adam hep en heyecanlı yerine rose un kelepçe kırmasına kadar seyreder ve sonra da tamam değişin ya sonunda gemi batiyodur kesin der.
lan ne meraksiz ne ruhsuz bi adamsin cool takılıcam diye boyle seylere gerek yok be baba.
halbuki hic o geminin batma kopma kirilma kisimlarini izlememistir hayati boyunca.
Harika efektlerle süslü son yarım saatlik batış sahneleri haricinde hiçbir şey kaçırmamış olmaktır. Bir kezbanla bir kamilin sığ aşkları, araya sokulan kast sistemine eleştiri soslu iki üç sosyal mesaj kaygısıyla allanıp pullanıp sunulmuş. 90ların twilight'ı da diyebilirsiniz. Romeo ve Juliet'in bilmem kaçıncı vasat çevrimi.
filmin içindeki öykü dışında farklı bir bakış açısıyla da Allah a inanmayanların izlemesi gereken filmdir zira tanrı bile batıramaz denilen gemi daha ilk seferini tamamlayamadan suların altına gömülmüştür.
gemiden insanların nasıl armut gibi düştüğünü izlememiş olmak demektir. Sonra Leonardo Di Caprio'nun Kate Winslet'i hayatında ilk kez ve belki de son kez nasıl bafilediğini görmemiş olmak demektir. Üstelik gemi önündeki çiftleşen baykuş duruşunu da kaçırmaları cabası.
başını izleyip de sonunu tahmin etme sonucunda gerçekleşen eylem. gurur duyulası bir şeydir. tvde sürekli çıkıp, inadına denk gelmenize rağmen, inancınızın sağlam olmasıyla aşabildiğiniz bir sorundur.