karımız kendini cümle aleme bolca gösterdikten sonra artık insanlarımız kardan kendini muhafaza edecek yerler arıyorlar.
efendim biz çalışan, okuyan, gezmeyi seven bir milletiz. olmasak da olmalıyız. haliyle de bir yerden başka bir yere seyehat edebilmek için birtakım araçlardan yararlanmamız gerekiyor.
bu araçlardan biri de iett otobüsleridir. milletimizin çoğunluğu bu otobüsleri kullanır. keyfinden değil yani. mecburen.
yine böyle karlı bir günde, başa geleceklerden habersiz şekilde otobüse bineriz. yer bulmak imkansızdır, ayakta istiklal marşı okuyormuşcasına asil ve dik şekilde yolculuğumuz başlar. her şey gayet sıradandır. taa ki otobüsün içine kar yağmaya başladıktan sonra. bir anda: ''noluyo lan. ben en son otobüse binmiştim'' deyip irkilirsiniz. kafanızı kaldırırsınız ki otobüsün üst taraftaki açılan kısmı kırılmış ve kar hunharca otobüsün içine kağıyor. panik yapmazsınız. bu da geçer ya hu.. dersiniz ama nafile. kar otobüsün içine dolmaya, bir kardan adam yapacak kadar karın birikmesine başlar. bunu gören yolcular panikler, birbirlerine bakmaya başlar. fısıltılar gelir. elden de gelecek herhangi bir şey yoktur.
düşünürsünüz, düşünürsünüz ve dersiniz ki: ''sayın yolcu bacılar, abiler amcalar. madem kar yanımıza kadar geldi. haydiii otobüsün içinde kar topu oynayallııım.!'' önce biraz garip karşılanır ama akabinde ilk kar topunu kafaya yiyen siz olursunuz.
buradaki sonuç ne?
yani pek bir sonuç çıkarmayız mallıktan başka ama şöyle de diyebiliriz: ''olumsuzlukları olumlu kılmak, bizim elimizdedir.''
haydin kar topu oynamaya, ama otobüsün içinde değil tabii ki.