bu konu cidden bir ara çok kafama takılmıştı. benim gibi algı düzeyi çok yüksek bir insan bile bu canlıyı anlayabilmekte zorlandı, düşünün. soluğu usta bir empat'ın yanında aldım. günlerce çalıştık ettik ama çözemedik.
ulan bir de sürekli aynı oyunlar dönüyor ya. 500 yıl önce yazılmış bir oyunu hala ısrarla ve inatla oynamanın mantığı ne arkadaşım? veya bundan hala zevk alabilmek, alkışlayabilmek nasıl bir zihniyetin ürünü. bilen varsa açıklasın.
bunlara rağmen hala "tiyatroya ülkemizde ne yazık ki yeterli ilgi gösterilmiyor. bu kafayla ilerleyebilmek gerçekten zor :/" tarzında yorum yapmıyorlar mı, ne yapacağımı şaşırıyorum. aynı sahne, aynı oyun, aynı tripler. hepsi çekilmez hepsi dayanılmaz.
bu ülkede tiyatrolar ve tiyatro alkışlayanlar oracıkta yakılmalı. zaten hepsinde bir sahnede ölmek arzusu var ki sorma gitsin. en azından son isteklerini yerine getirelim. bu sefer de küllerinin boğaza dökülmesini filan isteyip öldükten sonra bile bu dünyayı kirletmeye çalışır bu yauşaklar.
500 yıl önce yazılsada insanlar ortalama 70 yıl yaşar ve bi salona 1000 kişi sığar o yüzden mantıklı olan habire oynamaktır ve evet ülkemizde 1000 kişilik tiyatro salonlarına 100 kişi gidiyor.
tiyatrodan zevk alabilen canlı, hayattan zevk alan canlıdır, sanata sayğı duyan canlıdır. O insandır. neden yaşadığını kavrayabilme yolunda ileri olan insandır. Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş halinde gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın hümanist bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir.