cidden insan gibi eşit olacaksak olalım ama ben eşitlik meşitlik görmüyorum. harbiden toplumsal cinsiyet eşiliğini savunanlar ukrayna'da 18 yaş ve üstü erkeklerin ülkeden çıkmasının yasak olmasını ve savaşmak zorunda bırakılmalarını protesto ederdi. etmediler mesela. nerede eşitlik nerede insan hakları bilmem ne? cinsiyeti dişi olanlar çıktı, erkekler savaştı yine 2022'de de. hayır konu eşitlikse diye diyorum ben başka bir şeyden değil yani. al sana avrupa al sana eşitlik bilmem ne.
benim düşüncem de zaten bu yönde, ilerde ülkemiz bir savaşın içinde kalsa ailem güvende olsun kendimi düşünmem bile. ama ailem hariç kimseyi düşünmem. kendimi kurtarmaya bakarım gerisinde full. çünkü insanlar iki yüzlü eşitlik konusunda, çıkar konusunda vs. böyle bir devirde odaklanman gereken tek şey aileni ve kendini kurtarmak olmalı. "toplumsal" eşitlik "toplumsal" bilmem ne falan filan bunlar umrunda olmamalı pek. çünkü onlar kendi işlerine ne gelirse onu isteyen destekleyen tipler. ama durumlar gayet açıkken aynaya karşı boks yapan, bedava ped, bayan değil kadın, ümitcan uygun gibi tipler üzerinden feminizm kasılması günümüzde çok komik. ciddiye bile almıyorum. bunlar zaten hep bomboş tipler kendilerine hayırları yok ki iddia ettikleri ancak asla "gerçekten" desteklemeyecekleri eşitliğe ne faydaları olsun.
ortadoğulu barzolara, çomarlara, erkek düşmanı feminazilere, kadın düşmanı incel maskülanazilere dert olan, "sil libiril sipkinlik" diye saldırdıkları, huzurlu, barış içinde, ileri, muasır yaşamın gereği.
bunu dert edinen tip aşağıdaki 2 tipten biridir.
Cinsiyet eşitliği yoktur. Farklı cinsiyetteki bireylerin sahip oldukları cinsiyete has özellikler dikkate alınmaksızın eşit olmaları için uğraşmak esastır. Bir iş için aynı emeği harcamış kadın ve erkek bireye aynı maaşı ödemek, aynı suçu işlemiş bireylere aynı cezayı vermek, sosyal olarak yüklenmiş rolleri model almaksızın hareket edilmesini sağlamak ve herkesin özgürlüğünü eşit oranda sağlamak gibi görüşlerin kişisel olmaktan çıkıp toplumsal kabul olmasını sağlamak gerekir.
birbirinden bu kadar farklı iki cinsin eşitlik adı altında değerlendirilmesi saçmalıktır. cinsiyet eşitliği denilen bir şeyin gerekliliği de yoktur.örnek olarak ilkel doğaya bakmak yeterli olacaktır. zaten toplum akıllı olsa akpyi mi seçerdi.
“toplumsal cinsiyet eşitliği” projesi “dünya nüfusunun 500 milyonun altında tutulması” projesinin bir alt projesidir
“toplumsal cinsiyet
eşitliği” kavramsallaştırılması üzerinden ailenin hedef alındığı, çocuksuz aile, ailesiz toplum
ve kimliksiz, bireyselleştirilerek sürüleştirilmiş bir dünya insanlığı inşa edilmek istendiği görülebilecektir.
içinden çıkılamayan mesele aslında kendi içimizde iki cinsiyetin de varlığını kabul ettiğimizde çözülebiliyor. bunun için tantra da kendini karşı cins ferdi olarak imgeleyip onunla imgelemde birleşme yaşamaktır.
geçmiş yaşamlardaki kişilikleriniz de hala mevcut bedeninizin parçasıdır ve bunlar hem kadın hem erkek neredeyse eşit orandadırlar. bu yüzden kendi içinizdeki karşı cinsi yani anima/animusu kabul etmek ve onunla sevgi ile ilişki kurmak içinizde huzur ve ilişkilerinizde denge ve eşitlik sağlar.
Bulunduğumuz konum ve şartlarda malesef imkansızdır. En gelişmiş olduğu düşünülen ülkelerde bile eşit bir durum olduğu söylenemez. Yüzyıllardır böyle süregelmiş bir durum ancak son bir, en fazla iki yüzyılda çözülmeye çalışılmaya başlamıştır. Gözle görülür bir değişim için daha çok zaman gerekmekte.
yani bu olaya şöyle bakmak lazım: şimdi sırf bir insan kadın doğduğu için aşağılanıyor veya erkek olduğu için fark yapmaz.
yada bir insan sırf cinsiyeti için bazı durumlardan mahrum oluyor ve kendi hiçbir şey yapmadığı halde kendi cinsiyetine karşı olan ön yargılarla boğuşuyor.
yani bunun ne mantığı var?
sırf farklı cinsiyet taşıdığı için kişilerin belli bir zorlamalara maruz bırakılmasının hangi akılla işi var?
bana çok saçma geliyor yani. kadın olmak kadar erkek olmak da doğaldır yani. ikisi de gerekliliktir. ikisine de ihtiyaç vardır. bana cinsiyetçilik çok saçma geliyor yani.
