latin amerika'da dünyada oldukça ses getirmekte olan bir harekettir. hareketin adı mst(mouvement sans terre) yani topraksızlar hareketi .
hareketin temelleri neredeyse 500 yıl öncesine dayanmakta ancak bu kadar ön plana çıkışı günümüze rastlamaktadır. toprak sahipleri ve devlete karşı oldukça etkin durumdalar.
topraksızlar hareketi gücünü daha çok örgütsel sağlamlığından ve siyasi arenada oluşturduğu yankı sayesinde toprak, baskı ve toplumsal adalet kavramlarını düşündürtmesinden alıyor. devlete ya da toprak sahiplerine ait arazileri bir gece aniden istila ederek ve fakat bunu adeta bir şölen havasında gerçekleştirerek toprağı ve üretimini ele geçiriyorlar. bu işgal sonrası toprak sahibine kira ödeyenleri de mevcut olmakla beraber hiçbir şekilde kira ödemeyen topraksızların da olduğunu belirtmekte fayda var. bu hareketin temel hedeflerinden biri toprak reformunun gerçekleştirilmesi. bugün bu konuda vatikan toprak reformu olması yönünde düşüncelere sahiptir. bugün 5 milyon aile topraksız ve aslında bu hareket gücünü topraksızlardan alması nedeniyle bu kadar güç sahibi durumda.
hareket kendi içinde pramit bir örgütlenme modeli çiziyor. yani tepeden tırnağa hiyerarşik bir örgütlenme ancak belirtmekte fayda var mst bu şekilde demokrasiyide oturtma işlevi görüyor. en tepede yer alan genel kurul mst'nin kendi kararnamelerini oluşturarak toplumsal hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. bu kurallara uymayanlara ise kınama ve kamptan ihraç edilmeye kadar türlü cezalar veriliyor. hareket içinde kadın da ön plandadır. yani mst kadını geri plana iten ve onun sözüne ve fikirlerine değer vermeyen bir örgüt değildir. hatta hareketin üst kademelerinde oldukça fazla kadın bulunmaktadır.
yerleştikleri topraklar üzerinde kurdukları kamplar da çeşitli kültürel eğitimler alıyorlar ve bu kamplarda binlerce kişinin karnı doyuyor. yerleştikleri topraklar az verimli olsa da onlar azami ölçülerde ürün yetiştirebiliyorlar bu topraklarda. sonra kendi aralarında birleşiyorlar ve tarım makineleri alıyorlar. stoklama ve nakil işlemlerini gerçekleştiriyorlar. sonra kooperatifleşiyorlar. böylece kendilerine yeni bir pazar oluşturuyorlar. mst neo-liberalizme karşı ana muhalif oldu.
pek çok örgütün karşı çıktığı kapitalizmi de aslında içinde barındırmasına rağmen mst karşı çıkıtğı şeyi reddedip herhangi bir şekilde onu üreten şartlardan faydalanmamaktadır. mst'nin en önemli özelliklerinden biri bu. mst'de bürokrasi söz konusu dahi değildir ve mst güçlü bir ahlak duygusunu içinde barındıran ve bu nedenle özünden hiç kopmamış bir hareket. farklı toplumsal hareketlerin hepsine sahip çıkılıyor ve onlar da bu hareketin içine alınıyor. geleneksel örgütlerdeki gibi araç ilişkilerinin yerine kardeşlik ve dayanışma duyguları da oldukça ön plandadır. mst'nin en önemli amacı ise günün birinde artık bu harekete ihtiyaç duyulmayacak kadar güzel şartların yaratılması ancak şimdilik bu harekete oldukça ihtiyaç var.
"chicago okulu'nun önde gelen bu üç ismi, gözlemlerinde sosyal darwinizm'den esinlenerek kendine özgü bir insan ekolojisi kurarlar. ve bir anlamda insan ekolojisi kuramcılarına dönüşürler."
bu kuramcıların savunusu kentsel yaşamsa sosyalleşme öncesi biyotik bir rekabet sözkonusudur. ancak topraksızlar hareketi'ni incelediğimizde aslında böyle bir rekabetin olmadığı sonucuna varmak mümkün. zira rekabetten de öte aralarında bir dayanışma durumu sözkonusudur. bu bir şekilde çıkar ilişkisi olarak yorumlansa da bu harekete dahil insanlar kendi çıkarlarıyla ilgili olmasa da karşısındakinin çıkarı için de hareket etmektedir. çünkü aralarında kardeşlik duygusu oluşmuştr. burada rekabetten söz edilecekse rekabetin toprak sahipleri ve devlete karşı sürdüğünü söyleyebiliriz.
"yani, şehir ortamında en güçlüler en olanaklı mekânları ele geçirirler, diğerleri de bu güç hiyerarşisi içinde kendilerine düşen yerleri alırlar."
chicago ekolü'nün savunularında biri de yukarıdaki gibidir. bu savunu güçlü sayıf ilişkisinin bir nevi mekana dağılımını özetler ancak topraksızlar hareketi'ne baktığımızda toprak sahiplerine karşı süren bir hareket olduğundan bu savunuya da uymamaktadır.
chicago ekolü'nün diğer bir savunusu kente özgü toplumsal ilişkilerin yüzeysel olduğu fikridir. topraksızlar hareketi özelinde bu savunuyu incelediğimizde karşımıza çıkan tablo daha farklıdır. topraksızlar hareketi'nde bir yere yerleşen ve orada kamplaşan toplum kentsel bir mekan yaratmaktadır ve bu bağlamda onları da kentli varsayarsak aralarındaki dayanışma ve kardeşlik ilişkileri nedeniyle ilişkilerin yüzeysel değil oldukça derin olduğunu söyleyebiliriz.
chicago ekolü'nün ekolojiden insana çevirdiği süksesyon olgusu burada pek söz konusu değildir zira zayıf olan yok olmamakta aksine kendi içinde örgütlenerek çoğalmaktadır. bu çoğalma sonrası daha güçlenerek daha da yayılırlar ve sonrasında süksesyondaki gibi başat hale gelirler ancak sonra kendilerini yok etmezler, başat olma hali süregider.
bir diğer nokta ise chicago ekolü'nde getto tanımına ve davranışına uymayan ve hatta getto'ya yapılan eleştiriye tam manasıyla uyan bir harekettir topraksızlar hareketi. çünkü getto'ya yapılan eleştiri "etnik bir topluluğun, mekânsal ya da toprak bağımlı bir temel olmaksızın da yeniden istikrar kazanıp varlığını (farklı bir biçimde de olsa) sürdürebileceğidir."