile çözmüştük ve sıra bendeydi. neyse bu arkadaş uzaktan şut çekti ve top aynen bu şekilde taşın üstünden geçti. dakikalarca süren tartışmalardan sonra topun auta çıktığı konusunda anlaşmaya vardık ama arkadaş çok hırslanmıştı. top tekrar ona geçtiğinde herkesi çalımladı uzaktan sert bir şut ve yine bir gol. işte tam bu an hırs yapan bu arkadaş şortunu tamamen indirdi ve herkese(artık sadece bana mı herkese mi bilemiyorum ama varın siz böyle bilin) hareket çekti. işte bu başlıkta böyle bir anım var sözlük. siz siz olun bırakın varsın gol olsun. böyle daha mı iyi oldu?