diyelim ki ekonomiyi elinde tutan kötü niyetli biri var. elinde dolar tutmuş. yerel paranın değerinin düşmesiyle zenginliği katlanmış. o ülkede bulabildiği her şeyi paravanlarına yok pahasına aldırıyor. bu gidişi ne zaman durdururdu?
büyük olasılıkta artık o ülkede alınmaya değer toprak, mülk, kuruluş kalmayıncaya kadar.
üniversiteleri yol geçen hanı gibi değilde her öğrenci biriciktir düsturu ile her öğrencinin bir plan yapmasını, hayata bir bakışını kendine bir yol çizmesini sağlayarak bu ülkeye nasıl katkı sağlayabilirim, nasıl üretebilirim diye düşündürerek. bu da ancak eğitimden geçer bugün ver eğitimsiz bir çobana yıllarca otlatsın hayvanları alacağın verim son teknolojilerle yapılan besi hayvancılığın 10 da 1 ini geçemez mesela.
Bizim sorunumuz bu bizim öğrencimiz üniversiteleri ileride sadece takım elbise giyip rahat koltuklarda çalışacağının hayalini kurarak okuyor sonu hep hüsran. yahu adam tekniker olarak mezun oluyor ataması yapılıyor ee adam masa başında çalışıyor. bu adamı ben sahada görmek isterim masa başında değil. halen daha ülkede rehber öğretmenleri ne işe yarar belli değil. ülkede acayip bir sürü psikolojisi var kimsenin bir planı yok. millet sırf okumak için okuyor.
geçenlerde twitter yıkılmış neymiş 60 bin öğretmen ataması istiyorlarmış. yav siz şaka mısınız kardeşim? söylemesi kolay 60 bin. her yıl emekli olan öğretmen sayısı kaç 5-6 bin. belki daha az. nerden ödenecek bu maaşlar? Birde bizim ülkedeki her insan bencil benim girdiğim yıl atama olsun kafası. atıyorum bir bölüme 10 yıllık ihtiyaç 1500 kişi böl yıllara yıllık 150-200 alım yapar. o yıl atanacak olan benciller istiyor ki o sene 1500 ü toptan atansın seneye kim ne bok yerse yesin. sonra millet 2-3 kontenjan için hayaller kurmaya başlıyor. neyse konumuz o değil ama gerçekten diyorum ülkede şu oturduğu yerden çalışıp maaş alma algısını değiştirmemiz gerekiyor. her yıl gereksiz yere bekçi alınıyor yine aşırı bir polis alma sevdalısıyız. amerikanın suç oranı bizden 10 kat fazla olmasına rağmen kişi başına düşen polis sayısı bizden daha düşük. gereksiz yere bunlar hep maaş yükü.
ara kadrolar bilmem zırt yardımcısı bilmem donumun şefi, onun müdürü bunun müdür yardımcısı iş yapmayıp maaş alan yüzbinlerce insan var. üretim yok yata yata maaş alıyorlar israf var israffffff. bu maaşları karşılamadığında da para basıyorsun.
ürettiğin kadar para basarsın ama bizde millet yatarak para basıyor.
Dolar aniden yükselmesin, aynı seviyede kalsın diye faiz arttırımına gidersen, bu durum uzun vadede enflasyon olarak karşına çıkar. Geçen yılın faiz artırımının acısı şimdi çıkıyor. Bu günlerde yine aynı hatalar (geçici çözümler) yapılıyor. Yani değer kaybına devam. Enflasyonla gidebilecegimiz yere kadar gideceğiz. Gün gelecek cuvallarla değersiz kağıt paraları taşıyacağız. Gün gelecek TL den bir kaç sıfır sileceğiz.
Aslında çok da kafaya takılacak şeyler değil. Su akar yolunu bulur.
ülkenin jeo-politik durumu halkında fikir yürütmekten aciz zerzavatin salladığı başlık. kardeşim ülke olarak köprü vazifesi görüyoruz doğu batı arasında. bunun elbette sıkıntıları oldu olmaya devam edecek.
