beni en çok rahatlatan sanat dalı. sanatın babası, sanatın olmazsa olmazı. tiyatro öyle bir şeydir ki bir buçuk saat boyunca tüm dertlerinizi unutup gülümseyerek seyre dalarsınız. tüm aileler çocuklarına tiyatro sevgisini küçük yaşlardan aşılamalı ki ileride çok sey kaybetmişim meğer demesinler.
bir sahnesi ve seyirciler için alanı olan, sahnesinde oyuncular tarafından canlı performans sergilenen alanın adıdır.
eski yunan'da suç işleyen bir insana verilebilecek en büyük cezalardan biri belirli bir süreliğine tiyatroya gitmesine engel olunmasıydı. bunun nedeni de tiyatronun insanların bir araya gelip sosyalleştiği ve hem bir birleri hem de çevreleri hakkında bilgi edindikleri yer olmasıydı. tiyatroya belirli bir süre gidemeyen bir kişi hiçbir konuda bilgi edinemediği gibi sosyal hayattan da geri kalıyordu.
bir kültürün kendi değerlerini, ortak toplumsal değerlerinin sanatla buluştuğu sahnedir.
benim üzüldüğüm bir şey var, zamanında 1830 larda gogol rus sahnelerinde fransız soytarısı değil rus soytarısı görmek istiyorum diye haykırmıştır. bugün ülkemizde sahnelenen oyunlara baktığınız da kaç tane türk oyunu sahnelenmektedir. çok az. tiyatromuz da kendi değerlerimizden bir şeyler ortaya koyamıyoruz ki gogol gibi aydınları olan ülkeler bunların kavgalarını 1800lü yıllarda vermiştir. bizler bugün daha bu noktada bile değiliz, (bkz: paçoz)luğumuzu eleştiremiyor oluşumuz da yine sahnelerimize kendimizden bir şey aktaramıyor oluşumuzun nedenlerinden biridir.
bu durum neden kaynaklanıyor derseniz, (bkz: hödük)lük derim.
klişe olarak ; yazıyı sözle bedenle anlatma sanatı. ama gerçekten zor bir o kadar da keyifli bir sanat. ülkemizde hakettiği değeri bulamıyor o da ayrı mesele.
tabi bu ülkemizin değerli ustalarını silebilicek bir sorun değil.
bir avantajı da normal şartlarda *tek bir insan tek bir karaktersinizdir fakat tiyatro sayesinde bambaşka insanlar olabiliyor bambaşka empatiler yaşayabiliyorsunuz. *
türkiye'de genelde izleyicilerinin çoğu hayatlarının bir dönemi tiyatro oyunculuğunu da denemiştir. oysa ki herkes sinema filmi izliyor ama sinema oyuncusu olmayı herkes düşünmüyor. bunda belki de izlerken o canlılığı hissedip, etkilenmenin de payı vardır. yine de birçok uygarlıkta varlığını sürdüren, dönemden etkilenen ve dönemi etkileyen tiyatronun herkes söylese de seyirciye ihtiyacı olduğu açıktır. bunu söylerken tiyatro seyircisinin de diğer seyircilerden farklı olduğunu belirtmek isterim ki önce ne yapıp yapmamamız gerektiğini düşünüp öyle giderim derim. *
kendisi kadar izlemenin de bir sanat olduğunu düşündüğüm gösteri türüdür. akşam gittiğim tiyatrodaki abla. hadi cep telefonunu açık unuttun çaldı ona tamam da o konuşma neyin nesi allah aşkına? Eğer yanındaki seyirci uyarmasa neredeyse oyunu anlatacaktı konuştuğu kişiye.
seyirci, oyuncu, sahne, eserden oluşmaktadır.
oyun, sahne tasarımı, sahne giysisi, ışıklandırma, sahnelendirme gibi herbiri başlı başına bir sanat etkinliğinden oluşan bir sanat dalıdır.
tiyatroda değişmeyen unsur ''izleyici, oyuncu, metin''dir. bir oyun perdeler ve sahneden oluşur.
yunanca theatron kelimesinden gelmektedir. sembolü olan gülen ve ağlayan yüz ise antik çağın en büyük iki melankolik isminden gelmektedir. herakleitos; ağlayan melankolik, domokritos; gülen melankolik. bu iki isim sayesinde trajedi ve komedi olarak ayrılmıştır ilk başta. aslında tiyatro yaman bir çelişki olarak komediyi içinde bulundururken bunu dönemin en büyük melankoliğinden alarak farklı duyguların birlikteliğinin en güzel örneğidir kanımca.
ülke genelinde yeterince yaygın bir kitlesi bulunmayan sanat dalı. her ilde, hatta pek çok ilçede düzenli olarak oyunların sergilendiği tiyatrolar bulunması gerekirken maalesef ülkemizde pek çok yerde doğru düzgün tiyatro sahnelenmemektedir bile. ayrıca tiyatro yazarın kendi duygu ve düşüncelerini, vermek istediği mesajları anlatma konusunda pek çok türden daha öndedir. çünkü tiyatro daha canlı bir türdür ve her oynandığında kendini güncelleyen bir sanattır. bu yüzden tiyatro öylesine değil, gerçekten öneminin kavranarak yaygınlaştırılması gereklidir.
Gülriz Sururî: "Tiyatro oyuncusu değil, tiyator seyircisi yetiştirmeye ihtiyacımız var" demiş. Kılcalları silinmiş bu memlekette neredeyse 100 yıldır üstadların kaderi budur: Yazarı okurunu, tiyatrocusu seyircisini, müzisyeni dinleyicisini, hüsn-ü hat sanatçısı-ressam sanattan anlayan kitleyi yetiştirmek zorunda kalmıştır. Bu her sanatçıcının kaderidir; ama Türkiye'deki gibi ağır bir yük her yerde yoktur. sanatını adam gibi icra etmek istersin; bir yandan geçinmek zorundasın, bayalığa kapılmamak istersin, taviz vermemek istersin, faturalarını ödemek zorundasın, "Allah belanı versin" diye şarkı yapanların, "Ah ulan Rıza" diye zırvalayanların şair diye meşhur olduklarını görüp-sabretmek zorundasın; kuyruğu dik tutmak zorundasın; ilerde pişman olmamak istersin; parayla vicdan rahatlığını bir arada istersin ve genellikle seçim yapmak zorundasın... "istersin", ve bedel ödemek "zorundasın." Diğerleir bedel ödemiyorla rmı? Sen onalrdan farklı bir şekild ebedel ödemek istersin ve bunun için harbi sabırlı olmak zorundasın...
bir toplumun entelektüellik ve medeniyet seviyesini geliştiren etmenlerin başında gelendir. temsili olan ağlayan ve gülen yüz maskeleri ise hayatın tamamını temsil ettiğini göstermektedir. sinemaya nazaran daha sıcak ve izleyici içerisine çeken etkisi vardır. izlemesi kadar oynaması, oyun öncesi hazırlanma evresi de gayet eğlenceli ve yorucudur.