merakla beklenen woody allen filmi. bu sefer roma ve farklı bir aşk hikayesi.
özel gösteriminde seyretmek isteyenler için de terra şarapları'nın uygulamasına katılmam yeterliymiş. http://bit.ly/moviegamebyterra
bugün vizyona giren woody allen filmi. londra, barselona ve paristen sonra şimdi sıra romaya gelmiş sanırım, bu hızla giderse yakında istanbulu da görürüz. umarım.
roma'dan dönmemin üzerinde yaklaşık 2 ay geçmiş, fotoğraflara bakıyorum ve özlüyor insan be. sonra öğrendik ki woody allen'ın avrupa turunun son ayakları gelmiş. midnight in paris'ten sonra to rome with love'ı çekmiş falan filan. fragmanı izledik, renkli ve canlı.. kaçırır mıyız mutlaka gitmeliyiz. ki gittik de.. pişman mıyım? asla. güzel mi? berbat.
izlediğim en sikimsonik woody allen filmlerinden. sırf roma'yı görmek için, italyanca diyalogları yeniden duymak için gittim. evet bunlar için değer ama film olarak asla değmez. isim öyle önemli ki şu filmi bizden bir komedyen yapsa yerden yere vurulur ama söz konusu woody allen olunca aaooww oluyor. biliyorum bu çok ucuz bir kıyas, çok basit ve saçma bir karşılaştırma ama insan yapmadan duramıyor. dünyanın en zeki sinemacılarından biri olduğu kesin. ama filmin olup olmadığı meçhul.
Kanyon'dan Terra Özel gösteriminden yazıyorum bu giriyi.
Burada oldukça güzel ve romantik bir ortam oluşturulmuş. Filmin etkisini şimdiden hissetmeye başladık.
her izleyen kişinin yorumuyla beklentilerimi biraz daha düşürüp nihayet izleyebildiğim film. çok güzel olmamakla beraber kesinlikle berbat da değil. özellikle keyfiniz yerinde değilse yüzünüzde gülümsemeyle salonu terkedeceğiniz bir film. romaseverler kesinlikle pişman olmayacaklar. roma'nın en güzel meydanlarını, ispanyol merdivenlerini, aşk çeşmesini, trastevere'yi bir bir karşınıza çıkarıyor woody allen.
woody allen'ın son yıllarda filmleriyle yapmaya başladığı güzel avrupa şehirleri turunun şimdilik son durağı olan film. midnight in paris'te olduğu gibi bunda da mizaha ve fantastik anlara sık sık yer verilmiş. kadro sağlam.
alec baldwin'in performansıyla yine başarılı olduğu, jesse eiseberg'in oyunculuğunu olduğundan daha da iyi gösterdiği yapıt.
--spoiler--
film bir yerden sonra tahmin edilebilir bir hal alsa da, karakter yollarının nereye varacağını görme istediğini asla baltalamıyor.
insanların olduğu gibi değil, yan özelliklerinin keşfi ve sonuna kadar gidebilme hırsı da irdelenmiş.
monica(ellen page) ve jack(jesse eiseberg)'in diyaloglarında john'un(alec baldwin) bir anda lafa girip, monica'nın aslında özel bir yanının olmadığını, sadece bir kaç isim ve mısra bilip, özel biri gibi davranmasını eleştirmesi ve tahmin yürütmesi, haklı da çıkması filmde favori sahnelerim.
monica: ''kadınları hiç anlamıyorsun !''
jack: ''bu zaten kanıtlanmış bir şey.''
diyaloğunda alec, gerçek hayatı ve ilişkilerine ince bir gönderme yapıyor..
--spoiler--
yağmurlu bir pazar gününde hele ki mevsimlerden kışsa ve battaniyenin altında sevgili ile tembellik yapılıyorsa; bundan daha güzel bir film olamaz.
bu çevresel faktörler yokken ise; yine de keyifli bir film ama ötesi yok.
emmevelakin; euro - dolar eksenindeki ıq esprisi cidden "mizah ve woody allen" başlıklarını yine bir araya getirmeye yetti.
anlaşılan avrupa tatilinin barcelona, paris ayağı çok eğlenceli geçmişken roma'da canın çok sıkılmış. doğal olarak ortaya da böyle sıkıcı, vasat bir film çıkmış. hayır pizzayı mı sevmedin, makarnayı mı? sorun ne anlamadım. oysa midnight in paris, vicky cristina barcelona ne kadar güzel filmlerdi. bu hiç olmuş mu?
gelelim oyunculara:
penelope cruz: tamam kırmızı elbise çok yakışmış. woody allen'a duyduğun hayranlığı da anlıyorum, belli ki teklifini kıramamışsın ama sen bu rol için biraz fazla iyi değil misin? ayrıca sana ispanyolca daha çok yakışıyor bence. rol italyanca olunca sanki biraz özgüveni düşük oynamış gibisin bilmem yanılıyor muyum?
ellen page: sana juno'dan beri çok ciddi bir sempati besliyorum. açıkçası filmde de izlerken en keyif aldığım hikaye sizin hikayenizdi ama anlatılan o "seksi aktris" rolü senin üstüne oturmuş mu sence?
woody allen: siz lütfen oyunculuk yapmayın. bir de avrupa serinize istanbul'u da katmayı düşünür müsünüz? roma gibi harcamayın ama istanbul'u, biraz daha özenli olsun.
bu saydığım isimlere ilginiz varsa, "bakalım bizimkiler yine ne yapmış." diyorsanız izleyin. bunlar ilginizi çekmiyorsa, sıkıcı bir film.
3 koldan filmin ilerlemesi filmi daha izlenilesi kılmıştır. bir hikayeyi izlerken önceki hikayeyi merak edip aklınız bile kayabiliyor. ironik yaklaşımları da yerli yerindeydi. belki mimarlık okuyorum diye hikayelerden birini direk benimsemiş olabilir ama hikayelerde ''olağan'' durumları çok güzel irdelediğini düşünüyorum. karakterlerde benim dünyamdan birçok kişiye atıfta bulunması filmi daha eğlenceli de kılmıştır. paris'te çektiği film ile aynı etkiyi uyandırmayı başardı. filmi gene tebessüm ile bitirdim.
dört hikayeyi ele alan çok komik ve eleştirisel bir çalışma olmuş. basına hakaret etmeden yerine dibine sokulmuş. popüler kültürü oluşturanın ünlüler ve saçmalıkları olduğu vurgulanmış. şöhreti istemediğini söyleyenlerin aslında ona nasıl taptığı anca bu kadar güzel anlatılabilirdi. ayrıca şöhret olan herkesin bunu hak ettiğini mi düşünüyorsunuz? diye soran şoför ilginçti. fanilik üzerinde vurgusu var, hayat kısa, fırsat repliği ya da yaşlılık vs. cümlelerin yanı sıra ozymandias melancholy kavramı süperdi. aldatmadan çok kadınların çocuk gibi her an ilgisinin dağılabileceğini göstermiş.