"eşitlik" denince biyolojik farklılıktan beslenen cahil beyinler kadınla erkek eşitse aynı işte çalışsınlar o zaman gibi saçma salak yorumlara giriyorlar. Erkekler kendi içinde tek tip mi ki peki? Erkekler biyolojik açıdan çeşit değil mi? Sonuçta Türkçe'nin yetersiz kaldığı bir noktadan bakıyoruz.
Cinsiyet dediğimiz şey ingilizce'de iki farklı kavrama karşılık geliyor: Gender ve Sex. Sex dediğimiz şey biyolojik cinsiyet: Kadın, Erkek ya da üçüncü tür cinsiyetler. Ancak eşitlik olgusunu tartıştığımız alan "Toplumsal Cinsiyet" anlamına gelen ve tamamen sosyolojik bir olgu olan Gender kavramı ile ifade ediliyor. Ne yazık ki bizde her ikisi de "cinsiyet" ile tanımlandığında cinsiyetler eşit olmaz ki diye sığ bir yorumla karşı karşıya bırakılıyoruz.
Kadını ancak "evde" koruyabilen (en azından öyle bir hava yaratan) bir iktidar, bu alanda bile iki yüzlü. Bugün kadın cinayetlerinin sorumlularının başında kocalar geliyor. Kadın, evden çıkmamalı, gülmemeli, akşam evde olmalı, okumamalı, beş çocuk doğurmalı, malı meli malı meli... bitmiyor bunlar. Cinayetler de. Erkeğin sorumluluğu nerede başlıyor peki? islam'da belki de en önemli püf noktası niteliğinde olan "irade" konusunun muhattabı niye sadece ve sadece kadın oluyor? Niye erkek sorumluluğunu alamadığı organının gücünü kendinde görünce "erkek" oluyor?
Burada üzerinde dura dura söylediğimiz şey, toplumsal cinsiyetin eşitliği, her insanın biyolojik cinsiyetinin ne olduğunun bir önemi olmaksızın toplum gözünde bir insan olarak eşit değer görmesidir istenilen. Ancak son dönemde özellikle genç kızlara yönelik artan bu şiddetin tek bir amacı var: KORKU iMPARATORLUĞU kurmak. Korkutmak ve evlere tıkmak, korkutmak ve kıyafetler üzerinde psikolojik bbaskı kurmak. Kaçırılan yakılan kızların başı örtülü olsaydı, iktidar çıkar "biziiiim başı örtülü kızlarımızaaaaaa..." diye başlarlardı siyasal yorumlarına. Başı açık olunca konu siyasal olmuyor mu? Bu, kızların bunu hak ettiği anlamına mı geliyor? Başı örtülü de olsa açık da olsa bu durum siyasal bir sorundur, sorumlusu siyasal iktidardır. Siyasal iktidar, insanları evlere hapsetmedeni kıyafetleri zorlamadan mevcut tercihlerini istedikleri bir ortamda hür ve güvenlice yaşayabilecekleri bir ortamı sağlamakla mükelleftir. Çözüm diye öne sürülen ikinci öğretim derslerinin öne çekilme fikri sadece ve sadece bağnaz fikirlerin kendilerini meşrulaştırma amacı taşır. Demokrasi, vatandaşlara maksimum güvence ve güven sağlayarak hürce hareket etmelerini vaat eder. Yoksa totaliter toplumlarda evde herkes "huzurla" yaşayabilir. Ama hem ben demokrasiyim deyip hem totaliter yöntemlerle güvence sağlayabiliyorsanız iki yüzlüsünüzdür, en azından bunu kabul edin.
cinsiyet eşitliği erkek kadın eşittir demek değildir zaten. kadın ve erkeğin cinsel yanı hedef alınmaksızın toplumsal yarar, katılım, paylaşım, ceza eşitliği, eşit imkanlarda yaşama hakkı gibi konular yönünden çabalamaktır. yoksa kadın ve erkek eşit olamaz zaten. ancak var olan bu eşitsizlik eksiklik veya fazlalık diye yorumlanamaz. varoluşun temel yasaları alınır. bu da insan üzerinden yapılır. kadında erkete insansa insan gibi yaşamak ikisininde hakkıdır.
önce askerliğini yapacaksın bu konuları sonra konuşacağız tepkisi verilmesi gerekendir. erkeklerin ezildiği, horlandığı, en kötü işlerde çalıştığı, madenlerde diri diri yandığı bir ülkede yaşıyoruz, toplumsal cinsiyet eşitliği erkek hakları sağlanmadan oluşturulamaz.
Türkiye'nin 125. sırada olduğu, "olmayan" eşitliktir. Utanın utanın, kızları orospuluk yapıyor diye aşağıladığınız Rusya Ukrayna bile bizden önde. http://widgets.weforum.org/gender-gap-2014-01/
Fırsatları kullanma, kaynakların ayrılmasında ve kullanımında, hizmetlere ulaşmada bireyin cinsiyeti nedeni ile ayrımcılığa maruz kalmaması/ayrımcılık yapılmamasıdır.
