başbakan' ın sanata ve sanatçıya verdiği büyük değerin göstergesidir. ( ! )
külhan beyi gibi davranarak, başkalarına olduğu gibi, sanatçılara da posta koymaya çalışmasına, atatürk 'ün sanata ve sanatçıya verdiği değeri açıklayan bir sözüyle cevap veriyorum;
" herşey olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkan'ı bile. ama sanatçı olamazsınız! "
bakış açısından, önceden söylediklerinden,üslubundan, insanlara verdiği değerden(!) dolayı çok da şaşırılması gereken kişidir. başka türlü sözler beklemek hayal olurdu ondan.
sanat denilen değerli bir alanın ,toplumun olgunlaşması için ne demek olduğunu anla(ya)mayacak bir kafa yapısı vardır. sanatçılarına 'siz kimsiniz' diyerek laflar savuran bir adamın idealindeki toplum yapısından hiçbir şey beklenemez.
"senin asla olamayacağın şeyiz" cevabını alacak başbakandır. aydınlara saldırarak cahillerin gözünde prim tazelemeye çalışmaktadır. o, bunu hep yapmaktadır.
tiyatro yapmak dışında her şeyle uğraşan , yeri geldiğinde televizyon izleyenlere hakaretler yağdırıp televizyon izleyenleri kullandığını idda eden kişilere az bile söylenmiştir.
haluk bilginer böyle bir roportaj vermişti vakti zamanında. tv izleyicisini kullandığını , tiyatro için işe katlandığını söylemişti. kendisi süper bir oyuncudur ama bu açıklama da bir o kadar saçmadır. kim kimi kullanmış? ezel de seni gözümüzün ucuyla oturduğumuz yerden izleyen biz mi yoksa haftalarca 7/24 çekim işleriyle terleyen sen mi?
başbakanın haddini bilmezliğidir. herhangi bir eğitimi olmayan(imam hatip dışında) laf söylediği tiyatrocuların belki de yarısı kadar bile birikime sahip olmayan bir adamın kendisinden üstün bir topluluğa seslenirken çok daha saygılı olması gerekirdi. sırf yaptırım gücünü elinde bulunduruyor diye normal hayatta yanından bile geçemeyeceği insanlarla böyle konusması kendisi adına utanç vericidir.
öncelikle; dersten yeni çıktım ve yurda döndüm tesadüfe bakın ki kantinde şebeğin* biri televizyona çıkmış şu lafı söylüyor; "yahu siz kimsiniz" söyleyeyim pek sayın şebek.
"tiyatro yalnız hoş bir vakit geçirme ,bir eğlence aracı değildir. bir ulusun fikri seviyesini yaşayışını ve zevkini de yansıtan büyük bir sanat dalıdır." (atatürk, 1932) tiyatrocu ise yalnız bu sanatı icra eden değil, sahnede sergiledikleriyle hiçbir kitapta tam anlamıyla tesir edilemeyecek duyguları izleyiciye yaşatan, böylelikle insanı insana anlatabilen ender varlıklardır.
şimdi "yahu siz kimsiniz" lafını kurabilme yüzsüzlüğündeki şebek, sen hayatın boyunca tiyatroyu tarihi bir olayın kıytırık bir sahnede kıytırık insanların temsil edildiği ortamlarda izlemiş olabilirsin. ha konumun gereği davet aldığın birkaç şaşalı oyundan davet alıp "gidelim havamız olur" mantığıyla gitmiş olabilirsin hem zaten dünya'nın her yerinden fahri doktoralar da veriliyor sana. onu bırak "one minute" demiş adamsın. öyle güzel oynadın ki arap, türk ve islam dünyasında kahraman ilan edildin her yere posterlerin asıldı. daha geçen yıl kardeşim dediğin esad'a bugün, "amına korum ayağını denk al" diyorsun. çok büyük tiyatrocusun be sayın şebek! bir ülkenin %50'si peşinden koşuyor, peygamber ilan eden bile var. eee sen bu kadar iyi oyunculuk yaparsan tabiidir ki bu kadar insan havalandırır seni sonra da tutup "yahu siz kimsiniz" dersin. şimdi düşünüyorum aslında haklısın da. yani 30 yıl önceki darbeden sonra koyun gibi güdülmeye başlanan bu millet biz bir avuç serseriyi mi dinleyecek, yoksa o darbeden sonra yükseltilen sen ve senin gibi şebekleri mi dinleyecek.
bu lafım da size millet; yarın öbür gün biri gelip "indir pantolonunu, kaldır eteğini bir tarafına sokacağım, canım çekti." dediğinde pişman olmayın. bunları başa getiren sizsiniz. gücünüzün farkına varına amına koyim daha ne söyleyeyim lan! https://galeri.uludagsozluk.com/r/258278/+
tanım yerine: zuerbamya cumhuriyeti'ne taş çıkartan bir ülkenin başındakinin söylediği cümledir.
bir zamanlar meydanlarda ''ne yapayım ben böyle aydını!'' diyen değerli ressam, askeri deha, sabık reis-i cumhur evren paşa'nın izinden giden başbakan.