Şahsen ben kendi adıma bir kaç yıl içinde Rotterdam'a yerleşiyorum. Yani umurumda değil bu meseleler, yaşım 30, yeterince denedim bu memlekette ama hayatımızı zindan edecek değiliz hacılar. See you soon in Rotterdam
Benim milletim mercedes'e binsin ben renault'a binsem de olur diyen bi adam geldiği zaman durur. Bu olayın sadece üretimle alakası yok, bu ülke eskiden beri üretmiyor ki zaten. Doların 1 buçuk lira olduğu zamanları biliyorum lan ben. O zaman çok mu üretiyorduk? Birileri yemeyi çok seviyor ve milletinin fakir olmasının da bazılarının işine geldiği çok açık.
Cidden bu işe bir son vermek gerekiyor. Dışardan almayı bırakıp kendi ekonomimize yoğunlaşmakla başlasak mesela. Her şeyi dışardan almakla olmuyor. Bu topraklar sadece apartman AVM açmakla değerlenmiyor.
bae parası bizden değerliymiş. ona bakarsan bizim para da rus rublesinden daha değerli bakıldığında. sizin ekonomi anlayışınızı seveyim ben. bae dirhemi üzerinden mi ticaret yapıyoruz aw!
cevabı: "ithalatın azalıp, ihracatın artması ile olur. ihracat yapabilmek için de üretimin artması, bu üretim için kullanılacak hammedelerin de ithal edilmemesi gerekir." şeklinde olan soru.
ama maalesef cayır cayır ithalat yapıyoruz, ithalat da döviz ile gerçekleştiği için, ülkedeki döviz miktarı azalıyor. azalan ama talebi yüksek olan şeyin fiyatı artar. dövizin fiyatı arttıkça da bu normal hayatımızda girdisi döviz olan her şeye yansıyor. düşüün ki, ekmek bile doların artışından etkileniyor. çünkü petrol de ithal mal, döviz ile alınıyor ve buğdayı ekip biçmek, değirmene götürmek, mamul yapıp, ürüne dönüştürüp rafa getirilene kadar nakliye vs. için petrole ihtiyaç var. dövizin yükselmesi de bu ürünün maaliyetini arttırıyor.
aslında ihracat rakamları da yapılan iş hacmi de az değil ama ithalat karşısında yetersiz kalıyor, giren döviz, giden dövizden az. bu öyle bir iki günde çözülebilecek bir iş değil.
Ulusal para değeri eşittir refah, kalkınma, zenginlik, huzur falan değildir her zaman.
1 isveç kronu = 0,87 TL an itibariyle.
Eee? isveçin sikinde değil ama parasının değeri. Üretiyor. Üretiyor, kendine yetiyor, her boku ithal etmiyor.
Pamuğundan mercimeğine sen kes baba ithalatı. Daha az maliyetle üreticini destekle. Daha az harcayarak yap bunu ithal etmektense. O zaman tlnin değersizliği bu kadar koymaz bize. Sıcak para ve turizm üzerinden ülke döndürüyoruz amk.
Türkiye, yıllardır turizm ülkesi olarak kitlenmeye çalışılıyor. Türkiye babalar gibi tarım ülkesidir. Ülkesiydi.
üretmeden tüketen ülkeler için para biriminin değer çok çok önemlidir.
eğer japonya gibi almanya gibi hazinenizde 1 trilyon 350 milyar dolar paranız olsa ve sürekli cari fazla veriyor olsanız yani tükettiğinizden daha değerli malları üretiyor ve satıyor olsanız o zaman para biriminizin değeri önemli olmazdı.
ancak siz tarım ülkesi olmanıza rağmen pek çok tarım ürününü ithal eder durumdaysanız, üstüne enerji, teknoloji ve sanayii ürünlerini de ithal ediyorsanız o zaman par biriminiz değer kaybettikçe batarsınız.
cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan han hazretleri bilmektedir sorunun cevabını zira kendisi ekonomisttir. üniversite diploması şaibelidir, ekonomist olmasına rağmen lise mezununun tahsilli sayıldığı bir dönemde otobüs şoförlüğü yapmıştır ama ekonomisttir. o bulur bir yolunu.