zor ulan; çok zor zor be. şaka yaptım aslında zor değil. yaşayıp gidiyoruz işte. ama bu kafa yapısında varlıklarla aynı sıfata (bkz: insan) sahip olmak çok ağrıma gidiyor.
hadi diyelim tiyatronun geçmişi çok eskilere dayanıyor. antik yunan bilmemne, kıl, tüy. de o zaman insanların canı sıkılıyordu be kardeşim. tiyatro yapan geri zekalılarla da eğleniyorlardı yani. bildiğin malmış tiyatro oynayanlar yani. izleyenler de can sıkıntısından ne yapacağını bilemeyen godoşlar.
şimdi bak hele tiyatroculara; hepsi küçük dünyaları ben yarattım havasında, bir egodur bir ben sanatçıyım hepinizden üstünüm havaları. halbuki ne lan şu dünyaya ne katkı koyacağını bulammaışsın yani bir nevi kimlik bunalımındasın, başka insanları hayali şeyleri canlandırıyorsun. yerin yok amına koyim bu dünyada.
envai çeşit film var dizi var, youtube filan var anında tüm dünyayla paylaşabiliyorsun her şeyi. hala bilet alıp sikindirik koltuklara oturarak saçma salak şeyleri izleyip zevk almak nasıl bir metabolizmanın ürünü cidden merak ediyorum. bir adabı filan varmış; sakız çiğnemek yasak, ara sıra alkışlaman lazım filan.
bunu diyen kişi eğer tiyatro yazıp dünya çapında ünlü olursa (ki salyangozun halter şampiyonu olma ihtimali bundan daha yüksek) yazara hak verilebilir.
olması gerekendir. tiyatro gözlem yapmayı, gözlemleri analiz etmeyi, analiz ettiklerinden sentez yapmayı, sentezlerini sahnede sergilemeyi gerektirir. dolayısıyla herkes yapamaz.
asıl zor olan tiyatronun sanat sayıldığı bir gezegende yaşamak diye zırvalayanlarla aynı gezegende yaşamaktır. olmasınlar istiyoruz fakat maalesef varlar. beden olarak tabi sadece.