Sanatın dini, dili, ırkı olmayabilir lakin bir ideolojisi vardır. Sanat ilerici, muhalif kimlik sahibi olandır. Eski düzene anti tez oluşturarak yeniyi kurmayı hedefleyendir dolayısıyla diyalektiktir.
sosyalist olarak sınırlamadan, mevzu bahis kitlenin genelinde (oyuncular, yönetmenler, metin yazarları) sol ideolojinin baskın olduğu düşünülebilir.
bu düşünce sahnelenen tiyatro oyunlarına ve yazılan tiyatro metinlerine bakılarak görülebilir. ancak sadece genelleme yapılabilir çünkü (nisbi olarak) az da olsa muhafazakar ve/veya milliyetçi eserler de yazarlar da mevcuttur.
sanatın nasıl olması gerektiği ile ilgili farklı düşünceler olacaktır.
sosyalistler tiyatroyu sosyalist ideoloji doğrultusunda kullanma ve bu sanat dalından beslenmeyi tercih edebilirler. benim kişisel fikrim sanatsal açıdan liberal olunmasıdır.
yani isteyen, tiyatroyu bir amaç olarak görür isteyen de araç olarak. kimisi mesaj kaygılı eserleri itici bulup kendini bu mesajlara kapatırken kimisi de bu tarz eserlerden hoşlanır ve bu şekilde bir öğrenme biçimini tercih edebilir.
bence sanatçının kaybetmemesi gereken tek şey muhalif duruştur. kişinin ideolojisi ile hükümetin ideolojisi örtüşse dahi yanlış görülebilmeli ve anlatılabilmelidir.
elbette eserler kişilerin siyasi fikirlerinden, toplumdan etkilenecektir bu kaçınılmazdır neticede sanattan yani subjektiflikten bahsediyoruz.
yanlış önerme. kemalisttirler. rahatlarına dokunulduğu zaman, memleket elden gider, rejime saldırı vardır, sanat bitiyordur falandır filandır. yıllar vardır ki devlet tiyatrolarında adam gibi bir oyun sahneye koydukları görülmemiştir.
not: bu yazdıklarımdan tayyip efendiyi desteklediğim anlamı çıkarılmasın. sanata harcanan parayı kayıp olarak gören zihniyet mümkünse oturduğu koltukları da alıp defolup gitsin.