Dereler parçalandı... Orman parçalandı... Dağlar parçalandı... Plajlar, kıyılar parçalandı...
Anadolu paramparça...
*
Mazimizden gelen, bizim olan, zor kazanılmış, kan ve gözyaşı ile elde edilmiş ne varsa peş peşe yıkıyorsun...
Kültürü yıkıyorsun...
Heykeli yıkıyorsun...
Tiyatroyu yıkıyorsun...
Karikatür...
Kitap...
Sanatı, sanatçıyı yıkıyorsun...
*
Çoğumuz artık inançlarımızla ilgili sözcükleri ağzımıza almak istemiyoruz... Dini siyasete ve ticarete alet etmiş iktidarınla aynı kefede gözükmemek için...
Dinimizi aldın elimizden...
En değerli varlığımız çocuklarımız, onları Araplaştırmaya kalkıyorsun...
Çocuklarımızı alıyorsun dizimizin dibinden...
*
Kin...
Nefret...
intikamla kırıp döküyorsun...
Bu topraklarda kurulmuş tek adam gibi devlet olan Cumhuriyetimize... Onun medeniyet projelerine... Çağdaşlaşma çabalarına girişiyorsun...
Atatürkümüze ve onun silah arkadaşlarına saldırıyorsun...
valla tarihi o kadar iyi bilmiyorum ancak, kendi memleketinin hem de daha azına değil "tiyatrocusuna" böyle bir şey söyleyen tahminimce "tarihteki" ilk başbakandır.
tiyatro, "prestij" konusu bir şeydir. tiyatrocunun yanında görünerek, sanatçının tarafında olarak politikacı "prestij" kazanır.
ben böyle bir söylemin, hitler´in, stalin´in, herhangi bir amerikan, fransız, başkanının, alman şansölyesinin ağzından çıktığını sanmıyorum.
bu, tarihte ilktir.
en hödükleri bayern´li çiftçi, ama bayaği hödükçe bi adamdı, frans joseph strauss´du, alman şansölyesiydi, o bile, "sanattan fazla anlamadığı için" sanatçılardan habire özür dilerdi...
böyle hem kel hem fodul söylemleri genellikle başbakanlar yapmazlar.
hayretler içerisinde kaldım resmen.
hitler cani falandı ama, berlin de olduğu her hafta berlin filarmoni´nin konserlerine giderdi. kültür onu çok ilgilendiriyordu.
gerçekten de ben tarihte hiçbir başbakanın kendisinin tepesinde oturduğu devletin mekanizmasına bağlı bir kurumda çalışan, statüsü devlet memuru olan, yani polis gibi, öğretmen gibi falan, devlet tiyatrocusu sanatçısına "siz kimsiniz" dediğini sanmiyorum. arastirin, beni yalanci cikartin.
beni bunun daha önce olduğunu hiç sanmıyorum. kabus gibi.
Efendiler... Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hattâ cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat, sanatçı olamazsınız. Yaşamlarını büyük bir sanata adayan bu çocukları sevelim...
1930 (i. Galip Artan Anlatıyor, Ses dergisinden alıntı, Sümerbank dergisi, Cilt: 3, Sayı: 29, 1963)
Elini öpmek isteyen tiyatro sanatçılarına söylemiştir:
- Sanatçı el öpmez; sanatçının eli öpülür!
1930 (Vasfı Rıza Zobu, O Günden Bu Güne, s. 323)
Bursa'da temsil veren tiyatro sanatçılarına söyledikleri:
Sizleri çok takdir ederim. Devrimimizde sizin de önemli hizmetleriniz vardır. Sanatınızı meslek edinerek engelleri yenmeye kararlı olmanızı, arkadaşlarınızla samimî olarak geçinmenizi bilhassa öğütlerim. Sizin vatana en büyük hizmetiniz, Anadolumuzu baştan başa dolaşıp halkımıza sanatın ne olduğunu anlatmanız olacaktır.
1926 (Atatürk'ün S.D.V, s. 44)
tiyatro yapmayı bırakıp, siyaset, muhalefet, ve bilhasa tek tip muhalefet yapan tiyatrocuya verilen cevaptır. bunların alayı eski chpli veya chpsever tayfa, madem devlet sanatcısı olup devlete sırtınızı dayamışsınız siyaset yapmayın, yapıyorsanız da adam gibi yapın iyi niyetli yapın. hükümetin bu fosillere el attığı iyi oldu. kendilerine aydın filan deyip ayrı bir sınıfmış gibi imtiyaz peşindeler.