her gün basıp geçeriz üzerinden ama neden kahverengi diye düşünmeyiz. hatta günün birinde bu çok basit gibi görünen sorular ile karşılaştığımız zaman nasıl da hayattan uzak yaşadığımızı fark ederiz. gelelim cevaba.
hayvanlar ve bitkiler öldükleri zaman toprağın içine doğru süzülürler. bu durum mikrop dediğimiz canlılar için adeta bayram günüdür. bu canlılar karbon temelli ölü hayvan ve yaprakları bir takım özel enzimler ile küçük parçalar haline getirerek sindirime başlarlar. buradaki karbonun bir kısmı bu canlıların hücrelerinde depolanır. bunlar öldüklerinde karbon temelli yapıları toprağa doğru inen ve çürümekte olan maddelere katılır. buradaki karbonun bir kısmı karbon dioksit olarak atmosfere çıkar, kalan kısmı da toprakta kalır. aslında anlattığım her şey karbon döngüsü ile ilgili.
tüm bunlardan dolayı toprakta yaşayan böcekler, hayvanlar ve bitkisel canlılar yüksek karbon hacmine sahiptirler. şimdi karbonun nereden geldiğini anladık ve işin kimyasal boyutuna giriyoruz. karbon polimerler toprakta oldukça fazladır. diğer her türlü madde gibi bunlar da ışığı emer ya da yansıtır. bu karbon polimerler ışık spektrumundaki tüm renkleri emer ve sadece kahverengi yansıtır. bu da bize toprağın genellikle kahverengi olarak görünmesini sağlar.
elbette dünyada sayısız bileşik, faktör ve ortam var. bundan dolayı toprağın içeriği ve çevresel faktörleri değiştikçe rengi de değişecektir.
antalya'da toprağın neden kırmızı olduğunu merak edenler varmış aramızda.
olay şu ki o bölgedeki kayalar demir ya da mangan açısından zengin bir halde demek oluyor.
bu durumda elementler oksitlenir. demir sarı ya da kırmızı küçük kristalleri oluşturur. bu da toprağın bir nebze kırmızı olmasını sağlar.
kısaca demir yönünden zengin olan toprağın kırmızı olma olasılığı oldukça yüksektir.
