üstad necip fazıl'ı küçümsemek üzere yanına gelen o devrin ileri gelmişlerinden biri:
ileri gelen: azizim iki tane üslubu tartışmasız mükemmel olan şair var diyorlar
necip fazıl: diğeri kim?
laboratuvarda analiz aşamasına gelinmiştir ve farklı bir yöntem denenmiştir.
kız: bu arada bakabildiniz mi yaptığım analizlere?
lab sorumlusu: evet
kız: nasıl buldunuz?
lab sorumlusu: olması gerektiği gibi
kız: yani kusursuz?
lab sorumlusu: oehhhh
Melan:
olm sen burda olsan melan:
bak konusturma beni melan:
pamuk alırım eve bi ton nada:
unuturdun ! nada:
ahahahahaaa melan:
?? * melan:
pamugu gorunce aklıma gelirdi * nada:
kal geldi sanki bi an? nada:
ahahahaha melan:
??? Melan:
ne ara geldi? * melan:
ben neden gormedim? Nada:
sana sanaaa melan:
bknz: tokat gibi cevablar
bknz: cevab veremedi
bknz: göd oldu
iki arkadaş yolda yürürken kendini zeki sanan gerizekalı kız köpeğiyle gezmektedir.
-hadi ton toş insanlara yol ver bak onlar sana vermiyor.
*aaa maymuna bak lan cafer.
-o maymun değil bi kere taaammı?
*aaa maymun konuştu.
*puahah muhaha.
nada: ya hattori hanzo kılıcı benim ütopyam, bulanla evlencem.
melankolik: kendine neden böyle bir ödül koyma gereği duydun?
nada:...
melankolik: *
nada:...
çocuk kıza aşıktır. ama arkadaştır bunlar. çocuk açılıp, eteğindeki taşları döker, reddedilir ve sonrasında tribe girer. kız da dayanamaz mesaj atar. neden böyle davranıyorsun bana, benim seninle bir derdim yok ki yapma böyle, diye. çocuk da; senin benimle bir derdin yok, benim de derdim bu, der. kız üzülür. laf iyi gelmiştir.
dün gerçekleşen bir olaydır. televizyonda fırtına vadisine bilmem ne santrali yapılacağını ama bunun doğayı mahvedeceğinden falan bahsetmektedir. eleman ve çaycı arasındaki diyalog. bu arada eleman istanbul üniversitesinde okumaktadır ve 3 yabancı dil bilmektedir. çaycı, bildiğin çaycı.
e : ya yapıcaksın tabi santrali ya.
ç : olur mu olum ağaçlar falan kesilcekmiş, doğaya zarar yani
e : yok be abi, para getiren herşeyi yapıcaksın
ç : ulan ibne git götünü siktir o zaman para için
e : ......
ç : ??
yavuz sultan selim han birgün şah ismail den bir hediye alır. elçiler binbir türlü seremoninin ardından hediyeyi kendisine takdim ederler. kat kat elmaslar ipek kumaşlarla dolu kutu açıldığında etrafa iğrenç bir koku yayılır. bu kokunun nedenini saraydaki kimse anlayamaz ve kutunun dibine bakıldığında bir insan dışkısının konulmuş olduğu görülür. kat kat mücevherler ve ipek kumaşlar altındaki bu insan dışkısına bir anlam veremeyenler şah ismail in yavuz sultan selim' e yaptığı bu hakaret için büyük ceza alması gerektiğini söylerler.
daha sonra yavuz sultan selim tüm alimlere ve saray erkanına şah ismaile karşı verilecek '' tokat gibi bir cevap '' bulmalarını emreder. aradan çok zaman geçmeden cevabı yine kendisi bulur. aynı şekilde mücevherlerle ve ipeklerle dolu bir kutu hazırlatır üzerlerine renk renk gül yaprakları koydurtur ve en alta da güzel güzel lokumlar yerleştirtir. kutunun altına da mütevazi bir not iliştirir.
