önce taksim düzenlemesi ve ardından içki yasağı...
karşı çıkanlara sert polis müdahaleleri, yaralanmalar...
dahası, polisle halkın karşı karşıya getirilmesi ve bugün, ilk kez polisle askerin karşı karşıya gelmesi...
halkının hizmetkarı olduğunu her fırsatta dile getiren bir başbakana yaraşan davranışlar mıdır bunlar? bir hizmetkardan beklenen efendisine karşı haddini bilmesi değil midir? o halde bu olup-bitene ne anlam verilebilir?
önceki gün, anayasa mahkemesi başkanı haşim kılıç çok önemli bir açıklama yaptı. anlayabilene elbet!
"Gerilim öfkeyi, öfke de nefret söylemini beslerken diyalog ve uzlaşma zeminini kaybediyoruz sokakta meydanda, okulda, trafikte, medyada hakim olan şiddet ve gerilim geleceğin Türkiyesi'nin en büyük tehlikesidir."
çatışma zeminlerinde problemler çözülemez...
harpler bile savaş bittikten sonra sulh ortamında ve önemlisi masa başında çözülür. baskı, şiddet, orantısız güç kullanımı ile karşı tarafı bir süreliğine sindirebilirsiniz belki ama bilersiniz de, hırslandırırsınız, cesaretlendirir ve gözlerini karartırsınız. sorunları çözülemeyecek yumaklar haline getirirsiniz. nihayetinde bindiğiniz dalları bir bir kesmeye başlarsınız.
"Siyasi ve sosyal tarihimiz anlamsız hayali yüklü düşüncelerle toplumun bazı kesimlerinin hayat tarzına yapılan müdahalelerin izleriyle doludur. Bunlara yeni halkalar eklemek yorgun vicdanları dahada yoruyor. Toplum vicdanı ikna edilmeden atılan adımlar demokratik hukuk devletinin sicilini bozmaktan başka bir sonuç doğurmadı. Kamu gücünü kullananların hak ihlaline sebep olması kabul edilemez, başkalarının haklarına sahip çıkmak insanlık erdemidir."
halktan aldığın gücü halka karşı kullanarak; onların yaşamlarına müdahale etmeye, kendi doğrularına göre düzenlemeye kalkışırsan devletin itibarını zedelersin diyor. bunu geçmişteki yaşanmışlıkları hatırlatarak üzerine basa basa söylüyor ve
