bugün kumarbaz'ı da bitirmemle birlikte okumadığım tek bir eseri bile kalmayan dünyanın en büyük iki yazarını kıyaslamak amacıyla açtığım başlık. bu iki üstada olan saygımdan ötürü haklarında iki kelam etmeyi kendime borç biliyorum. buradan da bir kez daha yad etmiş olalım. daha önce açılmış olan benzer başlıklarda düşüncelerin sığ ve baştan savma bir şekilde dile getirildiğini gördüm. bilen bilmeyen laf olsun diye konuşuyor ve sinir bozuyor. örneğin bu arkadaşın yaptığı gibi:
bu saçmalığa cevap verirken tolstoy'un avukatlığını yapacağım; fakat genel olarak, farklı noktaları ele alırken adil bir yargılama yapmaya çalışacağım. yukarıda da belirttiğim gibi evet dünyada ilk iki sırayı işgal eden ve belki de sonsuza kadar yerlerini muhafaza edecek olan yazarlardır kendileri; çünkü bana göre devir ilerledikçe yazmak daha da zorlaşıyor. bkz verdiğim yazıya cevabım şu olacak:
tolstoy 'onun kalemini tanrı kullanıyor' dediyse eğer tabii ki de bunu övülmeye değer birini övmek için söylemiştir. ya da röportajda onu kendisiyle kıyasladıklarında alçak gönüllü davranmak istemiştir. öyle olmasa, gerçekten dostoyevski'nin kendinden üstün olduğuna inansa bile bıraksın da buna biz okuyucular karar verelim. ikisi de hünerlerini sergileyip, eserlerini ortaya koymuşlar. bize de okumak düşüyor. ayrıca yazarların birbirini methetmesi üzerinden gideceksek buyrun bunu da ekleyelim:
dostoyevski ‘bir yazarın günlüğü' kitabında tolstoy'un ‘deha' olduğunu ve ‘olağanüstü yüksek sanat' yaptığını vurgulayarak şu ifadelere yer verir: "anna karenina'nın yazarı gibi insanlar, toplumun öğretmenleridir, biz ise sadece onların öğrencileriyiz."
şimdi düşünün; dostoyevski gibi büyük bir yazar kendinden 7 yaş küçük ve tabiri caizse yeni yetme olan birini usta, kendini de çırak olarak addediyor. bunu kabul etmiş. burada lamı cimi olmayan, inkar edilemez bir gerçeklik yatsa da yine de buna bakarak karar vermeyi reddediyorum. gelelim daha akılcı bir şekilde yorum yapmaya.
ikisinin de büyük birer düşünür olduğu konusunda kimsenin itirazı olmasa gerek. lakin burada çok ince bir husus var:
tolstoy ziyafet; dostoyevski ise sefalet çekerken sorgulamıştır. buradan neyi çıkarabiliriz? hani komünizm parayı bulana kadardır diye bir söz var ya... ya da şöyle diyelim zor olan bir garibanın mı kapitalizmden yakınması mıdır yoksa keyfi yerinde, tuzu kuru olan bir zenginin mi? tolstoy'un büyüklüğü işte daha buradan başlar. götünü parayla silen bir adamın dünyadaki adaletsizlikten bahsetmesi ve bahsetmekle de kalmayıp her kitabında buna yer verip, sistemi eleştirmesi; zenginliği, lüksü ve şatafatı elinin tersiyle itip, köyde öğretmenlik yapmaya gitmesi, inzivaya çekilmesi, topraklarını ve servetini köylüye dağıtması... cümlemi tamamlayamıyorum bile, duygulandırdın beni yüce insan. eserlerinin de bilgi ve keyif vermesi açısından dostoyevski'nin eserlerinin önünde olduğunu düşünüyorum.
tolstoy'u düzenli çalışıp sınavlardan yüksek not alan, dostoyevski'yi ise 'aslında zehir gibidir, çalışsa en iyisini yapar' denilen öğrenci tipine benzetiyorum ben. ve evet doğrudur, tolstoy'un sınırı 90 iken dostoyevski çalıştığı takdirde 100'ü alabilir. dostoyevski'nin potansiyelinin daha fazla, sınırlarının da daha belirsiz olduğunu düşünüyorum. dostoyevski öyle bir beyin taşıyor ki; bu beyin aynı anda hem a düşüncesini hem de onun tam zıttı olan b düşüncesini irdeliyor. bu çelişkili, psikopat bir ruh halidir. kendimde de biraz olduğundan biliyorum; fakat onunkini hayal bile edemiyorum. sürekli kendiyle çatışan bir beyin. ve buradan şöyle bir çıkarım yapabiliriz:
dostoyevski'nin sorgulamasının yanında, tolstoy'un sorgulaması devede kulak kalır. dostoyevski o kadar çok yönlü düşünebiliyor ki bir kutsal kitap dahi yazabilir diye düşünüyorum. hatta ikisi bir araya gelse gayet başarılı ve tutulan bir kutsal kitap ortaya çıkarabilirler. dostoyevski zehir gibi zekasıyla hihihi buldum der ve topu tolstoy'a atar o da düzenler, eseri muntazam bir hale getirirdi. şiirli ve etkileyici sözler bulma açısından puşkin'i de yanlarına alsalar tam olurdu. her neyse, demem o ki; raskolnikov'un düşüncelerinin derinliği, ne prens andrey'de ne piyer'de ne de nehludov'da olabilir. dostoyevski için de söyleyeceklerim bu kadarla sınırlı olsun; çünkü daha fazla yazarsam kafam yine karışabilir. üstünlüğün dostoyevski'de olduğuna inanabilirim.
bu karşılaşmanın kazananının hiçbir zaman için gerçekten bilinemeyecek olduğunu düşünsem de benim için lev nikolayeviç tolstoy'un yeri her daim ayrı olacaktır. benim için bir peygamberden farksızdır. onun düşüncelerini alacağım, onun yolunda ilerleyeceğim. dostoyevski'nin ise böyle bir yönü yok.