Napolyon Kanuni Sultan Süleymana "Biz şerefimiz ve onurumuz için savaşırız. Oysa siz para için savaşıyorsunuz" demesi üzerine haşmetli Sultan Süleyman "Herkes kendinde olmayan şey için savaşır" demiştir ki napolyon tokadın osmanlısını yemiştir.
kendi editim: Napolyon 18.-19.yuzyıllar arasında yaşamış Kanuni ise 16.yüzyılda yaşamıştır ki boyle bir olay olmamasına rağmen kim bulduysa kim soylediyse takdir edilesidir. senkron problemi
cumhuriyet'in ilanından sonra istanbul'da bir resepsiyon verilir. tüm dünya elçileri ve ateşeleri de davet edilir.
davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat ingiliz ateşesi olan binbaşının bakışları mustafa kemal atatürk'ün gözünden kaçmaz.bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir.
ne olduğunu sormak için yaverini gönderir.
yaver mustafa kemal'e şöyle der:
-paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana mustafa kemal'in çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi.
bunun üzerine mustafa kemal şöyle der:
-git sor bakalım ,babasının çanakkale'de ne işi varmış?
Yavuz Sultan Selim zamanında, iran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir
sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e. Sandık açılıyor. içinden çeşit
çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor.Fakat bir de
pis bir koku yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor. Neyse en
alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyooooor..
Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!!!!! Cihan padişahı emir veriyor, "herkes
düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz" Ve cihan padişahı yine
çözümü kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü
bir sandık hazırlatıyor. içine o zamanın Osmanlı istanbul'unda imal edilen
gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük
bir pusula ve bir satır yazı. Gönderiyor... Şah sandığı açıyor.
Açtıkça
güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum. Anlam veremiyorlar tabii. Bizim
elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
"Herkes yediğinden ikram eder" !!!!!
cem yılmazın ''bir tad bir doku''isimli gösterisinde seyircilerin arasından cem yılmaza laf sokan bir kadına bütün salonun gülmesi üzerine cok bozulan cem yılmazın verdigi cevap:
''fazla uzatmayın 7,5 milyonu cok hızlı bi sekilde 1500 le carpıp geri iade edebilirim''
"ingiliz kralı VIII. Edward istanbul'a Atatük'ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce,
-"Bana ingiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz !...dedi.
Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk'e dönerek:
- "Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi ingiltere'de zannettim" diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı.
Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral'a:
- "Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!" dedi. Bütün sofradakiler Atatürk'ün bu sözlerine hayran oldular. Atatürk garsona da "vazifene devam et" emrini verdi.
her ne kadar sorulan bir soru olmasa da, hazır cevaplık diye ben buna derim.