şah ismail kendisine gelen osmanlı elçilerini kabul eder ve yavuz sultan selim 'in cevabını bekleyen herkes oraya toplanır. kutu açıldığında etrafı mis gibi gül kokuları sarar ve kat kat mücevherlerin ipeklerin arasından taze lokumlar çıkar. herkes hayretle birbirine bakar ve buna bir anlam veremez. derken şah ismail'in gözü kutunun altındaki mütevazi nota ilişir. notta aynen şu yazmaktadır:
- herkes kendi yediğinden ikram eder!!!
beşiktaş-boluspor maçı sırasında hakem beşiktaşın 2 golünü vermez, boluspora havadan bir penaltı verir. maç çığrından çıkmıştır. beşiktaşlılar neredeyse sahayı terketmeyi düşünürler. boluspor 2. golü de atar.metin tekin santrayı yapmaz bekler. hakem düdüğü bir daha çalar, ama hala topa dokunmaz.
hakem:metin neden başlamıyosun, bak kart çıkartırım! metin: hocam sahanıza geçin, başlayacam..
show tv'deki ateş hattı programında reha muhtar prens charles'ın müslüman olduğu yönündeki söylentileri eleştirmektedir. konuyu diyanet işleri başkanıyla tartışmaktadır:
-efenim prens charles'ın müslüman olduğunu söylüyorlar. peki ama öyle bir adamdan müslüman olur mu?
-olur tabi neden olmasın?
-ama efenim nasıl olur?
-reha bey siz müslüman mısınız?
-tabi müslümanım efendim.
-siz namaz kılıyor musunuz?
-hayır.
-oruç tutuyor musunuz?
-hayır.
-içki içiyor musunuz?
-evet.
-e sizden nasıl müslüman oluyorsa, ondan da en az sizin kadar müslüman olur.
reha abimizin surat ifadesini tahmin etmek pek zor değil bu tokattan sonra.
rivayet odur ki büyük iskender tahta geçtikten sonra kendisini kutlamaya gelmeyen diyojen'in bir gün ayağına gitmiş. aralarında şöyle bir diyalog geçmiş:
büyük iskender: benden* bir dileğin var mı?
diyojen: var. gölge etme, başka ihsan istemez.
Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya
başlayınca, Sokrat:
- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!
---
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbirşeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek
mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara
çekilerek gayet sakin bu karşılığı verir:
- Ben çekilirim!!
---
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Sheaksper' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
- Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..
---
Meşhur bir filozofa:
- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz? diye sorulduğunda:
- Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.
---
Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalağı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle
bir vergiyi seve seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek:
- Hakikatten enteresanbir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.
---
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarınından biri:
- Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galile: - Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
---
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapdetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon: - Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
---
Bir toplantıda bir genç M. Akif küçük düşürmek için:
- Afedersiniz, siz veterinermisiniz? demiş. M. Akif hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, biryeriniz mi ağrıyordu?
---
Diyojen e sormuslar: -Bir adamin akilli oldugunu nerden anlarsin?
-Konusmasindan, demis
-Ya hic konusmuyorsa ?
-O kadar akillisi daha dunyaya gelmedi.
---
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir: - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Bende bilirim.
---
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der. Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Bizde onlara yaklaşıyoruz.
---
Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanırmısınız?
Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım.
ODTÜ'de yemekhaneye giren öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip profesörlerin
bulunduğu masaya oturmuş. Prof. Kaşlarını çatarak:
"Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz" deyince öğrenci:
"O zaman ben uçuyorum... "
Profesör cevaba çok sinirlenmiş. Sınavda öğrenciye takmış ve sınavının başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış.
Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel cevaplamış. Prof. öğrenciye: "Sana son bir soru soracağım" demiş:
"Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et. Birinde akıl var, diğerinde ise para var.
Hangi torbayı alırsın?"
Öğrenci: "Para dolu torbayı seçerdim."
Prof. : "Ben olsam akıl olanı torbayı seçerdim."
Öğrenci: "Normal, kimde ne eksikse onu seçer"
Prof. Çok sinirlenmiş. Öğrencinin not defterini alıp içine "öküz" yazmış.
Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış. Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış: "Sayın profesör imzanızı atmışsınız fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz.. " (fıkradır)
güçlü kelamlerimizden necip fazıl kısakürek en ateşli dönemlerde uluslararası bir seminere konuşmacı olarak katılır ve kürsüye geldiğinde sahneye densizin birisi salatalık atar. bunun üzerine edebiyatçımız hiç istifini bozmayarak yerden salatalığı alır ve kürsüye geldiğinde salatalığı sallayarak dinleyicilere seslenir:
-pardon, biri kimliğini düşürmüş!!