toplu taşıma araçlarında maç dinlemek

entry3 galeri0
    1.
  1. bugün başıma gelen durumdur.

    olay, ankara içinde bir tren yolculuğunda geçiyor ve ben 20 şubat 2011 beşiktaş fenerbahçe maçının ikinci yarısını trende dinlemek zorunda kalıyorum.

    beşiktaş'ın baskısını iyiden iyiye hissettirdiği dakikalarda biletçi de bize doğru yaklaşıyor. bu arada yanımda annem, karşımızda da iki genç sevgili var. etrafımızda da maça ilgisiz bir insan topluluğu... neyse tam biletçi yanıma geldiği ve benim ücreti verdiğim anda, beşiktaş'ın skoru 2-1 yapan golü geliyor. ben elimi hass*ktir gibisinden sallıyorum ve suratım asılıyor. bunu gören biletçinin iç sesi muhtemelen; "ulan ödediği paraya bak, verdiği tepkiye bak şerefsizin. sanki mal varlığını üstüme geçirdim, pe*ev*nk!" gibi bir şeydir herhalde.

    birkaç dakika sonra spikerin sesi kulağımda yankılanıyor; "ve cüneyt çakır..." diyor ve tüylerim diken diken oluyor. öyle bir ses tonuyla söyledi ki şerefsiz, "ve cüneyt çakır maçın son düdüğünü çalıyor" diyecek sandım ve "noluyoruz lan" diye düşündüm. tabi tüm bunlar sadece 1 saniyede gerçekleşiyor ve spiker sözünü tamamlıyor; "ve cüneyt çakır penaltı noktasını gösteriyor. bir de kırmızı kart var!" içimden "oley ulan oley, işte buuu!" diyorum ve gergin bir şekilde alex'in penaltıyı kullanmasını beklemeye koyuluyorum. kral atıyor ve skor 2-2 ye geliyor. içimde beraberliğin getirdiği mutluluk, ama dışa yansıtamayışımın verdiği burukluk...

    birkaç dakika içinde trene 45-50 yaşlarında, kulağında bendeki gibi kulaklık olan bir adam biniyor. belli ki o da maçı dinliyor, ama rengini anlayamıyorum tabi. birkaç dakika daha geçiyor ve kulağımdaki spikerle aynı anda, az önce gelen adam bağırıyor; "goooooll!" herkes dönüp o adama bakıyor bir tebessümle. bende ise bariz bir sırıtma. ağızlarım kulaklarımda, ama bir de içimi görebilseniz... duygularım coşkun bir ırmak gibi içime sığmıyor. kalkıp o adama sarılmak, "gooolll dayı gooooll!" diye bağırmak, trende ufak çaplı bir stadyum ambiyansı yaratmak istiyorum, ama sadece istekte kalıyor bunlar. etrafımdaki insanların birkaç saniye önceki tavırlarıyla üzerimde yarattıkları, 'toplum baskısı'ndan çekiniyorum.

    biraz sonra, karşımda oturan birinin, bana bakışlarını fark ediyorum. "ulan bu bebe niye öyle tip tip bakıyor acaba?" diye düşünürken suratımdaki o sırıtkan ifadenin hala suratımda olduğunu anlıyorum ve hemen eski vakur kimliğime bürünüyorum. aradan 1 dakika geçmeden 4. golümüz geliyor ve o coşkun adamdan, bu kez daha sakin bir şekilde; "dört" sesini duyuyorum. ardından da karşısında oturan adamlara, az önce bende olan sırıtkan ifadenin bir benzeriyle birlikte; "fener 4. golü attı" diye açıklamasını yapıyor.

    benim içimde yine bir sevinç patlaması, ama sadece içimde kalması gerçekten çok kötü bir duygu. trenden inip boş bir arsaya giderek "goooolll" diye bağırmak, çılgınlar gibi eğlenmek, gerekirse... öhöm öhöm! neyse. öyle işte.

    bu da böyle bir anımdır. buradan çıkarılacak ders: siz siz olun, böylesine önemli bir maçı, eğer hayati bir meseleniz yoksa kaçırmayın. canlı canlı izleme fırsatını bulamıyorsanız da kesinlikle otobüs, dolmuş, tren vb. toplu taşıma araçlarında, radyodan dinlemeyi tercih etmeyin. insan çok kötü oluyor lan. eve gelip özeti izlerken gollerde o kadar bağırdığım halde hala boğazımda bir yumruk varmış gibi hissediyorum. sakın haa!
    4 ...
  2. 2.
  3. 3.
© 2025 uludağ sözlük