toparlama

entry3 galeri0
    1.
  1. pazartesi sabahları otelde, hasta, kira
    parası yok, ve aç, aylardır aç, ve
    bir sonraki şişeydi tek kaygımız,
    zirveydi, Tanrı'ydı.

    iş bulur
    bir-iki hatta üç-dört gün
    çalışırdım
    ama kalkıp işe gidemeyeceğim gün
    gelirdi
    ve bazen hemen öderlerdi paramı
    ama korkunç bir bekleyiş olurdu genellikle,
    otel idaresini oyalamak zorunda kalırdık, her gece
    iki-üç kez otel odamızı arayıp şarkıları,
    küfürleri, kırılan eşya gürültüsünü
    lütfen
    kesmemizi isteyen otel
    idaresini.

    pazartesi sabahlarının keyfine doyum olmazdı ama,
    bir ninni
    ve 11.30 gibi kalkıp aşağı iner,
    çöp bidonlarını karıştırır,
    iki pazar gazetesini de bulup
    yukarı çıkardım ve yatakta
    beraber okurduk; karikatürleri, dünya haberlerini,
    seyahat ve eğlence bölümlerini, küçük ilanlar ve
    eleman aranıyor sayfaları dışında
    herşeyi...

    birbirimizden güç alıyorduk sanırım -
    hiçbir şeyi umursamamak gibi bir
    eğilimi vardı ve
    onun yolundan gittim
    ben de.

    sabah gazetelerinden sonra sokağa çıkardık,
    ne çifttik ama! sigarasının etrafında öksürüp duran o
    ve taranmamış saçlarımla
    bir iç ve
    dış alemde yitmiş
    ben.

    çalacak kapılar bulurduk: kaçık Rus mesela, şansı
    yaver giderdi bazen, veya arada sırada hala iş bulabilen
    bir mankenle yaşayan Tek Diş Lily - içki kıyağı
    çekerlerdi bazen; veya barodan atılmış avukat
    Eddie.

    bir yerden içki gelirdi mutlaka, birileri dört ayak
    üstüne düşerdi mutlaka, ve biz nasıl onlara
    gidersek,
    onlar da bize gelirler
    bizi bulurlardı.
    ve içecek neyimiz varsa paylaşırdık
    onlarla.

    ve anlatacak bir şeyler olurdu hep, kodese girip çıkmak
    veya ölenlere dair daha çok: "hep girişteki
    tabureye oturup o iğrenç puroları içen yüzü yanık
    adamı anımısıyor musunuz? işte o artık... "

    bir yerde oturup konuşurduk, genellikle
    Pazartesi sabahları: "Marty üç gün
    üç gece eve uğramamış ve kapıyı
    açtığında Edna iskemlede oturuyormuş,
    kaskatı,
    öleli iki gün olmuştu,
    herhalde... "

    bilmiyorum, iyi zamanlardı sanki, güneş
    sıcak ve sürekliydi ve en iyisi
    gecelerdi, karanlık ve ilginç geceler,
    çünkü içki etkisini göstermiş olurdu
    ve dünya
    katlanılabilirdi
    neredeyse.

    yine de, tuhaftır, en iyi pazartesileri anımsıyorum, herkesin
    iş-haftasına başladığı günü, sanayi düşüne takılmışlardı,
    artık gerekli olmadıklarında
    onları tükürecek bir sanayinin
    düşüne

    biz kendimizi tükürmüştük bile, düşlere
    inanmayarak korkunç patronlarla bağlarımızı
    koparmıştık, özgürlüğe çok yakındık, pazartesi
    milyoneriydik ve asla kaybedemiyeceğimiz
    bir şeydi bu.

    o ufacık odada oturup güler,
    konuşur, boğulur ve içerken
    birkaçımız
    beraber -
    mükemmele yakın, tam değil ama
    neredeyse bilerek herşeyi ziyan ettiğimizi - bizi
    yaratandan neredeyse daha
    öfkeli -
    yaptık
    yaptığımızı

    Charles Bukowski
    1 ...
  2. 2.
  3. erkeklerin cinsel organını yerine oturtması eylemidir. dizleri kırarak, avuçlayarak ve daha nice farklı şekilde yapılabilir.
    0 ...
  4. 3.
  5. Çeşitli sebeplerle sarkan memeleri kaldırma ameliyatıdır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük