toplum için sanat

entry1 galeri0
    1.
  1. pragmatik açıdan düşünüldüğünde, sanat sanat için mi toplum için mi tartışmasında, toplum için olması gerektiği göze çarpacaktır. sanatın hangi formu olursa olsun, temelinde insani bir dışavurum yatar. bir sanat eserinin gerisindeki düşünce ve ya duygu, alıcısı tarafından yorumlandığında, diğer alıcılarla arasında engel olunamaz bir duygudaşlık kurar. sanatçı, eseri aracılığıyla, bazen insanlarda ortak olduğunu düşündüğü duyguları harekete geçirir; bazense alıcıyı kendisinden uzaklaştırarak, acısının derinliğini kabullenmesini sağlar. bunlar hep iyi şeyler gibi görünür. "kötü ve çirkin" bir sanat eserinde dahi, alıcıyı gerçekle karşı karşıya getirmesi, diğer bir deyişle "gerçek hayatın" sadece iyi şeylerin ideasından ibaret olmadığını, söz gelimi, çiş, kaka, kopan kafa ve cesetlerin de var olduğunu gösterebilmesi bakımından da yine "iyi ve güzel" olarak tanımlanmayı hak edecektir. bu anlamda, sanatın toplum için yadırganamayacak muazzam bir rolü belirginleşecektir.

    sanat, insana işaret eder. insanı, insana yaklaştırır ve onu kabul etmesini sağlar. bu kardeş duyguların tesis edildiği birçok klasik örnek sanat/edebiyat tarihinde görülecektir. bunlardan biri oedipus. belki de en klasik ve bilinen örneklerden biri. daha doğmadan belirlenen kaderinin çizdiği yoldan kaçamayacak olmak, yani bir trajedinin kurbanı olmanın anlatıldığı bir eser. bütün uğraşlara rağmen, uzak durmaya çalıştığı durumdan kaçamayarak, kendi babasını öldüren ve annesiyle evlenen Oedipus'un serüvenini okuyan her kimse, onun nedenlerine şahit olur. bu trajedi, gerçek hayatta, benzerinin insanın başına gelme ihtimalini barındırmasıyla ve bunu aktardığı sanat diliyle, insanın karakterle bağ kurmasını, onu anlamasını ve yargılamamasını sağlar.

    benzer şekilde, doğasında kötü şeyler yapmak olmayan ancak iktidarın çekiciliğine kendisini kaptıran iskoç general Macbeth, ahlaki ilkelerinin dışına bir kez çıktığı anda, önü alınamayan kötülük girdabının ortasında bulur kendini. bir kere öldürdü mü, her ne kadar pişman olsa da, devamının gelmesine engel olamaz. attığı her adımda, ahlaki değerlerinden adım adım uzaklaştıkça, artan azabının altında ezilişine şahit oluruz ve bir kez daha kalbimizde onun için empati ve sempati duygularına yer veririz.

    neden peki?en masum haliyle bile, günlük hayatta kınadığımız kötülüklerin baş kahramanı olan bir iki karaktere acıyabiliyoruz? nasıl oluyor bu? işte sanatın dili, insanın, olabilecek en bedbaht hallerine şahit olurken bile, acıma ve şefkat duymasını sağlayan şey. eğer sanatı toplumun dışında olan, toplumu deşmeyen, toplumu irdelemeyen bir ifade biçimi olarak, tozlu raflara, tiyatro salonlarına, kütüphanelere, sinema salonlarına hapsedersek, birbirimize tahammül gücü duymamızı sağlayacak ne kalacak geriye? biraz daha incelesek, biraz daha "aramıza alsak", insanların bir araya gelme ihtimalini artırmaz mıydık?
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük