toplumsal yıkıma karşı şartlarını yeni bir kampanya ile "Ekmeğimiz, emeğimiz, onurumuz için, haklarımız için birleşelim; 25 Ekim de Halkın Şartlarını Ankara nın meydanlarına taşıyalım" diyor halkevciler.
..............
Biz yoksullaşıyoruz, onlar kârlarına kâr katıyorlar.
Biz borçlarımızı ödeyemez hale geliyoruz, onlar evlerimizi haczediyorlar.
Biz işten atılıyor, çalışacak iş bulamıyoruz, onlar krizi fırsat bilip bizi işten atıyor, fabrikaları kapatıyorlar.
Biz maaşımızı alamıyoruz, onlar bizim yarattığımız servetin üzerinde oturuyorlar.
Biz kadınlar işsiz güvencesiz bırakılıyor, babaya kocaya bağımlı kılınıyoruz, onlar bizi ucuz işgücü deposu ve ücretsiz ev kölesi olarak görüyor.
Biz kendimizin, çocuğumuzun yarınından endişe duyuyoruz, onlar yedi sülalelerine yetecek mal, mülk biriktiriyorlar.
Biz katkı paylı-sınırlı piyasalaşmış özel sağlık sektörüyle baş başa kalıyoruz, onlar sağlık ticaretinden köşeyi dönüyorlar.
Biz paramız yok diye eğitimden yoksun bırakılıyoruz, onlar eğitim kurumlarını ticarethaneye çeviriyor.
Biz başımızı sokacak bir evin derdindeyiz, onlar bu evlere el koyup villa kentler yapma telaşındalar.
Biz her geçen gün yoksullaştırılarak adeta açlığa mahkûm ediliyoruz, onlar tarımımızı ve gıda güvenliğimizi uluslararası gıda ve tohum şirketlerinin kâr hırsına kurban eden yasalar çıkarıyorlar.
Biz tarlamızı ekmek için bin bir güçlük çekiyor, ürünümüzü tarlada bırakmak zorunda kalıyoruz, onlar bizi bankalara borçlandırıyor, haczediyor, teşviklerimizi kaldırıyorlar.
Biz topraklarımızı, sularımızı, ormanlarımızı, denizlerimizi yani hayatımızı kaybetmekten korkuyoruz, onlar siyanürcü maden şirketleriyle, yeni köprü projeleriyle, nükleer, termik santralleriyle, HES leriyle hayatımıza kastediyorlar.
Biz işçiler, köylüler, kadınlar, gençler, yoksullarız!
onlar patronlar, bankacılar, tüccarlar...
Bir ülkede iki dünya
Siz hangi dünyaya aitsiniz?
Hangi taraftasınız?
Halkın mı, sermayenin mi?
AKP hükümeti kimin için çalışıyor?
Kriz kimi teğet geçiyor?
