bu sabah ciğerlerimi tütünle değil de yeni ba$lamı$ çisilti sonucu nemlenmi$ kara toprak kokusu ile yıkadım ve ilk defa büyükbabamdan miras kalacak arsanın kaç dönüm olacağını , bu sene tarladan kaç kuru$luk ürün hasat edeceğimi değil sade sade toprağı dü$ündüm.
o toprak ki bizi vâr kılan ,
o toprak ki namazımızın ardından bizi kendine uyduran.
aslında onu kurtarmak halâ elimizdeyken , ben fantazilere daldım. gerçekle$mesi an meselesi olan türden fantazilere.
onun yokluğunu dü$ündüm.
toprak yoksa sabahın köründe uykumuzu bölebilecek güzellikte kokan çıtır çıtır sabah ekmeği olur mu ?
toprak olmazsa tüyleri tüylerimizi diken diken etmeye yeten sulu bahçe $eftalileri olur mu ?
o yoksa soğuk ve uzun kı$ geceleri eski tip fırınlı sobamızda karnını çizip közleyebileceğimiz , muhabbetimize katık yapabileceğimiz kestane olur mu?
her şeyin ba$ı ; o olmazsa eski toprakların uğruna kanlarını ve canlarını serpi$tirdikleri vatan olur mu ?
olur mu hah ?
ana , yâr , kızan , vatan.
aslında hepsi kocaman bir yalan.
biz toprağa a$ığız.
kara alanlarının dış kısmını birkaç mm. ile birkaç metre derinlikte saran, organik veya inorganik maddelerin karışımından oluşan, belirli oranlarda su ve hava bulunduran, içinde ve üzerinde canlı bir ortamı barındıran, bitkilere durak yeri ve besin sağlayan ayrışmış zondur. kısaca karasal bitkilerin büyüdüğü doğal bir ortamdır.
Toprak, " ..., toprak içimizden gelen bir yerdi eskiden."
"Toprak" dedi Mr. Ellis "güneşe yeniden başladığımız bir yerdi her ... geceler ... yağmurlar çiçekleri ağırladıktan sonra... Arap kızı damdan bakarken."
"Ama harbe gitti toprak" dedi Mr. Ellis. "ölüleri ağırlamaya."
bazen bir buğday tarlasında hissederiz kalabalığı,
her bir buğday tanesi bir başmışçasına,..
bazen yalnızsındır şehrin orta yerinde
her bir baş bir tane buğdaymışçasına..
sarılırsın rüzgara yıllardır hasret gibi...
bir damla yağmur öper dudaklarından ıslak ıslak...
yar olur sana tabiat,
kimsesiz bile kalsan kara toprak alır seni koynuna...