romanlarını yazarken, sonbahar yapraklarının üzerinde dolaşmayı seven, leo tolstoy gerçeğidir.
ömrünün sonuna kadar, melankolik depresif halinden kurtulamamış boş ve geyik bir adamdır, tolstoy. anna karenina'da bildiğin yeşilçam filmi anlatmıştır. anna karenina gibi ne istediğini bilmeyen, ne oldum delisi bir kadının; subay vronsky'nin de hayatının içine sıçması gerçekten de trajikomik olmuş. insan ne ile yaşar; savaş ve barış gibi, popülist, sevgi pıtırağı romanlarının dışında; ivan ilyiç'in ölümü, kazaklar, hacı murad'da filan bizi ilgilendirmeyen, şu anda da rusya'yı bile ilgilendirmeyen; dönemin rusya'sını anlatmaya çalışmış ama başaramamıştır ve fail duruma düşmüştür.
en sonunda da, bu melankoliye dayanamayıp, evden kaçar; ve bir gece tren garında beleşe uyumaya çalışırken layığını bulup geberir. karısına da zorla, anna karenina'yı el emeği ile 7 kez temize çektirdiği bilinmektedir.
bir düzenli işe girmemiş tolstoy'un acınası, melankolik bir adam olduğu; romanlarını okumanın da zaman kaybından öte geçemediğini biliyoruz. kaldı ki, son anlarında müslümanımsı olduğu da iddia edilir. boş adamın işi yok ne yapsın; bir öyle, bir böyle yaşamış işte.
hikaye anlatan dedemden daha kıymettar biri olamayacağı gerçek.